Devletler birbirleriyle ilgili olumsuz düşüncelerini kıyaslama usulü ile ortaya çıkarırlar. Güçlerde karşılıklı denge varsa veya aradaki fark fazla değilse daha kontrollü hareket ederler. Farklı davranışlar sergilense bile bu iç politikaya yönelik olduğu anlaşılır.
Denge zamanlarında devletler veya bloklar arasında soğuk savaş rüzgârlarının estiğine şahit olunur. Bu durum fiili savaş ihtimalini düşürür. Son yüzyılda bloklar arası ilişkiler de soğuk savaşa şahit olunmuştur.
4 Nisan 1949 tarihin de ABD öncülüğünde NATO teşkilatı kuruldu. Buna karşılık 14 Mayıs 1955 tarihinde Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) öncülüğünde VARŞOVA Paktı kuruldu. İki güçlü blok arasında ki soğuk savaş Varşova paktının dağıldığı 1991 yılına kadar devam etti. Bu olaydan sonra denge kayboldu ve tek kutuplu dünyaya doğru evrildi.
Evet, Soğuk Savaş özelliğini kaybetmişti ama dünyada tek kutupluluğa geçerek dengesini kaybetti.
Küresel güç olan ABD o tarihten sonra kendi öz çıkarları doğrultusunda NATO üyesi ülkeleri dâhil pek çok ülkeyi istediği şekilde hareket ettirdi. İstediği doğrultuda hareket etmeyenlere de yaptırım uygulayarak onları dize getirme yollarını uyguladı.
Sonraları Çin’in ve Kuzey Kore’nin güçlenip siyasi ve ekonomik cüsselerinin büyümesi, devamında Sovyetlerin Rusya olarak tekrar toparlanması ile tek kutupluluğu geride bırakmaya başladı. Karşısına yeni güçlerin çıkması ABD’yi daha da saldırgan yaptı. ABD bugünü ve yarını kendi gözetiminde tutabilme düşüncesiyle farklı hamleler yapmaya başladı. Eski Varşova Paktı üyesi devletleri NATO ya alması, Orta Doğu ya 11 bin km gibi uzaktan gelerek ülkeleri bölmesi, ekonomik servetlerine el koyarak insan hakları ve terör örgütlerini cezalandırma adıyla Orta Doğu ülkelerini parçalamaya ve sömürmeye başladı. AB ülkeleriyle beraber Yunanistan, Bulgaristan ve Güney Kıbrıs Devletine destek verip askeri üsler kurması, Yunanlıların kanunsuz olarak el koyduğu adalara silah ve asker konuşlandırması, eski Varşova paktı devletlerini NATO ya alması saldırganlığının delili idi.
ABD bunları yaparken Rusya’nın da Orta Doğu da söz sahibi olması, sıcak denizlere inme hayalini gerçekleştirerek Akdeniz’de üs kurması, Suriye’de asker bulundurmaları, kara ve hava sahasının bir kısmında söz sahibi olması, çevresini sarmak isteyen ABD ye karşı komşularının Nato ya katılmasını önlemek amaçlı savaş başlatmaları, ABD ye karşı denge gücü olma istekleri ortaya konan göstergelerdi. Son olarak HAMAS’ın bilinçsiz hamlesi ve İsrail’in işi katliama kadar götürmesi çekişmeyi daha da su yüzüne çıkarttı.
Şimdi cevaplanması gereken bir soru var nereye gidiyoruz? Olayların başlangıç ve gidişi Sırplının sıktığı bir kurşunla 1. Cihan Harbini başlatılması tehlikesi gibi bir tehlike beliriyor mu? 3 Dünya Savaşı olmaz bir sonuç değildir. Olacaktır da. Bunun önüne geçmek mümkün değildir, ancak zamanlaması ve katılımcıları değişebilir.
Gelişmeler dikkatle takip edilmeli ve küçük bir yanlış adım yanlışlıklar zinciri başlatır.