Gelir adaletsizliği

Ülkemizde yüksek enflasyonun sebep olduğu bir sonuç daha belli oldu. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK), 2023 yılına ilişkin “Gelir Dağılımı İstatistikleri” bültenine göre, ülkemizde en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, geçen yıl bir önceki yıla göre 1,8 puan artarak yüzde 49,8’e yükselirken, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay 0,1 puan azalarak yüzde 5,9’a geriledi.Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan ve sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1’e yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade eden Gini katsayısı, 2023’te bir önceki yıla göre 0,018 puan artışla 0,433 olarak tahmin edildi.TÜİK verileri son yıllarda en düşük ve en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik kesimler dışında kalan, ikinci, üçüncü ve dördüncü yüzde 20’lik kesimin yaşadığı kaybı net bir şekilde gözler önüne serdi. Bu üç grubun gelirden aldığı toplam pay geçen yıl itibarıyla yüzde 45.94’ten yüzde 44.30’a geriledi. Söz konusu yüzde 60’lık kesimin payı böylece ilk kez yüzde 45’in altına düştü.En düşük gelire sahip yüzde 20’lik kesim, yıllar boyunca aldığı pay aşama aşama azılmakla birlikte, en düşük oran 2006 yılında yüzde 5.1 ile görülmüştü. Son yükselişle Gini katsayısı veri setindeki en yüksek seviyeye ulaştı. Tüm sosyal transferler hariç tutulduğunda Gini katsayısı 0.520, emekli ve dul yetim maaşı dahil diğer tüm sosyal transfer gelirleri hariç tutulduğunda ise 0.445 olarak hesaplandı.TÜİK verilerine göre toplumun en yüksek gelir elde eden yüzde 20’sinin elde ettiği payın en düşük gelir elde eden yüzde 20’sinin elde ettiği paya oranı şeklinde hesaplanan P80/P20 oranı 7.9’dan 8.4’e, gelirden en fazla pay alan yüzde 10’unun elde ettiği gelirin en az pay alan yüzde 10’unun elde ettiği gelire oranı şeklinde hesaplanan P90/P10 oranı ise 14.2’den 15.0’a yükseldi.Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayısı, sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade ediyor.Gelir dağılımındaki adaletsizlik sadece ülkemizin değil, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerinde temel sorunları arasında yer alıyor. Ancak şu da bir gerçek ki, ülkemizde gelir adaletsizliği her geçen yıl biraz daha bozuluyor. Mesela, ülkemizde maaş geliri 11 kat artarken, sermaye gelirleri 19 kat artış göstermiş. Yani ülke kaynaklarından sermaye grupları daha geniş bir şekilde yararlandırılıyor. Yine bir başka örnekle yazımıza devam edelim. Türkiye’de emekliler, Milli gelirden Avrupa’daki 36 ülke içinde yüzde 4’lük oranla sondan ikinci sırada yer alıyor. Ülkemizdeki emekliler, aldıkları maaşı harcama sıralamasında GSYH’ye göre yine sondan ikinci. Macaristan, Letonya, malta, Litvanya, Arnavutluk ve Estonya bizim üzerimizde yer alıyorlar.AB’de emeklilerin harcama tutarının, GSYH’ye oranı ortalama yüzde 13’ler seviyesinde bulunuyor. İtalya, Yunanistan, Avusturya Fransa, Finlandiya, Portekiz ve İspanya gibi ülkeler AB ortalamasının da üstünde yer alıyorlar.Aslında yadırganacak bir durumda yok! Çalışanların milli gelirden aldığı pay ile sermayenin aldığı pay kıyaslandığında durumu tüm gerçekliğiyle ortaya çıkıyor. Ülkemizde çalışan kesimler ile emeklilerin durumu her geçen gün biraz daha bozuluyor. Kağıt üzerinde alınan maaş artışlarının reel olarak hane gelirlerine yansıdığını göremiyoruz. Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimlerinin üzerinden geçen şu 7-8 aylık sürede birçok ürünün fiyatı yüzde 200’ler düzeyinde artış gösterdi. Bazı ürünlere yapılan zamların oranı ise çok daha yüksek. Yapılan tespitlere göre, marketlerde satılan yaklaşık 700 kalem ürünün fiyatı artmış. Hepsini bir yana koyalım, seçimlerden bu yana geçtiğini belirttiğimiz süre içinde akaryakıt fiyatlarına gelen zam oranı yüzde 100’leri aştı. Bazı haftalar, iki-üç kez zam gördü bu ürünler. Bu zamların elbette ki, piyasaya yansıması olumlu olmuyor. İş sadece akaryakıtla bitse razıyız ama, tüm ürünlere, tüm hizmetlere yapılan zamların ayarı iyice kaçmış bulunuyor. Asgari ücretin 17 bin 2 liraya yükselmesi sonucu, özellikle esnaflar, yanlarında istihdam ettikleri elemanlara yol vermek zorunda kaldılar. İç piyasanın daralması sonucu, orta ve küçük işletmeler çok daha az personel ile faaliyetlerini sürdürme yolunu seçiyorlar. Ülkemizin saygın ekonomistleri, uygulanmakta olan seçim ekonomisinin sonucu olarak ortaya çıkacak olan çok ağır bir faturanın yerel seçimler sonrası önümüze konacağını söylüyorlar. Hakkımız da hayırlısı olsun diyeceğiz ama ne yalan söyleyelim “perşembenin gelişi çarşambadan bellidir” derler, şimdi geldiğimiz nokta tam da bunu gösteriyor.