Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Fatih Karahan, 2024 yılsonu enflasyon tahmininin yüzde 36, 2025 yılsonu tahmininin yüzde 14 ve 2026 yılsonu tahmininin yüzde 9 olarak bir önceki rapordaki haliyle korunduğunu bildirmişti.
İlk yarısını dikkate almadan 2023 yılının ikinci yarısında alınan önlemler neler diye baktığımızda öncelikle, faiz oranları olması gerekenden fazla zamana yayılarak yükseltildi. Özellikle bireysel kredi kullandırımına ilişkin sınırlayıcı unsurlar daha da ağırlaştırılmaya çalışıldı. Vergi oranlarında artışlar ve ek vergiler getirildi. Bozulan dengeler kolay kolay yerine gelir mi? Sonuçta 2023 yılında TÜİK’in resmi enflasyonu yüzde 65, hissedilen diye açıkladığı ve gerçeğe daha yakın enflasyon oranı ise yüzde 96 oldu. Bu yüksek enflasyon rakamları hemen hemen bütün emtiaların dünyadaki fiyatlarının ciddi oranlarda düştüğü bir dönemde gerçekleşti. Bu bize kötü yönetim sonucu bozulan dengelerin kolay kolay yerine gelemeyeceğini gösteriyor. Rapora baktığımızda sürekli parasal sıkılaştırmanın yeterli düzeyde olduğundan söz edilirken acaba uygulamada piyasadaki likidite bolluğu nasıl oluyor? Bu tutarsızlıkla enflasyon nasıl istenen düzeye düşecek soruları akıllara geliyor. Genelde beklenen yerel seçimler sonrası sıkılaştırıcı önlemlerin daha da artırılmasıdır. Ancak siyasi iradenin belirli bir büyümeden asla taviz vermediği düşünüldüğünde bunun gerçekleştirilebilmesi zor görünüyor.
“Merkez Bankası bazı önlemler alırken maliye tarafında hiçbir çaba yok. Gerçekte bu durum iyimser olmamayı gerektiren başlıca neden. Eğer parasal sıkılık olarak sadece faiz oranlarının düzeyi kastedilmekteyse, ülkenin sadece faiz artışı yaparak enflasyonu kontrol altına alabileceği düzeyden çok daha kötü durumda olduğumuz görülmüyor demektir. Ayrıca faiz düzeyinin yeterliliği ve mevcut durumda mevduat gibi diğer faiz oranlarını belirleyebilme gücü de tartışmalı bulunuyor. Raporda enflasyon tahminleri üzerindeki olası risklerden de söz edilmekle birlikte bazı risklerin göz ardı edilmiş olduğu açık” diye konuştu.
Emtia fiyatları talep canlanırsa enflasyon üzerinde ciddi risk oluşturabilir diyen Babuşcu, “Yurt dışında 2024’ün zayıf büyüme ile geçeceği öngörülüyor. Bu durum emtia fiyatlarının düşük kalmasını sağlayabilecek. Ancak yılın ikinci yarısında ülkelerde faiz indirimleri başlar ve bu durum ekonomilerde canlanma sonucunu doğurursa emtia fiyatları artabilecek ve enflasyon üzerinde ciddi baskı oluşturabilecek. Bu raporda risk olarak bahsedilmekle birlikte çok ciddiye alınmıyor gibi görünüyor” değerlendirmesinde bulundu.
En önemli konulardan biri beklentilerle ilgili olduğuna dikkat çeken Babuşcu, “Raporda enflasyon beklentilerinin giderek düştüğünden söz edilmekle birlikte, fiyatlama davranışlarının buna uygun hareket etmediğini herkes biliyor. Başta devlet buna dikkat etmeyip vergi, ceza vb. unsurlarda Ocak ayında yüksek artışlar yapmışken, özel sektör fiyat belirleyicilerinin beklenen enflasyona göre fiyat artırmasını beklemek çok ciddiye alınabilecek bir tutum değil. Bunun Merkez Bankası tarafından dikkate alınmadığı görülüyor” diye konuştu.
Enflasyon Raporu ve Merkez Bankası Başkanının açıklamaları geleceğe yönelik fazla iyimser kaldığını söyleyen Babuşcu, “Uygulamada Merkez Bankası biraz daha enflasyon odaklıymış gibi görünürken, maliye tarafında enflasyon hiç umursanmıyor. Bu birbirini desteklemeyen tutumlar enflasyon konusunda kötümserliğe neden oluyor. Çünkü daha önce söylediğimiz gibi Türkiye’de enflasyon sadece para politikaları ile düşürülebilecek bir düzeyi çoktan geçmiş bulunuyor. Açıklamalardan ise Merkez Bankası’nın sadece yeterliliği tartışılabilecek birkaç uygulamayla enflasyonun düşürülebileceğini düşündüğü ve maliye tarafındaki bozukluğu çok da dikkate almadan fazla iyimser beklenti içine girdiği bir ortam var görünüyor. Bu ise endişe verici” dedi.