Bayram sevincini yaşayabilmek

       Sevgili okurlar, insanlar vardır, dostluğu paylaşmak için, bayramlar vardır, sevgiyle kucaklaşmak için.       Toplumsal yaşamımızda önemli yeri bulunan bayramlarımız, insanları birbirine yakınlaştıran, aynı düşünce ve duygularda buluşturan, günlük kaygı ve sıkıntılardan uzaklaştıran, topluma umut, sevgi veren, birlik ve dirliği sağlayan özel günlerdir.       Bu pazar Ramazan Bayramı…         Bayramlar; tüm insanların birbirlerine daha çok yaklaştığı, dargınlıkların unutulduğu, küslerin barıştığı ve kardeşçe kucaklaştığı, sevenlerin bir araya geldiği, rahmet ve şefkat dolu bir gün. Sevinç zamanı.       Bayramlar; milli duyguların, inançların, örf ve adetlerin uygulandığı bir toplumda, millet olma şuurunun şekillendiği, kuvvetlendiği günlerdir. Kısacası bayramlar, bir sevinç günüdür.       Peki, bayram sevincini yaşayabilecekmiyiz?       Bayramı sevdiklerimizle doyasıya yaşayabilmemiz için, kederlerimizi bir yana bırakıp neşeli ve mutlu olmaya çalışmalıyız. Olabildikse tabi!       Bayramlar; berekettir, umuttur, özlemdir…       Bayram günleri, yürekler bir olup gönüllere kilitlenir.       Bayram sabahı, demli bir çay, su böreği, bayram şekerleri, kapınızı çalıp şeker ve bayram harçlığı isteyen çocuklar, kurbanlık hayvanların sesleri ile bir telaş, bir koşturmaca başlar her evde.       Bayramlar sevinç günüdür. Üzüntü ve kederleri bir yana bırakıp mutlu olmaya çalışır herkes.       Bayramlarda, mutlu olalım veya mutlu olmaya çalışalım ki, bayramı sevincini doya doya yaşayalım.       Bazı insanlar vardır ki, onlar için bayramın günlük hayatlarından ve diğer günlerden farklı kılacak hiçbir özellikleri yoktur. Onun için bayram sevincini yaşayamazlar.       Varlıklıdırlar amma, açlıkla yaşam mücadelesi vermedikleri için de “Tok acın halini bilmez” misali yoksul, mazlum ve mağdur insanların halinden anlamazlar. Elleriyle ceplerinin arası 365 gündür… Onlara Noksani’nin bir sözünü hatırlatmak isterim:       “Hakkın toprağına mülküm var deme,       Dam ile harmanda hakkım var deme.