Uluslararası Organize Suç İnisiyatifi adlı sivil toplum örgütünün yayınladığı “Küresel Organize Suç Endeksi 2023” listesinin içinde, hem de ilk sıralarda yer alıyor olmamız toplumun tüm kesimlerinde “ne oluyor, nelerle karşı karşıyayız” sorusunu gündeme getirdi.
Adı geçen örgütün 193 ülkeyi kapsayan değerlendirmesine gore, ülkemiz Avrupa’da ilk sırada yer alırken dünya sıralamasında da 14. sırada yer aldı. Türkiye bundan önce 2021 yılı raporunda ise 12. sıradaydı.
Maynmar’ın 8.5 ile ilk sırada yer aldığı belirtilen raporda, ikinci sırayı 7.75 ile Kolombiya, 7.57 ile Meksika üçüncü sırada yer alıyor.
Raporda yer alan ilk 20 ülke ve aldıkları puanlar ise şöyle:
Paraguay 7.52 puan ile dördüncü, 7.35 ile Kongo beşinci, 7.28 puan ile Nijerja altıncı, 7.18 puan ile Güney Afrika yedinci, 7.13 puan ile Irak sekizinci, 7.1 puan ile Lübnan dokuzuncu, aynı puan ile Afganistan onuncu sırada yer alıyor.
Bizim de yer aldığımız ikinci onluk grupta sıralama şöyle:
Suriye (7.07), Ekvador (7.07), Honduras (7.05), Turkiye (7,03) İran (7,03) Kenya (7,02), Panama (6.98), Libya (6.93), Rusya (6.87), Kamboçya (6.85).
Az önce de yazdık, Türkiye bir önceki raporda 12. sırada yer alıyordu. O raporda 6.89 olan puanı 2023 yılı raporunda 14. sırada yer almasına karşın puanı 7.03’e yükseldi. Yani; dünyada, suçlu ülkeler arasında sıralama birbirine yakın olsa da suç oranı yükseliyor.
Raporda, Türkiye’nin dahil edildiği Asya katagorisinde altıncı sırada yer alıyor. Avrupa katagorisinde ise ülkemize en yakın puanı Rusya almış.
Dünya sıralamasında da yer aldığımız ülkelere şöyle bir bakın. İçlerinde kaçının yerini haritada bulabilirsiniz. İran, Kenya, Panama, Libya Rusya ve Kamboçya gibi ülkelerin önünde yer almak için ne yapmışız, nelere göz yummuşuz gelin bir de ona bakalım.
Türkiye’nin puanını yükselten unsurların başında insan kaçakçılığı geliyor. Bu kategoride tam tamına silah uyuşturucu ticareti ve mafyavari suç gruplarının faaliyetlerinden ötürü de tam 8.5 puan almışız.
Sanıyorum böyle bir tablo içinde yer almak ülke olarak hakkımız olmamalı. Ama gelin görünkü, başta Suriye’den gelen sığınmacılar, mülteciler ve misafirler olmak üzere, Irak, İran, Pakistan, Afganistan ve Afrika’nın tamanından gelen kaçakların geçiş noktası durumundayız. Bu insanların tek bir hedefi var; O da Avrupa ülkelerine bir şekilde kapağı atmak. Bunun içinde tek sıçrama tahtası olarak kullanabilecekleri ülke var Türkiye.
Kendi vatandaşlarımızın kimileri, diğer ülkelerden Türkiye’ye kaçak yollardan giren insan kaçakçıları bu durumu çok iyi değerlendirebiliyorlar. Alınan tüm tedbirlere, verilen tüm çabalara karşın bu mafyavari yapılanmalar karşısında kısmi bir başarı sağlanabiliyor.
Ülkemizde sadece, insan kaçakçılığı, insan ticaretine yönelik mafya gruplar yok. Uyuşturucu başta olmak üzere silah kaçakçılığı gerçekleştiren grupların varlığı artık biliniyor.
Gazete ve televizyon haberlerinin yanı sıra sosyal medyada da bu konularda çokça habere rastlıyoruz.
Kırmızı bültenle aranan mafya babaları, uyuşturucu baronlar, gün ortasında, çeteleriyle adeta savaş yapıyorlar. Sırp mafya lideri İstanbul’da, Gürcü mafya lideri Trabzon’da öldürülüyor. Katilleri ise Bulgaristan’dan gelen tetikçi çıkıyor.
Avrupa’da yıllardır aranan İtalyan uyuşturucu baronu dört yıl boyunca İstanbul’un en lüks semtinde yaşıyor bilemiyoruz.
Afganlı uyuşturucu baronu ile İranlı uyuşturucu baronu birlikte iş tutuyorlar. Avusturalya’nın, Yeni Zelanda’nın baronu İstanbul’a yerleşiyor.
Balkan çeteleri, Azeri, İran, Gürcü, Sırp mafya gruplarının yeni merkezleri İstanbul. Tacikistanlı, Kolombiyalı, Lübnanlı mafyavari örgütleri artık uzağa gitmiyorlar.
Yani işin özü şu; Türkiye, dünyanın itine, köpeğine yurt olacak bir ülke olmamalı.
Türkiye, böyle listelerde yer almamalı ve suçluların cenneti haline gelmemelidir.
Son on yılda bölgemizde bozulan dengeler, ülkelerin savaşıyor olması ve hepsinden de önemlisi, milyonlarca sığınmacı mülteci ve misafirin ülkemize akın etmesi, sınır güvenliğinin yoğun insan akınıyla sağlanamaması bugün karşı karşıya olduğumuz tabloya neden oldu.
Bugün, İstanbul’da kayıtlı nüfusun yarısına yakın insan kaçak olarak yaşıyor olabilir diyoruz çünkü; bu konuda yapılan çalışmalar böyle bir tabloyu önümüze koyuyor. İstanbul’un lüks semtlerinde, değeri on milyonlarca dolarla ölçülen konutlar, uyuşturucu baronları, mafya babaları ile dolu.
İstanbul’da demirleyen lüks, değeri yine milyon dolarla ölçülen teknelerin, yatların sahipleri ağırlıklı olarak yine bu insanlar.
Türkiye, son yıllarda karşı karşıya kaldığı bu ayıplı listeden süratle çıkmalıdır. Bunun içinde kararlılıkla ve sert tedbirlerle bu suç örgütleriyle zaman geçirmeden mücadele etmelidir. Bu suç şebekelerine destek veren, yardım edenler, tüm kuruluşlarımızdan tek tek ayıklanmalı ve suçlarının cezasını çekmelidirler.