İstanbul’u bir süre için ardımda bırakıp hızlı trenle İzmit’e doğru yol aldığım sıra okuduğum kitaptan sizlere bir İstanbul Gizemi aktarayım istedim.
İstanbul, tarihi, mekanları, hikayeleri ve sırlarıyla muhteşem bir şehir. Orada doğmuş olmak, 8 sene öncesine kadar İstanbul’un havasını koklayarak yaşamış olmak benim için çok değerli. Kentsel dönüşüme olan tepkim ( ki kişisel) kendi binamı dönüştürmek için ilk andan itibaren yaptığım son derece kabul edilebilir çalışmalarımın apartman komşularım tarafından sebepsiz reddi; etrafta başlayan yıkımların toz ve dumanı sonucu; İstanbul’dan vazgeçerek genç kızlığımın geçtiği Kocaeli’de yeni bir yaşama başlamamın son derece akıllıca bir seçim olduğunu söyleyebilirim.
10 yıllık Rekreasyon Derneği ( Kuruluş 1959)Yönetim kurulu üyeliğimin son 4 yılında Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev aldığım sürenin sonunda, geçen hafta yeni döneme seçilen akademisyen bir guruba teslim etmenin huzurunu yaşıyorum.
2023 Aralık ayından itibaren eşzamanlı Sanatta Engel Yok Vakfı Sanat ve Basın Danışmanlığını da üstlenerek, sergiler, Vividenta bağış sergileri, fuar katılımları ve Şarköy Mürefte’de küratörlüğünü yaptığım Çalıştay ve sergileriyle (Mürefte ve İstanbul) son derece etkin; değerli Rekreasyon Derneği üyelerimin ve hocalarımın katkılarıyla başarılı bir döneme imza atarak yaptığım işin hakkını verdiğime inancım tam… Yoğun çalışma döneminin ardından proje bazlı çalışmalarda bulunma yolunu baki kılarak gönülden destek verdiğim Sanatta Engel Yok Vakfı’ndaki görevimden de çekilerek, kendimi özgür kılmanın dayanılmaz hafifliğini yaşamaktayım.
Hafiflik güzeldir ama kitapların ağırlığıyla dengede durmayı severim.
Bir İstanbul Gizemi demiştim, değil mi?
Jacop Ve Wilhelm Grim kardeşler, derken; Wilhelm Karl Grimm, Alman Dili ve Edebiyatı bilimcisidir. Alman hikâye ve efsanelerini derlemesiyle tanınır. Biyografisi ve eserleri kendisinden bir yaş büyük abisi Jacob ile benzeştiğinden her daim Grimm Kardeşler olarak anılmışlardır. 18. Yüzyıl sonunda “Çocuk ve Yuva Masalları” yayınlanır. Hikayelerden “Rapunzel” hepimizin hala hatırındadır.
Masalda çocuk özlemiyle yanan yoksul çiftçinin karısı nihayet hamile kalır. Karşı evin bahçesindeki marullara aş ermektedir ki burası cadının malikanesidir. Koca her tehlikeyi göze alarak bahçeden marul sökerken cadıya yakalanır. Cadı kocayı tek bir şartla bağışlayacağını “Doğacak çocuğu ona vermeleri gerektiğini aksi halde büyü yaparak hayatlarını zindan çevireceğini” söyler. Güzel mi güzel bebek doğar ve aile içi sızlayarak kızlarını cadıya verirler.
Biliyor musunuz ki “Rapunzel” sadece cadının bahçesinde yetişen son derece alımlı, tadı özel marulun ismidir. Kız büyür. Cadı güzelliğini saklamak için onu merdivensiz bir kuleye hapseder. Upuzun saçlarını aşağıya saldığında cadı tırmanarak yukarı çıkmaktadır. Ormanı seyrederek şarkılar söyleyen Rapunzel’in sesini duyan prens, güzelliği karşısında büyülenir. Rapunzel’i beyaz atına atar ve kaçırır. Evlenir, mutlu olurlar.
Evet biz bu masalı tanıyoruz, dediniz değil mi? Niye anlattım? Şöyle ki İstanbul Rumeli Hisarı semtinde bulunan Perili Köşkte’de benzeri bir gerçek masal yaşanır.
Zengin bir tüccar olan Yusuf Ziya Paşa Perili Köşk’e ilk tuğlayı 1910 yılında koyarak yapıma başlar. Bu sıralarda aşık olduğu güzeller güzeli kızla evlenmek için servetini ayaklarına dökerek kızı, karısı olmaya razı eder. Büyüsüne kapılan onca talip arasından Yusuf Ziya’yı seçmesine rağmen talipleri peşini bırakmayınca Paşa eşini kaybetme korkusuna düşer. Düşünür, taşınır sonunda çözümü bulur. Eşini Rumeli Hisarı’nda iç yapımı halen devam eden 9 katlı köşkün en üst katına kapatır.
Artık köşkün önünden geçenler, içlerini geçirerek; içinde peri kadar güzel kadının yaşadığı bu köşk için “Perili Köşk” demeye başlarlar. Zaman geçer. Yusuf Ziya Paşa’nın işleri bozulur. Sonunda çılgınca kıskandığı eşiyle birlikte Mısır’a yerleşir. Eşi yanındadır ama takıntılı kıskançlığı bu çılgın aşığı yer bitirir ve aşkı onu öldürür. İstanbullu Rapunzel’in masalı mutsuz biter. Yusuf Ziya Paşa’nın vasiyeti bile tutkusunun derecesini gösterir. Mezar taşlarının güzel karısını hapsettiği kulenin taşlarından yapılmasını ister.
Seneler sonra satılan ve restorasyonu yapılmak istenen köşkte “Perili” olduğu için çalışacak işçi bulunamadığı söylenir. İstanbul’un tarihi mekanlarına sırlar gömülüdür.
Günümüzde Perili Köşk, Ofis Müze yapısıyla “Borusan Contemporary” devamlı sergilenen Borusan Çağdaş Sanat Koleksiyonu’ndan seçkilerin yanı sıra, Türkiye`den ve Dünya’dan önemli küratörlerin oluşturduğu kişisel ve karma sergilerle Türk Sanatı’na hizmet etmektedir.