Ülkemizde kanunla belirlenmiş olmasına karşın tarım destekleri her geçen yıl biraz daha azalıyor. 21 Eylül tarihli gazetemizin köşesinde şöyle demişiz: “Un var, şeker var, ama helva yapamıyoruz” gerçekten de yapılmak istense, biz bu tarım meselesini kökünden çözümleriz. Ama her ne hikmetse bir türlü sorunları aşamıyor.Türkiye’nin, 2006 yılına kadar bir tarım kanunu bile yoktu. 2006 yılının 18 Nisan günü Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tarım Kanunu’nu kabul etti. 25 Nisan’da da Resmi Gazete de yayınlandı. 5488 sayılı yasa ile tarım yasal bir çerçeveye oturtuldu.Kanun oldukça yenilikçi ve birçok özelliği kapsıyordu. Bunların içinde de en önemli maddesi tarımsal destekleri içeren 21. Maddesiydi. Buna göre tarımsal desteklerin finansmanının bütçeden karşılanacağı ile ilgili cümleydi. Elbette o güne kadar da tarımsal destekler veriliyordu. Ama 21. Madde ile bütçeden ayrılacak kaynağın adı konuyordu.Gayri Safi Milli Hasılanın (GSYH) yüzde birden az olmamak üzere bütçeden önemli bir kaynak tarımsal desteklere ayrılıyordu.Kağıt üzerinde, yasal çerçevede durum böyleydi ama ne yazık ki tarım bu bütçe desteğinden hiç bir zaman tam olarak yararlandırılmadı. Her zaman çiftçi devletten alacaklı olarak kaldı.Kanunda destekleme araçları da yasal bir zemine oturuyordu. Buna göre çiftçiye; Doğrudan gelir desteği, Fark ödemesi, Telafi edici ödemeler, Hayvancılık destekleri, Tarım Sigortası ödemeleri, Kırsal Kalkınma destekleri, Çevre amaçlı tarım arazilerini koruma programı destekleri ve Diğer destekler, maddeler halinde alt alta sıralanıyor ve önemli vaatlerde bulunuluyordu.Dedik ya, bizde kağıt üzerinde her şey çok iyi planlanıyor ama iş icraata geldiğinde rotasından şaşıyor.Yazımızın başında şöyle dedik: Kanunla belirlenmiş olmasına rağmen tarım destekleri her geçen yıl biraz daha azalıyor. Bunu bize en yalın haliyle rakamlar gösteriyor. Mesela, yasası olmadığı halde 2002 yılında 8.9 milyar lira olması gereken tarım desteği yüzde 63 oranında gerçekleştirilerek 5.5 milyar lira olarak çiftçilere ödenmiş.İçinde bulunduğumuz yılda 2023 yılı GSYH’nın tahmini 25 trilyon 483 milyar lira olacağı hesaplanıyor. Buna göre kanun kapsamında tarıma 254.8 milyar lira destek verilmesi gerekirken hepi topu 63.4 milyar liralık bir destek sağlandı. Yani, olması gerekenin dörtte biri. 2024 yılı tahmini de bundan farklı değil. Bütçe tasarısına göre gelecek yıl GSYH’nın 41 trilyon 159 milyar lira olması bekleniyor. Tarımın 411.6 milyar lira destek verilmesi gerekiyor değil mi? Ama gerçekler böyle söylemiyor. Tarım destekleri için ayrılan pay sadece 91.6 milyar lira. Yani 100 milyar deseniz yine dörtte bir den az bir pay tarımsal desteklere ayrılmış .Çiftçilerimiz devletten her yıl için ayrı ayrı alacaklı. Mesela 2022’de tarım desteği 150 milyar olması gerekirken aldıkları pay 39.2 milyar lirada kalmış. Biraz ara verelim mesela 2018’e gelelim: 2018’de, 37.6 milyar liraya karşın, 14.5 milyar lira destek verilmiş. Tarım destekleri sadece ülkemize özel bir durum değil. ABD’de, tarımda ileri gitmiş ülkelerde ve Avrupa Birliği ülkeleri de, tarımlarını destekliyorlar. Yani tarımın desteklenmesinde ya da desteklenmemesinde “gelişmişlik” bir ölçüt olarak kabul edilmiyor. Burada buna bir örnek vermek istiyorum. AB Komisyonu, yeni Ortak Tarım Politikası’nı bu yılın başında yürürlüğe soktu. Konu ile ilgili olarak yapılan açıklamada, Komisyon’un üye ülkelerin tamamının tarım stratejik planlarını onayladığına işaret edilerek, “Toplam 264 milyar avroluk AB finansmanı, sürdürülebilir ve sağlam bir tarım sektörüne geçişte Avrupalı çiftçilerin destekleneceğine” dikkat çekiliyordu, Bunun yanı sıra, üye ülkelerin tarıma yönelik eş finansman ve tamamlayıcı destekler de verileceği belirtilerek, 2023-2027 dönemi için çiftçilere ve kırsal topluluklara tahsis edilen toplam kamu bütçesinin 307 milyar avro olacağı belirtiliyordu.Açıklamada, doğrudan ödemeler kapsamında her yıl uygun çiftçilere 20 milyar avro temel gelir desteği verileceği, küçük ve orta ölçekli çiftliklere daha yüksek gelir desteği sağlanacağına işaret edilerek, protein içeren ürün ekenlere desteğin artacağı bildiriliyordu.Destekler bunlarlada kalmıyor. Mesela;- Tarım politikası fonlarının 98 milyar avroluk kısmının iklim, su, toprak, hava, biyolojik çeşitlilik ve hayvan refahına ayrılacak.- Genç çiftçilere özel destekler sağlanarak toplam 8,5 milyar avroluk kamu harcamasının, genç çiftçilerin ilk faaliyet yıllarında kullanımı için verilecek.- Üye ülkeler, kırsal kalkınma bütçesinin en az yüzde 35’ini ve doğrudan ödemelerin en az yüzde 25’ini çevre ve iklim dostu tedbirlere ayıracak.- Doğrudan ödemelerin en az yüzde 10’u küçük ve orta ölçekli üreticileri desteklemek için kullanılacak.- Fiyat veya piyasa dengesizlikleri gibi acil durumlarda kullanılmak üzere 450 milyon avroluk kriz fonu oluşturulacak.Görüldüğü gibi, AB toplam bütçesinin yaklaşık üçte birini, tarım politikasına ve bu alandaki desteklemelere ayrılıyor. Hal böyleyken, bizim çiftçilere vermemiz gereken destekleri tartışıyor olmamız, gıda ürünlerindeki enflasyonun birkaç ayda yaşanabilir düzeylere indirileceğini söylemek kadar abes olmuyor mu?
Recent Comments
Görüntülenecek bir yorum yok.