Bilimin Tatla Buluştuğu An: Başkent Üniversitesi’nden Gıdada Gurur Veren Uluslararası Zafer

Bilim, kimi zaman görünmeyen dünyaları keşfeder; kimi zaman ise soframıza gelen bir lokumun içine gizlenmiş şifayı ortaya koyar. Başkent Üniversitesi Kahramankazan Meslek Yüksekokulu Gıda İşleme Bölümü öğretim üyeleri Doç. Dr. Özge Kahraman Ilıkkan ve Öğr. Gör. Dr. Elif Şeyma Bağdat, tam da bunu başardı. Sessiz ama derin bir çabayla yürüttükleri bilimsel çalışmalarıyla yalnızca Türkiye’yi değil, küresel bilim camiasını da etkilemeyi başardılar.
2023 ve 2024 yıllarında düzenlenen Uluslararası Buluş Fuarı (ISIF) gibi prestijli bir platformda, biri gelenekselin yenilikle harmanı, diğeri ise doğanın sürdürülebilirliğiyle iç içe geçmiş iki farklı projeleriyle hem bronz hem de gümüş madalya kazandılar. “Probiyotik bir lokum üretimi” projesiyle geleneksel Türk tatlısını çağdaş sağlık anlayışıyla buluşturarak bronz madalyaya, “Probiyotik ve mikroalg ilaveli yenilebilir film ve üretim yöntemi” ile de gıda teknolojilerinde çığır açacak bir yeniliğe imza atarak gümüş madalyaya layık görüldüler.
Burada yalnızca bir ödülden değil, geleceğe açılan kapıdan söz ediliyor. Çünkü bu projeler, bir yandan gıda güvenliği ve sağlığını merkeze alırken diğer yandan da sürdürülebilirlik ilkesini temel alan vizyoner bir yaklaşımı temsil ediyor. Gıdanın sadece beslenme değil, sağlık ve çevre duyarlılığıyla da ilişkilendirilmesi gerektiğini gözler önüne seriyor.
Bu kıymetli başarı, Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hakan Özkardeş ve Eğitim Koordinatörü Prof. Dr. Abdülkadir Varoğlu tarafından takdim edilen ödüllerle taçlandırıldı.
Bu anlamlı başarıların bir diğer kıymetli yönü ise belgelerin, Başkent Üniversitesi’nin kurucusu ve bilim dünyasının saygın ismi Prof. Dr. Mehmet Haberal tarafından takdim edilmiş olmasıdır. Prof. Dr. Haberal, bilimsel araştırmaya, Ar-Ge’ye ve üretime verdiği önemle bilinmekte; bu tür girişimleri her daim yüreklendirmekte ve desteklemektedir. İki genç akademisyenin bu başarıları, Prof. Dr. Haberal’ın da övgü dolu sözleriyle taçlandırılmış; bilimsel üretimin ne denli değerli olduğuna bir kez daha dikkat çekilmiştir.
Ancak asıl ödül, genç bilim insanlarına ve kadın akademisyenlere ilham verecek bu örnek hikâyenin sağladığı değerlerde gizlidir.
Doç. Dr. Ilıkkan ve Dr. Bağdat’ın bu çabaları, bir ülkenin bilimde ilerlemesinin laboratuvarlarda sessizce büyüyen fikirlerle mümkün olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Bilim, sahne ışıkları altında değil; mikroskop başında, formül sayfalarında ve sabırlı deneylerin sonunda filizleniyor. Ve ne mutlu ki, bu filizlerden biri Ankara’da, Başkent Üniversitesi’nde boy verdi.
Bu vesileyle, gıda biliminin geleceğine ışık tutan bu iki değerli bilim insanı gönülden takdir edilmekte; Başkent Üniversitesi ise uluslararası düzeyde gösterdiği bu başarıyla bilim dünyasında saygınlığını bir kez daha pekiştirmiştir. Bilimin tadı damağımızda kaldı demek hiç de abartı sayılmaz.