Beynimiz Bize Oyun Mu Oynuyor?

Gözlerimizle gördüğümüz, kulaklarımızla duyduğumuz ve hafızamızda tuttuğumuz her şey gerçekten olduğu gibi mi? Yoksa beynimiz bazen bize oyun mu oynuyor? Günlük hayatta yaşadığımız birçok olay, aslında sandığımızdan daha fazla bilişsel yanılgıya ve algı hatasına dayanıyor. Zihnimiz, gerçeği kaydeden tarafsız bir makine değil; aksine, geçmiş deneyimlerimize, duygularımıza ve inançlarımıza göre bilgiyi süzgeçten geçiren bir düzenek.
Hepimizin başına gelmiştir: Emin olduğumuz bir anıyı başkası farklı anlattığında şaşırırız. Hatta bazen, hiç yaşanmamış bir olayı yaşadığımızı bile sanabiliriz.Psikolojik araştırmalar, hafızamızın sabit bir kayıt cihazı gibi çalışmadığını, aksine sürekli değişip kendini yeniden şekillendirdiğini gösteriyor. Yani, geçmişi hatırlamak aslında onu yeniden yaratmak gibi bir şey.
 Elizabeth Loftus’un çalışmaları, insanların bilinçli manipülasyon olmadan bile sahte anılar oluşturabildiğini ortaya koyuyor. Örneğin, bir grup insana çocukken kaybolduklarına dair sahte bir hikâye anlatıldığında, bir süre sonra bu olayı gerçekten yaşadıklarına dair anılar oluşturmaya başlıyorlar. Yani, beynimiz bazen gerçek ile kurguyu ayırt etmekte zorlanıyor.
Sadece hafızamız değil, olayları algılama biçimimiz de her zaman doğru değil. Duygusal durumumuz, çevremizde olup bitenleri nasıl yorumladığımızı belirleyebilir. Stresli olduğumuzda insanların söylediklerini daha tehditkâr algılarız, kaygılı bir ruh halindeyken nötr bir yüz ifadesini bile olumsuz olarak yorumlayabiliriz. Zihnimiz, geçmişte yaşadığı olumsuz deneyimleri bugüne taşır ve gerçekte var olmayan tehlikeleri varmış gibi gösterebilir.
Bunun en çarpıcı örneklerinden biri “Mandela Etkisi” olarak bilinen fenomen. Birçok insan, ünlü bir olayın ya da bir nesnenin belirli bir şekilde olduğunu hatırlarken, aslında gerçeğin çok farklı olduğu ortaya çıkabiliyor. Örneğin, birçok kişi Monopoly oyunundaki maskotun tek gözlüklü olduğunu hatırlar, ancak gerçekte böyle bir gözlük hiçbir zaman olmamıştır. Peki, bu neden olur? Beyin, parçaları birleştirirken bazı boşlukları kendi hayal gücüyle doldurur.
Peki, gerçekliği daha doğru algılamak için ne yapabiliriz? Öncelikle, her düşündüğümüzün ve hatırladığımızın kesin doğru olmayabileceğini kabul etmeliyiz. Zihnimiz bir kamera gibi nesnel kayıtlar tutmaz, aksine sürekli yorum yapar. Duygularımızın, algılarımızı nasıl şekillendirdiğini fark etmek, yanlış değerlendirmeler yapmamızın önüne geçebilir. Ve en önemlisi, tek bir bakış açısına saplanıp kalmadan farklı perspektifleri dinlemek, gerçeğe bir adım daha yaklaşmamızı sağlayabilir.
Beynimiz bazen bize oyun oynuyor olabilir, ancak onun nasıl çalıştığını anlamak, bu oyunları çözmenin ilk adımıdır. Algımızın ne kadar güvenilir olduğunu sorgulamak, gerçeği daha iyi kavrayabilmemiz için önemli bir başlangıç noktası olabilir. Çünkü belki de her gördüğümüz, aslında tam olarak göründüğü gibi değildir.