Türkiye’nin ilk milli muharip uçağı KAAN ilk uçuşunu gerçekleştirmesinin ardından dünya medyasında da yerini aldı. Emekli Hava Korgeneral Erdoğan Karakuş, Türkiye’nin KAAN ile bölgesel güçten küresel güç olmaya doğru geçiş sürecini başlattığını ifade etti. Karakuş, “Türkiye beşinci nesil milli muharip uçağı KAAN’ı uçurmasının ardından hem kendi hava savunma gücü açısından çok önemli bir hamle yapmış oldu, hem de dost ve müttefik ülkeler açısından örnek teşkil edebilecek bir noktaya geldi. Türkiye’nin bölgesel güç olma özelliğinden küresel güç niteliği olan bir konuma gelmesi açısından çok önemli bir adım KAAN uçağının uçuşu. Türkiye artık dünyada hem yeni projelerin içinde yer olacak, hem de altıncı nesil muharip uçağı üretiminde daha önemli bir mesafe kaydedebilecek bir noktada. Türkiye, hem kendi güvenliğini sağlıyor, hem de dost ve müttefik ülkelerin güvenliğini sağlamışına olanak sunan bir hamle yapmış oluyor” dedi.
Türkiye’nin ilk muharip uçağı KAAN’ın uçuşunun ardından çok önemli bir adım atmış olduğunu ve stratejik bir üstünlük kazanmış olduğunu ifade eden Karakuş, şunları söyledi:
“Türkiye’ye çeşitli zamanlarda uygulanan ambargolar sonucunda Türkiye artık kendi milli muharip uçağını yapmak zorunluğunu anladı ve bu uçağımızı üretti. Türkiye bölgesel güçten küresel güç noktasına gelmek için çok önemli bir adımı da attı. Bundan sonra sadece kendi güvenliğini değil, aynı zamanda Türk cumhuriyetleri başta olmak üzere, Türkiye’ye yakın olan ülkelerin de güvenliğini sağlayabilecek bir noktaya geldi. Bu uçak sadece Türkiye ile sınırlı kalmayacaktır. Türkiye’ye yakın ülkelerde bu uçağı alarak kendi hava savunma güçlerini arttıracaklar. Türkiye’nin kendi milli muharip uçağını üretmesi kendi güvenliği açısından büyük önem taşıyor. Artık dost ve müttefik gibi görünen ancak bu konularda Türkiye’ye yardımı sürekli sınırlı tutan ya da yardımdan kaçınan ülkelerin ne yaptığı ile ilgilenmeyecek. Beşinci nesil milli muharip uçağını ürettikten sonra altıncı nesil milli muharip uçak üzerinde çalışmalar yapılacak. Dünyadaki diğer paydaşlar ile bu görüşülecek. Türkiye’nin milli güvenliği ve Türk hava kuvvetinin ve sanayisinin dışa bağımlılığının azaltılması açısından çok önemli bir gelişme.”
Türkiye’nin ABD ile yakınlaşması ve yine NATO’ya girmesinin ardından özellikle havacılık sektöründe milli niteliklerden uzaklaşmak durumunda kaldığını ifade eden Karakuş, “O dönemlerde Türkiye’ye yapılan iktisadi açıdan uygun nitelikli yardımlar Türkiye’nin daha 1950’li yıllarda başlayan havacılık sanayisini maalesef olumsuz etkiledi. Açıkçası bu konuda Atatürk’ün gösterdiği yolda da tam olarak ilerleyemedi. Bu nedenle çok daha önce gerçekleştirebileceği bu uçuşu bu günlerde gerçekleştirme durumunda kaldı. 1964 yılında Kıbrıs’a müdahale ile başlayan ve 1974 yılında Kıbrıs Barış harekatı sonrasında uygulanan silah ambargoları nedeniyle Türkiye bu konuda çok zor günler geçirdi demek abartı olmaz. Elbette Türkiye elindeki gücü doğru ve yerinde kullanarak bu süreçleri atlattı. Ancak o dönemlerde bir şeyi de gördü halkımız. Türkiye’ye dost ve müttefik olanlar ancak bazı şartlar doğrultusunda dost ve müttefik. Yani bir dönem Rusya’ya karşı olduğu için yani Rusya’ya karşı olan ülkelerin yanında olduğu için Türkiye yardım yapılıyordu. Bu nedenle hem dost ve müttefik olarak tanımladığımız bazı