28 Ekim 1973 sabahı, saat 7. Basra – Bağdat dolmuş-taksi durağında idim. Şoförün yanındaki iki kişilik koltuğun parasını ödedim. Arkaya genç biri geldi. Başladık beklemeye. Yedi buçukta arkadaki boş bekleyen iki kişilik yerin parasını da ödedim, yola koyulduk. 700 km uzaklıktaki Bağdat’tan saat 16:30’da kalkacak İstanbul uçağına, unutamadığım o kara yolculuk dışında başka seçeneğim yoktu. O Pazar günü Basra – Bağdat arasında tek uçak saat 17:00’de idi.Basra – Bağdat arasında 700 km bozuk asfalt yolu uçarak yedi buçuk saatte geçtik. Saat üçte Bağdat’ta, yarım saat sonra hava meydanında idim. Gece birde Ankara’da eve ulaşmıştım.O gece, Basra – Bağdat – İstanbul – Esenboğa – Çankaya arası (700 + 1600 + 400) 2700 km’lik kara-hava yolculuğundan sonra iki hedefim kalmıştı:YAKIN HEDEF: 50. Yıl. Ben 29 Ekim 1973 Pazartesi günü kutlamalara yetişmiştim ama Cumhuriyetimizin 50. Yıl kutlamalarına 27 Ekim Cumartesi gününden başlandığını gazetelerde (internette Milliyet arşivinde) görmek mümkün.50. Yılda Cumhuriyetle sorunu olanlar (tahminim en çok % 5) bugün olduğu gibi ortalıkta görünmezlerdi. UZAK HEDEF: 100. YIL Bu hedefin iki bacağı vardı: T.C., 2023’de VAR olacak mı? Ben, 29 Ekim 2023’de hayatta olacak mıyım? Bu satırların yazıldığı gün (28 Ekim) ve saatlerde İstanbul’da bir miting yapılıyor: “Büyük Filistin Mitingi”“Büyük Filistin” bizimdi. Osmanlı Devleti topraklarının bir parçası idi. Kendi başımıza verdiğimiz bir kararla başlattığımız Kanal Seferi sonunda binlerce şehit bırakarak İngiliz’e teslim ettik, 1917 – 1918’de. Bugün, “BÜYÜK FİLİSTİN” diyerek kendimizi kandırıyoruz.Eğer, 50 yıl önce olduğu gibi 100. Yıl’ı coşku ve birlik içinde kutlamak yerine illa bir miting yapılacaksa adı, “İsrail ve Destekçileri, ABD ile AB’yi Lanetleme Mitingi” olmalıydı. Benim, 28 Ekim 1973 günü uçakta, Bağdat – İstanbul arasında, 100. Yılında Türkiye Cumhuriyeti’nin VAR, dimdik ayakta, olacağından hiç kuşkum yoktu. Her yıl “2023’e 1 yıl daha yaklaştım” diye düşündüm. Kuşkum 83. Yaşımın son günlerine, 29 Ekim 2023 gününe ulaşıp ulaşmayacağım idi.Ben ulaştım. Ama 50. Yıl’ın coşkusu yerine; ekonomisi raydan çıkmış, 500 milyar dolar dış borç altında bükülmüş, en az 50 milyon vatandaşı enflasyon altında ezilmiş ve moralsiz bir 100. Yıl Türkiye’sine ulaştım.1976 yılında bir kitap yazmıştım: “ATATÜRK’ü Sevemeyenlerden Siyah Lekeler” O siyah lekelerden biri, SEBİL adında bir derginin 5 Kasım 1976 tarihli kapağındaki şu beyan idi, kocaman karakterlerle (uzaktan kolayca seçilebilen) yazılmış: “29 Ekim’de Bayram Olmaz”Bugün Cumhuriyet Bayramını kutlamayanlar yarın … ???
Recent Comments
Görüntülenecek bir yorum yok.