Çeşitli ülkelerdeki yarışmalarda dikkat çeken tasarım pastalarıyla Türkiye’yi pek çok kez temsil etmiş Şef Tuğba Yener’in öğrencileri Fatma Parlak ve Derya Kazık ile birlikte kurduğu “Bonibella” kakao çekirdeğinden yapılan katkısız pasta ve tatlılarıyla ağzını tatlandırmak isteyen Başkentlilerin yeni gözdesi oldu.
Pasta Şefi Tuğba Yener, esasında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik bölümü mezunu. Çocukluğundan beri evde pastalar yapmayı deneyen Şef Yener’in, sanatın yenilebilir kısmıyla olan hikayesi üniversite ikinci sınıfta gazetede gördüğü “pastaneye heykeltıraş aranıyor” ilanıyla başlıyor. İlan ise Ankara’nın en iyi pastanelerinden birisi olan Palet Pastanesi’ne ait… Şeker hamuruyla dergilerden tanışan Şef Yener, yurt dışından gelen bu hamura ulaşabilmek için pastanede çalışmaya başlıyor. Şeker hamurunun kilden daha zor şekillenen bir malzeme olduğunu diler getiren Yener, bu hamurun inceliklerine Palet’te izlediği ustalarla birlikte hakim oluyor. Şef Yener bu süreci şöyle anlatıyor; “Burada farkında olmadan psikolojideki NLP tekniğinin aynalamasını kullanmışım. Karşındakiyle aynı frekansta olup yaptıklarını taklit edersen el alma dediğimiz şey gerçekleşiyor. Öğrencilerime de hep bunu anlatırım ‘Beni taklit et, beni taklit ettiğin takdirde zihnin aynalama yönetmiyle öğrenir.’ Bu süreçte şunu öğrendim; her şey kolay, yeter ki o şeyin tekniğini iyi öğren ve basit düşün”
Palet Pastanesi’nde kısa zamanda işi pratiklerine hakim olan Şef Yener, bu süreçte okulu bitiriyor. Evde kalan boş zamanlarını da tasarım pastalar yaparak değerlendiren Şef Yener’in bunları instagram üzerinden paylaşması üzerine paylaşımları yoğun ilgi ve talep görüyor. Ankara Profesyonel Aşçılar Derneği yönetiminde olan, bir taraftan dernek faaliyetlerinde bulunurken aynı zamanda üniversitede öğrencilerine konferans, seminer ve workshoplar veren Şef Yener, Başkent Üniversitesi Thermopolium Gastronomi Akademisi’nde konuk eğitmen şef olarak görev yapıyor. 2018 yılında Diyarbakır Uluslararası Aşçılık ve Pastacılık festivali yarışmasında jürilik, 2019 yılında Güney Kore’deki Uluslararası yarışmasında Türk ekibi olarak 10 altın madalya kazanıyor. Tuğba Şef, bir süre sonra bu işi öğretmeye karar veriyor ve 2018 yılından Etimesgut Belediyesi Etisem’de Usta Öğretici olarak görev yapıyor. Şef Yener, daha sonra burada tanıştığı öğrencileri Fatma Parlak ve Derya Kazık ile birlikte yola çıkıyor ve üç kadın girişimci “Bonibella”yı doğuruyor.
Şef Yener, Bonibella’nın isim hikayesini ise şöyle anlatıyor; “Aslına bakarsanız bu hikayeyi biraz komik buluyorum. Pişman olmayacağım ve içime sinecek bir marka arıyordum. O sırada kızım çizgi film izliyor, benim kafamda bonibonlar dönüyor. Bonibon her çocuğun sevdiği, bize de çocukluğumuzu çağrıştıran eğlenceli bir atıştırmalık. Çizgi filmde de şöyle bir şey dönüyor; ‘Adım Ela Bella’ Aaaa dedim ‘Bonibella.’ Hemen yazdım kağıda. İsmimizin böyle eğlenceli bir hikayesi var.”
