Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi’nin her yıl düzenlediği geleneksel Ankara sergileri 9. kez Ankara’nın grisini renklendirdi. ‘Olasılıklar Üzerine Bir Sergi: Ankara’ temasıyla gri memur şehri Ankara’yı anılarıyla, adımlarıyla ve yaşanmışlıklarıyla renklendiren sanatçılar Zülfü Livaneli Kültür Merkezi Mutluluk Sergi Salonu’nu an’lara doldurdu. Ankara’yı bir şehirden ziyade bir dost olarak benimsemiş 10 atölyenin Eylül ve Ekim ayları arasında gerçekleştirdiği çalışmalar ile oluşturulan sergi, sanatseverleri başkent oluşunun yüzüncü yılında kentin dünü, bugünü ve yarınının olasılıklarını keşfe çıkardı.
Gelecek için Anılar Atölyesi, Botanik ve Buluntu İzlerden Blueprint Haritalama, İkinci Yüzyılda Modernist Kentlerin Geleceği, Katılımcı Kent Düşü Örneği: Batıkent, Varsayalım ki / What if, Kent Sahnesinde Alternatifler: Oyunla Geleceği Düşünmek, Superstudio possibilità, Başkalarının Anılarına Bakmak, Hayal-i Muhal ve Açık Atölye Ankara yürütücülüğündeki Yeniden İnşa Günlüğü olmak üzere on atölyenin geleceğin Ankarası’nı neler bekliyor diyerek yola çıktığı sergi; Ankara`nın ilk başkent olduğu zamanki umudunu ve heyecanını yeniden yakalamayı hedefliyor.
İKİNCİ YÜZYILA GİRERKEN, ANKARA’NIN GELECEĞİNE DAİR OLASILIKLAR NELER?Açılış konuşmasını yapan TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şube Başkanı Ceren İlter Soy, “Geleneğimizi bozmamaya, her yıl Ankara sergilerimizle sizlerle buluşmaya çalışıyoruz. Sergilerimiz, giderek daha fazla katılımcıya ulaşan bu kolektif üretim çalışmalarına dönüştü. Bu açıdan çalışmamızın çıktılarından dolayı çok memnunuz ve sizleri de memnun etmesi temennisindeyiz” dedi. Cumhuriyet’in ve dolayısıyla Ankara’nın Başkent oluşunun 100. yılı pek çok etkinlikle kutlanırken, bunu daha farklı bir şekilde vurgulamak istediklerini ifade eden Soy, “Ankara’nın çok katmanlı bir tabakalaşma üzerine kurulduğunu biliyoruz. Cumhuriyet’le birlikte de çok farklı katmanlar oluştu. Peki ya bundan sonraki oluşacak katmanlar, Ankara’nın geleceğine dair olasılıklar neler? Biz bu defa bunu düşünmek, sizlere de bunu sunmak istedik” diye konuştu.
JANSEN BİR UZAY MEKİĞİNE ATLAYIP GELSE BUGÜNÜN ANKARA’SI HAKKINDA NE DÜŞÜNÜRDÜ?Hayal-i Muhal, gerçekleşmesi olasılıksız şeylerin hayali anlamına geliyor. Osmanlı’da şöyle bir söz var, “Zihî tasavvur-ı bâtıl zehî hayâl-i muhâl”, diyor ki “Aslı olmayan boş şeyleri hayal etmek kadar zevk veren başka bir şey yoktur.”
Hayal-i Muhal Atölyesi’nin yürütücüsü Gizem Büyücek, Hayal-i Muhal’den çıkan 4 farklı iş olduğunu belirterek, “Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında Ankara’nın Olasılıklarına bakarken, biz ilk yüzyıl için çok iyimser olmadığımızı fark ettik. Kötümser de olmak istemedik ve mizaha, yine gerçek olmayan distopik görüntülere başvurduk. İlk çalışmamız Ankara’nın planını yapan Mimar Hermann Jansen üzerineydi. Jansen bir uzay mekiğine atlayıp gelse bugünün Ankara’sı hakkında ne düşünürdü? Bunun üzerine analog fotoğraf üzerine karikatürlerle bir seri hazırladık. Diğer bir çalışma sokak isimlerinin çok değişmesi üzerineydi. Kentte herkesin kendi sokağına isim verebileceği bir varyasyon nasıl olurdu diye düşünerek ilerledik. Son işimizde de akıllı araçları kullanarak Ankara’nın çeşitli kentsel sorunlarını mizahi bir şekilde ele aldık. Misal dinozor heykelleri canlanarak Ankara’yı istila etse, Ankara kapıları balondan olsa nasıl olur? diye sorarak mizahi bir yaklaşımla çalıştık. Bu işlerden artanları da eski defterlerle sunmak istedik, çünkü bunlar mizahi ve gerçekdışı, bunları ütopik malzemelerle değil de zıtlıkla yansıtmak istedik. Eski ve kullanılmış defterler üzerine mizahi gelecek vizyonlarımızı yapıştırıp böyle sunduk. Defterleri bit pazarından topladık. Hem sokak isimleri için hem de defterler için yanlara da kalemler iliştirdik, izleyicinin katılımının nasıl olacağını merak ediyoruz” diye konuştu.
ŞEHRİ OKUMAYA DAVETLİSİNİZİmkansızı mümküne, mümkünü imkansıza, şehrin sonsuz olasılıklarını farklı benzetimler ile yeniden yazmaya odaklanan Açık Atölye Ankara yürütücülüğündeki Yeniden İnşa Günlüğü Atölyesi şehri okumaya davet ederken Berrak Esen ile çalışmaları konuştuk. Esen, bu günlüğü şöyle anlattı; “Ankara’nın Olası durumları üzerine kafa yormak bizi çok heyecanlandırdı. Bizim çıkış noktamız, var olan, matematiksel ve oyunsu süreçleri birer metefor olarak kullanmak oldu. Misal Mors Alfabesi’ni, kod yazımında kullanılan binary code sistemini aldık, palindrom sistemiyle baktık, ‘olasılıklar’ için nesne olarak zardan yararlandık. Şehrin unsurları olan insan, mekan ve zamanın üstünden giden elementlerle sorular oluşturduk, olasılıklar birbiriyle çakıştı. Ve dedik ki “Mekanlar sorulara eklenir, zamanlar olası cevaplarını var eder, suretler kendi karşılaşmalarını yaşar.”
Sergi, Ankara’nın, an’ın ve yaşamın olasılıklarını okumak ve şehrin grisine anılarla bir renk daha katmak isteyen sanatseverler için 26 Kasım’a dek açık olacak.