Asitane Vakfı tarafından yürütülen “Sanat Fabrikası: İstanbul Kağıt” projesi, geleneksel kağıt üretiminde markaya dönüştü.
İstanbul Kalkınma Ajansı Yaratıcı Endüstriler Mali Destek Programı kapsamında desteklenen projede, modern, geleneksel sanatlar, konservasyon ve restorasyon alanında ihtiyaç duyulan özel kağıtların üretimiyle, sektörde dışa bağımlılığın azaltılması amaçlanıyor.
Asitane Vakfı Başkanı Hasibe Nurhayat Turan, vakfın çalışmalarını, geleneksel kağıt üretimini, markalaşmaya giden süreci ve gelecek hedeflerini AA muhabirine anlattı.
“Ketenden ya da atık kağıtlardan el yapımı kağıt üretmeye çalıştık”Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Grafik Sanatlar Bölümü mezunu olan Turan, 2005’te kurdukları Asitane Vakfını çocuklar ve yaşlıların bir arada öğrenebileceği bir yapı olarak tasarladıklarını söyledi.
Turan, vakıf bünyesinde sanat tarihi eğitimi verdiklerini, bu eğitimin de taşınabilir kültür varlıkları üzerinde onarım ve koruma merkezine dönüşmelerine ön ayak olduğunu belirtti.
İşlemlerde hassas Japon kağıdını kullandıklarını aktaran Turan, şunları kaydetti:
“Bu kağıtlar tamamen duttan, Japonya’da üretilen kağıtlardı. Konservasyonda kullanılan bu kağıdımızı ‘acaba kendi merkezimizde üretebilir miyiz’ diye atölyemizi biraz genişlettik ve bir laboratuvara dönüştürdük. Ketenden ya da atık kağıtlardan el yapımı kağıt üretmeye çalıştık. Proje olarak İstanbul Kalkınma Ajansı Yaratıcı Endüstriler programına başvuruda bulunduk. Onlara da cazip geldi. ‘Sanat Fabrikası İstanbul Kağıt’ olarak kağıdımızı araştırmaya, incelemeye ve üretmeye başladık.”
Turan, elde ettikleri deneyimi el yapımı kağıt üretiminde kullandıklarının altını çizen Turan, Zeytinburnu’nda bulunan dut ağaçlarının dallarından geleneksel yöntemle kağıt üretimi yaptıkları bilgisini verdi.
Ürettikleri kağıdın akademik incelemelerinin İstanbul Üniversitesi ve Bursa Teknik Üniversitesi tarafından yapıldığına işaret eden Hasibe Turan, “Kağıdımızın kullanılabilir özelliğinin, dayanıklılığının, yaşlılık ölçümlerinin, asitlilik oranının ne olduğunu ve bu kağıdın bundan sonra bir markaya dönüşüp dönüşmeyeceği noktasında çok olumlu cevaplar aldık.” dedi.
“Kağıdımızı bir dünya markası yapma hedefindeyiz”Kağıdın taşıyıcı bir madde olduğuna işaret eden Turan, şu açıklamayı yaptı:
“Bu taşıyıcı maddeyi görünür ve uygulanabilir kılarak asıl sevdalılarıyla buluşturmak istedik. Onlar da sanatçılarımızdı. Hikmet Barutçugil ve Emel Sönmez Türkmen hocamıza, İstanbul Güzel Sanatlar Merkezi’ndeki ve üniversitelerimizdeki birçok isme, yaklaşık 200 sanatçıya ürettiğimiz bu güzel nadir kağıdı ulaştırdık. Onlar bu kağıdı denediler. Aynı zamanda akademisyenler de raporlarını yazdılar. Sanatçının bir kağıt üzerinde uyguladığı eserinin izini taşıyıcı bir kağıt olarak tarihi bir belgeye dönüştürmek için raporlarını hazırladık. Sanatçıların bizim ürettiğimiz kağıtlarla yaptıkları eserleri Tophane-i Amire’de sergiledik. Bu bizim için büyük bir gurur kaynağıydı. Gerçekten yüz yıllık, 500 yıllık taşıyıcı olan bu kağıdımız sanatçılarımızın tarihe iz düşürmeleri noktasında büyük bir rol oynadı.”
Turan, geleneksel sanatlarda kullanılan birçok materyalin yurt dışından ithal edildiğini, bunların yerlileştirilmesi için çaba gösterdiklerini vurgulayarak, “Sanatın ilk ham maddesi olan kağıdı burada üreterek ilk milli kağıdımızı, İstanbul Kağıt’ı inşallah bütün sanatseverlere, kağıt üzerine iz bırakmak isteyen bütün sanatçılarımızın kullanımına sunuyoruz.” ifadesini paylaştı.
Ürettikleri kağıtların sanatçılar tarafından kullanıldığını ve çok beğenildiğini aktaran Turan, İstanbul Kağıt üretimlerini uluslararası anlamda sanatçılarla buluşturmayı hedeflediklerini söyledi.
Turan, İstanbul Kağıt markasının üretimlerini satışa da açtıklarını aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İstanbul Kağıt’ı ilgili muhatabı olan bütün dünya sanatçılarıyla buluşturmak, ayrıca dünyadaki bütün konservasyon merkezlerine ve kütüphanelere kağıdımızı sunmak istiyoruz. Aynı zamanda yayınlarımız da devam ediyor. Biz bunu bir yandan çocuk ve gençlere yönelik çıkardığımız yayınlarla el yapımı kağıdın, sıfır atık projesinin, sıfır atıkla bir şeylerin yeniden dönüştürülerek doğal bir şekilde kullanılabileceğinin bilincini aşılamaya devam ediyoruz. Kağıdımızı ve konservasyon merkezimizi Türkiye’nin geleceğinde bir dünya markası yapma hedefindeyiz.”