batılı ülkelerin ne kadar dost ve müttefik olduğunu gördük, hem de kendi havacılık sanayimizi, tüm milli savuma sanayimizi kendimiz yapmak zorunda olduğumuz gördük. Bir anlamda kendi milli uçağımızı ve kendi milli savunma sanayimizi hazır hale mecburiyetinde kaldık. Bunu da Türkiye başardı” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin ilk milli muharip uçağı KAAN’ın milli motor ile uçana kadar ABD’den gelen motor ile uçmak durumunda olduğunu ve bunun da en kısa zamanda sorun olmaktan çıkarılacağını kaydeden Karakuş, sözlerini söyledi:
“KAAN uçağını uçurduk ama çok da önemli sorumluluklar üstlendik. Yani Türkiye şu anda 48 motor alıyor. Bu motorlar 40 F-16 Blok 70 uçağının yanı sıra 8 de yedek motordan oluşuyor. Yani F-16 Blok 70 uçaklarının yanında 8 yedek motor ayrıca kitlerin yedekleri de geliyor. Bundan sonra Türkiye F-16 Blok 70’lerden daha iyi uçak yapabilme yeteneğini geliştirmeli. Örneğin F-16 Blok 70’lerin bir alt modelleri bir uçak füzesini 90 kilometre atabiliyorsa F-16 Blok 70 uçakları uçak füzesini 161 kilometre mesafede atabiliyor. Bunu dikkate alarak Türkiye’de KAAN’ın örneğin 200 kilometre mesafede uçak füzesi atabilecek kapasiteye gelmesini sağlayacak gelişmeleri sağlamalı. Bunun yanında yerli ve milli motorumuzun yapımı büyük önem taşıyor. Bu motoru da tam anlamıyla yaptıktan sonra seri üretime geçeriz ve Türkiye yılda 60-70 uçak üretirse bunun 48-50 civarında uçağı kendine ayıracak ve diğerlerini kendisine yakın olduğu ülkelere satacak. Böylelikle kendisine yakın ülkelerin de güvenliğini sağlamış olacak.”
Türkiye’nin beşinci nesil uçak üretiminden altıncı nesil uçak üretimine önemli geçiş aşaması kaydettiğini belirten Karakuş, “Türkiye 1964 yılındaki kısıtlamanın ardından kendi milli uçağını kendin yap anlayışı benimsedi. Ardından 1974 Kıbrıs barış harekatı ile kimin dost kimi müttefik olduğunu yine uygulanan silah ambargolarıyla gördü. Böylelikle kendi milli savunma sanayini ve kendi milli muharip uçağını uçurma kararını aldı. 1987 yılında gelindiğinde milli muharip uçak konusunda çok önemli gelişmeler yaşanabilirdi ancak Türk Hava Kuvvetleri için ayrılan kaynaklar, o dönemin koşulları içinde diğer alanlarda da kullanılmak zorunda kaldı. Sonuçta bugünlere gelindi. Ancak dikkat edilmesi gereken nokta altıncı nesil uçak konusunda ki gelişmeler. Yani bu konuda diğer dünya ülkelerinden geride kalmamak için yalnız kalmamalı Türkiye. Burada projelere dahil olabilmeli. İngiltere altıncı nesil uçak üretimi olan Fırtına uçaklarının üretiminde Türkiye’nin projeye dahil olmasını özellikle de KAAN’ın uçuşundan sonra çok daha fazla istiyor. Japonya, İtalya gibi ülkeler projeye katılıyor. Öyle sanıyorum ki artık Türkiye’de bu projede yerini alacaktır. Türkiye için Ar-Ge çalışmaları, bilgi ve teknolojinin paylaşımı açısından çok önemli projelerin önü açılıyor. Türkiye bu projelerde artık yer almalı. Dünyada bir yerden bir yere gitmek için artık insanlar yüzde 90 oranında hava yolu kullanıyor. Yine bu noktada Türkiye Airbus çalışmaları konusunda diğer ülkelerle işbirliği yapabilir. KAAN’ın uçuşu Türkiye’ye her anlamda çok önemli kazanımlar sağladı. Son olarak unutulmamalıdır ki üçüncü dünya savaşının adım adım yaklaştığı bir süreçten geçiyoruz. Türkiye’nin milli muharip uçağını üretip, uçurması büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.