‘KENDİ REÇETELERİMİ KENDİM YAZIYORUM’Şef Yener, Etimesgut Belediyesi’nde Türkiye’de bir ilk olan butik çikolata eğitimini veriyor ve bu sonrasında Milli Eğitim’e modül olarak giriyor. Yener’in hazırladığı modül, şu anda Halk Eğitim Merkezleri’nde ders olarak seçilebiliyor. Şef Yener belediye eğitimlerinde bulunduğu süre zarfında birçok kadının ilk kez kendi parasını kazanmasına vesile olmaktan paha biçilemez bir mutluluk duyduğunu ifade ederek şöyle anlatıyor; “Burada çikolata eğitimleri verdim evet ama diyebilirim ki pek kolay bir süreç değildi. Çünkü çikolatanın farklı bir kimyası var, pek çok kez denedim ve nihayetinde bu kimyayı keşfettim. En pahalı öğrenme yöntemi deneme yanılma yolu. Yaparsın, zamanın ve malzemen gider; tutturamazsın çöp olur ama öğrendiğinde bu yöntemle öğrendiğini asla unutmazsın ve hiçbir reçeteye ihtiyacın kalmaz. Şu an kendi reçetelerimi kendim yazıyorum. Karşımdaki nasıl bir şey yemek istiyorsa ben ona göre bir reçete yazabilirim Seramik bölümünde şöyle bir deyiş vardır, ‘Sen çamura hakim olmazsan çamur sana hakim olur.’ Ben de diyorum ki, ‘Sen hamura hakim olmazsan hamur sana hakim olur.’ Artık hamurun sırrına erdim.”
‘SANATIN YENİLEBİLİR TARAFINI TERCİH ETTİM’Seramik okumanın kendisine yenilebilir sanat anlamında pek çok katkısı olduğunu dile getiren Şef Yener, şunları söylüyor, “Seramik ve pastada kullanılan malzemelerin yüzde doksanı aynı. Merdane, kesme kalıpları, ebeşuar, pistole, airbrush… İki sanat da fırınlanabiliyor. Tek farkı birisi yeniyor, diğeri yenmiyor. Yenilebilir tarafı bana daha cazip geldi. Çünkü seramik ürünü alırsın, on sene kullanırsın ama günde üç öğün yemek yersin…. İnsanın olduğu her yerde yeme sektörü canlıdır. Sanatın her yönünü değerlendirebilirdim ama en verimli olacağım alanın ‘Yenilebilir Sanat’ olduğunu düşündüm. Bu işten anasınıfında bir faaliyet yaparcasına keyif alıyorum, çok eğleniyor ve zamanın nasıl geçtiğinin farkında olmuyorum. Severek yaptığım için işime de doğru bir enerji akıyor. Az evvel gerçekten keyif alarak bir kahve yaptım, içen dedi ki kahveniz ne kadar güzel… Sevdiğin yola zaman çok doğru bir enerjiyle devam ediyorsun”
‘HEDEFİM MUTFAK, SANAT VE ÇOCUĞU BİR ARAYA GETİRMEK’Kafasında sürekli olarak projeler ürettiğini anlatan Şef Yener yenilebilir sanatı çocuklarla muhakkak birleştirmeyi düşündüğünü söyleyerek bir sonraki hedeflerinden bahsediyor; “Her sene Rahmi Koç Müzesi’nde workshoplar veriyorum. Önceden pişirilmiş olan hamurun üstüne, şeker hamuruyla elle şekillendirme yöntemini kullanarak ve 3-6 çocukların kullanabileceği kürdan yahut plastik bıçak gibi malzemelerle kurabiyeler yapıyoruz. Aynı zamanda çocuk gelişimi bölümü mezunu olduğum için mutfak, sanat ve çocuğu bir araya getirmek hedeflerimden bir tanesi. Küçük workshoplarla başlayarak Mutfak Sanatları Çocuk Akademisi açmak gibi bir hayalim var” diyor. Şef Yener, workshopların çocuklara sağladığı faydalardan ise şöyle bahsediyor, “Workshopların çocuklara renk bilgisi, büyük küçük kavramı, hiçbir kalıp kullanmadan elle şekillendirme tekniğini kullanması bakımından el becerisi gibi pek çok katkısı oluyor. Bu devirde bir çocuğu bir saat boyu yerinde oturtabilmek pek mümkün değilken workshoplar odaklanmalarını sağlıyor ve bunu keyifle yapıyorlar.”