Ekonomist Uğur Civelek, dünyada gelişen jeopolitik olayların ve savaşların artacağı bir sürece girildiğini belirtti. Yüz yıl önceki ekonomik ve jeopolitik sürecin benzer olduğu bu süreçte tüm dünyada yoksullaşmanın artacağını söyleyen Civelek, bu süreçte daha fazla umut tacirliği yapılamayacağının da altını çizdi.
Şu anda yaşanan süreci anlamak için 1990 yılların çok iyi analiz edilmesi gerektiğini belirten Civelek, “Şu andaki siyasi ve ekonomik tabloyu anlayabilmek için 1990 yılların dünyasını görmemiz gerekiyor. 90 yılların ikinci yarısında dünyada deflasyonist krizler yaşandı. Asya krizi, Rusya krizi, Latin Amerika krizi derken 2000’li yılların başında Amerika da durgunluğa girdi. Büyüme durdu ve deflasyonist bir kriz yaşandı. Tüm dünyada ekonomik sorunlar çok ağırdı. Riskler de artık çok yüksekti. Şu anda bitmek üzere olan dünya düzeni uzatmaları oynamaya başladığı bu süreçte yeni dünya düzeninin nasıl olacağı tartışılıyordu. O yeni dünya düzeninde Rusya ve Çin birlikte hareket ederek daha çok söz sahibi olmak istedi. Amerika’da eski düzenin en güçlüsü buna hayır dedi. 2008 yılında küresel bir kriz yaşandı ve Rusya ve Çin ikilisi daha çok ses yükseltti. Amerika bu durumu oyalama taktiğiyle ertelemeye çalıştı” dedi.
Bu oyalama sürecinin Rusya – Ukrayna savaşı ile artık sonu geldiğini söyleyen Civelek, “Bu savaş başka bir dönemin başlangıcı oldu. Her konuda jeopolitik hamleler belirleyici olacaktı ve bu ortamda Rusya ile Çin avantajlı konumda. Hamle avantajı da bu iki ülkeye geçti. Batı bu uzatma sürecinin daha fazla kaldıramadı. 2022 Mart ayı bu anlamda çok özel bir dönem. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bir dönem yani 25 yılın sonunda bu yeni dönemi görmezden gelen herkese sert bir tokatın atılacağı süreç başlamış oldu. Şimdi dünya kamuoyunu Çin ile Tayvan meselesini konuşuyor, Rusya’yı konuşuyor, Kızıldeniz’i konuşuyor. Jeopolitik gerilim noktalarının büyük bir kısmı bizim yakınımızda seyrediyor. Bakarsanız; Rusya, Kafkasya, Balkanlar, Ortadoğu, Kızıldeniz ve Akdeniz’de kümelenmiş bir jeopolitik gerilim var. Bermuda şeytan üçgeninin tam ortasındayız” İfadelerini kullandı.
Önümüzdeki sürecin çok sert ve sancılı olacağının altını çizen Civelek, “Balonların patladığı bir döneme giriyoruz. Jeopolitik konular balonları patlatacaktır ve korkunun ecele faydası yok. Şimdi İMF ve diğer Amerika yanlısı kurumlar işsizliği örtmek için yapay zekadan bahsediyor. Yapay zeka tersine çalışır. Eğer yapay zeka işsizlik üretecekse yoksullar daha da artacak demektir. Üretimde insanın olmadığı bir yapıda üretilen ürünleri kime satacaksınız? Yapay zeka da artık jeopolitik riskleri örtbas etmek için kullanılamaz. Yapay zeka bu saatten sonra sorunları daha da ağırlaştırır. İnsanları yoksulluk sınırının altına düşürüp yapay zeka diyerek oyalamazsınız. Daha fazla borç verip işler yolunda gidiyormuş algısı yaratılamaz. O dönem bitti” söyleminde bulundu.
Sorunların ört bas edilebilmesi için son yıllarda dijitalleşme ve yapay zekanın çok fazla konuşulduğunu söyleyen Civelek, “Artık kazanın olmadığı daha az kaybedenin kendini kazanmış ilan edeceği bir sürece giriyoruz. Son 25 yılda herkes dijitalleşmeden bahsediyor. Ayakta kalabilmek için yapay zekayı daha çok kullanmaktan bahsediyor. Sorunların daha da ağırlaşması pahasına günü kurtarmak için çözümler üretmeye çalışıyorsan ve bunu tüm dünya yapıyorsa hiç kimse bu ilaçtan fayda göremeyecek demektir. Hayal tacirliğinde sınırlar çok aşıldı ve artık kimsenin ayağı yere basmıyor. Tüm dünya ekonomik olarak dökülecektir. Kazananın olmadığı bir sürece giriyoruz. Az kaybeden sevinecek ve az kaybettiği için teselli olacaktır. Yoksullaşma hızlanacak, demokrasi ile serbest piyasa koşulları ile sorunlar çözülemeyecek. Yüz yıl önceki sürece bakarsak benzer bir durum bekliyor bizi. Merkezden uzaklaşma, aşırı sol ve sağ iktidarlar, demokrasiden uzaklaşılmış bir süreç. Koşullar yüz yıl öncesi ile neredeyse aynı” dedi.