“İnsiyatifsizler” ve “Sanat Budur” gibi kitaplarıyla adından sıkça söz ettiren Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği (BRHD) Başkanı Dodi Dündar, Fotokolektif’in De Fakto Söyleşileri kapsamında okurlarıyla bir araya geldi. Burcu Aydın moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide, katılımcılar arasında Ressam Harun Antakyalı ve Ankara Fotoğraf Sanatçıları Derneği (AFSAD) Başkanı Erkan Karadağ gibi isimler de vardı.
Dündar, Dikmen Vadisi’nde çöp ayıklayan işçilerle yaptığı bir sanat çalışmasının neticesinde yazdığı ‘Sanat Budur’ isimli manifesto kitabından doğan sergi Fotokolektif’te devam ederken, okurlarıyla ‘Absürt Sanat Manifestosu’ üzerine konuştu.
‘KENDİ HAYATIMI BİR SANAT NESNESİ OLARAK GÖRÜYORUM’“Sanat Budur” isimli kitabında “En güzel iş sanat üzerine konuşmamaktır” ve “Sanatçılar eşsiz birer sahtekardır” gibi ifadeleriyle dikkat çeken Dündar, babasının işi sebebiyle Uşak’ta okula girmeden gözünü bir pavyonda açan 7 kardeşli bir ailenin son çocuğu. Hayatı mücadele içinde geçen Dündar’ın ilk resim motivasyonunu kendisini keşfeden resim öğretmeni Ayten Kocagil veriyor. Dündar’ın okurları tarafından sıkça sorulan ismi ise bir mahlas değil. Süleyman Dodi Dündar’ın Dodi’si, köyün ağası olan dedesi Süleyman’ın torunlarının hepsine Süleyman isminin verilmesiyle kendisini ayırt etmek adına kullandıkları bir tür göbek adı. Konuşmaya yeni başlayan kendisinden bir yaş büyük ablası, Dündar’a çocuk demek isterken ‘Dodi’ deyiveriyor ve bu isim bütün bir aileye yerleşiyor. Kendi hayatını bir sanat nesnesi olarak gördüğünü ifade eden Dündar, absürt bir otobiyografi olan ‘İnsiyatifiszler’e dikkat çekerek, “Dodi Dündar, benim sanat nesnem, dolayısıyla o sanat kimliğime bir el kitabı yazdım. İnsiyatifsizler’de de belirttiğim gibi, Dodi çağdaş sanata, Süleyman da biraz daha sanatın çağdaş sanata kadar olan kısmını temsil ediyor.”
‘SANATÇI SİSTEMİN BİR PARÇASI OLMAKTAN KAÇAMAZ’Sanatçının tarih boyu hep otoriteye hizmet ettiğini söyleyen Dündar, günümüzde de bu pozisyonunun değişmediğini dile getirerek, “Sanatçı ister istemez sisteme hizmet etmek zorunda kalıyor, bundan kaçamıyor. Dadacıların en büyük itirazı kamusal alan. Biz kamunun istediği gibi bir sanatçı olmak istemiyoruz dediler ancak en nihayetinde bundan kaçamadılar. ‘Sanat Budur’da da aynı şekilde, sanatçı istediği kadar sistem eleştirisi yapsın, sistemin bir parçası olmaktan kaçamıyor. Avusturya’daki ilk sergimde buna dikkat çektim, dedim ki ‘Sistem sensin, sistemdensin.’ Sanatçı eğer hayatını sanatı ile devam ettirmek istiyorsa sanatını satmak zorunda” dedi. Harun Antakyalı ise şunları ekledi; “İnsanlar bir şeyi kaçırıyor. Sanat kutsal değil; her şeyi kapsar. Eğlenceyi de kapsar, parayı da kapsar. Bu yelpaze çok geniş.”
Sanatçının beslenebileceği en mühim noktanın bir başka sanatçıdan aldığı ilham olduğunu dile getiren Dündar’a katıldığını söyleyen Antakyalı, “Aynı cİns kuşlar birlikte uçarlar” dedi.
‘SANATÇI ZAMANIN RUHUNA YÖN VERECEK KİŞİDİR’Eserlerinde ‘Zamanın ruhu’ kavramıyla sıkça karşılaştığımız Dündar, sanatçının zamanın ruhuna yön vermek misyonuna dikkat çekerek şunları söyledi; “Zamanın ruhuna göre sanatın niteliği değişir. Evet zamanın ruhunu pek çok farklı şekilde tanımlayabiliriz, örneğin medeniyet dersek; medeniyet tektir. Bu medeniyetin temsilcileri de çağdan çağa değişmiştir. Biliyorsunuz, bir dönem Arap coğrafyası medeniyetin temsilcisiydi. Avrupa Ortaçağ karanlığındayken o bayrağı Araplar taşıdı. Aydınlanma ve rönesansla birlikte bu batıya geçti. Zamanın ruhu dediğimiz şey de medeniyet kavramına yakındır, çünkü medeniyet yaşayan bir şeydir ve medeniyeti geliştirmeye dair sanatçının çok önemli bir misyonu var. Sanatçı, zamanın ruhuna kendini bırakamaz aksine ‘zamanın ruhuna yön verecek kişiyim’ demek, bu tavırda ve özgüvende olmak zorundadır.”
Dündar, söyleşi sonrası okurlarıyla sohbet ederek kitaplarını imzaladı.
Dodi Dündar’ın ‘Sanat Budur’ sergisi, 3 Aralık’a kadar bu absürt sanat manifestosunu izleyip sanata kendi “Sanat Budur”unu da eklemek isteyen sanatseverler için Fotokolektif’te ziyarete açık olacak.