Merhaba, bugün sizi Fred Zinnemann’ın özenli yönetmenliğinde, Avustralya kırsalının yaban atmosferinde geçen ve bir ailenin yerleşik hayatla göçebelik arasındaki mücadelesini konu alan “The Sundowners” filmiyle duygusal ve kültürel bir yolculuğa çıkaracağım.
1950’lerde yazılan Jon Cleary romanından uyarlanan bu 1960 yapımı film, Avustralya taşrasında yaşayan Carmody ailesinin hikâyesini anlatıyor. Babaları Paddy Carmody, göçebe bir hayatı benimsemiş, çobanlık yaparak oradan oraya dolaşmakta kararlıdır. Ancak karısı Ida ve oğlu Sean, daha yerleşik bir yaşam arzulamaktadır. Film, ailenin bu çatışmalı ama sevgi dolu yolculuğunu zarif bir dille işlerken, dönemin sosyal yapısına da ayna tutuyor.
Deborah Kerr, sadık ve sabırlı eş rolünde etkileyici bir performans sergilerken, Robert Mitchum da özgürlüğüne düşkün ama içten bir baba karakteriyle filmin merkezine yerleşiyor. Peter Ustinov’un oyunculuğu ise filme mizah ve renk katıyor. Glynis Johns ve Dina Merrill gibi güçlü yardımcı oyuncular da filme duygusal derinlik katıyor.
Yönetmen Fred Zinnemann, “High Noon” ve “From Here to Eternity” gibi yapımlardan tanıdığımız usta bir sinemacı. “The Sundowners”da da Avustralya taşrasının doğal güzelliğini ve insan ilişkilerindeki çatışmaları zarifçe bir araya getiriyor. Filmin Technicolor görüntüleri, seyirciyi Avustralya kırsalına âdeta taşıyor.
Film, 33. Akademi Ödülleri’nde En İyi Film dâhil 5 dalda Oscar’a aday gösterildi. Deborah Kerr ve Glynis Johns’un oyunculukları da bu ödül sezonunda dikkat çekti. Ne var ki ödül kazanamasa da sinema tarihinde önemli bir yere sahip oldu.
Filmin müzikleri, dönemin duygusal tınılarını yansıtan sıcak ve pastoral tonlarla bezenmiş. Avustralya’nın bozkırlarında geçen sahnelerle birlikte, müzikler de özgürlük hissini pekiştiriyor.
“The Sundowners”, göçebe yaşamın romantizmi ile yerleşik hayatın güvenliği arasında sıkışan bir aileyi anlatırken, özellikle Paddy ve Ida arasındaki sevgi dolu ama çatışmalı ilişkiyi unutulmaz kılıyor. Sean’ın büyüme sancıları ve ailesine duyduğu bağlılık da izleyiciye dokunan anlar arasında.
Film, doğrudan bir tiyatro değil ama Jon Cleary’nin aynı adlı romanından uyarlandığı için edebi bir temele sahip. Uyarlama senaryosu Isobel Lennart tarafından yazılmış ve romanın ruhuna sadık kalınarak, görsel anlatımla zenginleştirilmiş.
Bugünlük bu kadar, hoşçakalın.
