Yeni yılın ilk ayına ait enflasyon rakamları belli oldu. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) ocak ayına ait enflasyonu yüzde 6.7, yıllık enflasyonu da yüzde 64.86 olarak açıkladı. Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu ise ocakta fiyatların yüzde 9.38, yıllık bazda ise yüzde 129.11 yükseldiğini paylaştı. İstanbul ticaret Odası da (İTO) verilerine göre, İstanbul’da perakende fiyatlar ocak ayında bir önceki aya göre yüzde 6.72 oranında artarak son 11 ayın zirvesine ulaşıldığını kaydetmişti. TÜİK’in kağıt üzerinde tespit ettiği enflasyon oranları elbette ki yaşadığımızdan bir hayli uzak kalıyor. Nitekim yeni yılın ilk günlerinde bir de “hissedilen” enflasyon verileri ortalığa saçılmış ve hissettiğimizin üç basamaklı rakamlara ulaşıldığını göstermişti. İşçi ve Bağ-Kur emeklilerine taksit taksit yapılan ve bugünden itibaren ele geçeceği duyurulan son artışın da açıklanan enflasyon oranlarıyla nasıl elimize geçmeden uçtuğuna canlı canlı şahit olacağız. Hep söyledik, bir kez daha tekrarlayalım. Maaşlara ne kadar zam yaparsanız, enflasyondaki tırmanışı durdurmadığınız sürece hiçbir hükmü yok. Siz ek zam veriyorsunuz, marketler o gece sabaha kadar oturup, tüm etiketleri değiştiriyorlar. Bir veriyorsunuz, onlar üç koyuyor, çünkü bugün bire aldığı malı, ertesi günü o da daha pahalıya yerine koyuyor.Siz bir hafta içinde akaryakıta iki-üç kez zam yaparsanız, köprü, otoyol gibi ana girdiler arasında önemli bir yer tutan giderlerin fiyatlarındaki önlenemez yükselişe seyirci kalırsanız, fiyatlarda bir istikrar sağlamanız mümkün olmayacaktır. Nalbur bir arkadaşım var, zaman zaman alış-veriş yapıyorum. Bildiğiniz kağıt bant almaya gittim bu kez. Fiyatı 70 liraya yükseldi dedi. Şoka girdim, üç gün önce 60 demişti, yine bir şok yaşamıştım. Çünkü ondan önce gittiğimde o bandın fiyatı 40 liraydı. Ne diyeceğimi şaşırdım. Arkadaş sağ olsun, “bu eski fiyattan yazacağım” dedi. Biliyorum ki, o da ertesi günü toptancıdan o fiyata alamayacak.Bu en basit bir örnek. Örnekleri gıda maddeleri özelinde çoğaltmak mümkün. Fakir-fukaranın tenceresine koyduğu patatesin, soğanın fiyatı zincir marketlerde bile 20 liraya fırladı. Kışlık sebze ve meyve fiyatları ise adeta el yakıyor. Sizlerde benim gibi birçok haberi televizyon ekranlarından alıyorsunuz. Markette, pazarda gördüğünüz etiketlere şaşırmıyor musunuz? Çok değil, buldan iki-üç yıl önce fiyatların buralara yükseleceğini söyleselerdi güler geçerdiniz değil mi?Ama ne yazık ki geldiğimiz nokta işte bu. Türkiye Ziraat Odaları Birliği her ay sebze ve meyve fiyatlarında yaşanan gelişmeleri kalem kalem açıklıyor. Tarladan, market raflarına kadar yaşanan fiyat gelişmelerini duyuruyor. Ocak ayına ilişkin tespitlerini de geçtiğimiz günlerde TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar açıkladı. Başkan Bayraktar, ocak ayında üretici ve market arasındaki fiyat farkı en fazla yüzde 404,2 ile portakalda görüldüğünü belirtti. Portakaldaki fiyat farkını yüzde 396,7 ile mandalina, yüzde 385,2 ile limon, yüzde 256,5 ile kuru soğan takip etmiş.Portakal ve mandalina 5 kat, limon 4,9 kat, kuru soğan 3,6 kat fazlaya satılmış. Üreticide 4 lira olan portakal 20 lira 17 kuruşa, 5 lira 25 kuruş olan mandalina 26 lira 8 kuruşa, 3 lira 83 kuruş olan limon 18 lira 58 kuruşa, 5 lira 8 kuruş olan kuru soğan 18 lira 11 kuruşa alıcıların eline ulaşmış.Ocak ayında markette 42 ürünün 29’unda fiyat artışı, 13’ünde fiyat azalışı görülmüş. Ocak ayında markette fiyatı en fazla artan ürün yüzde 34,7 ile yeşil fasulye olurken, yeşil fasulyedeki artışı yüzde 29,8 ile salatalık, yüzde 28,4 ile ıspanak, yüzde 22,9 ile pırasa takip etmiş.Markette fiyatı en çok azalan ürün ise yüzde 20,7 ile kuru üzüm olurken, kuru üzümdeki fiyat düşüşünü yüzde 10,8 ile fındık, yüzde 10 ile beyaz lahana, yüzde 9,1 ile maydanoz izlemiş.Hiç aklınız alıyor mu, bu durumda sizce de bir çarpıklık yok mu ? Portakalda üretici ile market arasında yüzde 404, mandalinada yüzde 396, limonda yüzde 385 oranındaki fiyat artışının bir açıklaması olmalı değil mi? Üreticiye sorsanız o “zaten ben battım” diyor. Portakalına 4 lira ortalama fiyat alabilmiş. Nakliyeciye sorsan o da “mazot fiyatları uçtu gitti” diyor. Marketçi pahalıya mal ettiğini söylüyor. Tüketici ise bu maaşlarla eve sebze ve meyve götüremediğini söylüyor. İyi güzel de arada kimler bu işten sebepleniyor arkadaş ?Yani sözün özü, kimse hayatından memnun değil. Burada, bu noktada devletin elini taşın altına koyması gerekmiyor mu? Dünyanın öbür ucunda ithal etseniz daha ucuza gelen bir ürün ülkemiz sınırları içinde nasıl oluyor da bu kadar pahalıya satılabiliyor?Ondan da vazgeçtim aynı marka ve aynı gramajdaki ürünlerin fiyatları, yan yana faaliyet gösteren marketlerde bile nasıl oluyorsa oluyor farklı fiyatlardan satılıyor. Elbette, maliyeti etkileyen bazı unsurlar olabilir ama, bazı ürünlerde ki fiyat farkının somut bir açıklaması da yok.Evet 2024’ün ilk yarısının çok zor geçeceğini zaten ülkemizi yönetenler de açıklamışlardı. Bunun için bize, sanki ceplerinden veriyorlarmış gibi astronomik maaş artışları verdiklerini söylüyorlar ama hesap ortada. Son verdiğiniz yüzde 7’lik ek zam ocak ayında uçtu gitti.
Recent Comments
Görüntülenecek bir yorum yok.