Bu da Sudan macerası

Türkiye’nin yabancı ülkelerde tarım yapma hevesi yeni değil. Hatırladığım kadarıyla ilk kez buna benzer bir projeyi Libya ile yapmaya heveslenmiştik. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Libya’nın muadili kuruluşu ile bir ortak tarım şirketi kurulmuştu. TOBB Başkanı Ali Coşkun, dönemin başbakanı rahmetli Turgut Özal’ın isteği üzerine kurulan ortak tarım şirketi uzun yıllar bir şeyler yapmaya çalıştı ama tek bir projeyi bile hayata geçiremeden şirket kapatıldı.
Şimdi aradan yıllar geçti, yine bir başka ülkede tarım yapmaya heveslendik. Somali ve Sudan’ın adı ilk kez o zaman gündeme geldi. Somali ile yapılan işbirliğinin altından birçok konuda şaibeli işler çıktı ve o defter kapandı. Sudan’da bir milyon dönüm arazi kiralayıp tarım yapmaya heveslendik. 2014 yılında büyük heveslerle ve beklentilerle başlayan tarım projesi, en nihayetinde 2023’te kurulan şirketin kapatılmasıyla sona erdi.
Oysa çok büyük hedeflerimiz vardı. Zamanın Tarım Bakanı Pakdemirli, proje ile Türkiye’nin gıda sorununun tamamen biteceğini söylemişti. Ama aradan geçen süre içinde gördük ki, onlarca personel yüksek maaşlarla, yönetim kurulu üyeleri ise yüksek huzur hakkı geliriyle bırakın bir kuruşluk fayda sağlamayı, yüz milyonlarca liralık zarara neden oldular.
İşte şimdi bu Sudan’dan sıfır gümrükle yeni bir ticaret anlaşması imzaladık. TBMM Dışişleri Komisyonu’nda kabul edilen anlaşma ile Türkiye’ye 3 bin 600 kilometre uzaklıktaki Sudan’dan 2 milyon yumurta ile 50 bin büyükbaş, 2 bin küçükbaş hayvan, 8 bin ton et, 2 bin ton tereyağı, 500 ton bal, bin ton sarımsak, 2 bin ton üzüm, 5’er bin ton patates, domates, buğday, arpa, yulaf, mısır alacağız. Ayrıca üçüncü ülkelere gönderilmek veya Sudan’a ihraç edilmek üzere, 500 ton at, eşek, katır eti ile 500 ton sığır, domuz, koyun, keçi, eşek, katırın yenilen sakatatı da ithal edeceğiz.
Şimdi diyeceksiniz ki, nereden çıktı böylesi bir ticaret anlaşması ?
Tamamı ülkemizde üretilebilin tüm bu ürünleri, ne amaçla ve neden Sudan’dan ithal ediyoruz. Öyle ya, Sudan dediğiniz ülkenin eti ne budu ne? Bunca ürünü üretebilseler, önce kendi insanlarını doyurmaları gerekmez mi ?
Biz bunca ürünü ne karşılığı ithal edeceğiz. Bize daha yakın ülkelerden tüm bu ürünleri temin etmek mümkünken ne demeye 3 bin 600 kilometre öteden ithal ediyoruz, bunun ayrıca bir faturası olmayacak mı?
Sonra neden sıfır gümrükle gelecek tüm bu ürünler. Kim getirecek bunların hepsi açıklanmaya muhtaç sorular olarak önümüzde duruyor.
Türk tarımı bitme noktasına geldi dediğimizde büyük tepkilerle karşılaşıyoruz. Bir kilo etin 500 liraya satıldığı ülkemizde, bir çuval yemin 600 lira olması, samanın 3 bin lira, otun 8 bin lira olması sağlıklı bir tarımın göstergesi olabilir mi?
İş sadece hayvancılıkla da bitmiyor ki, bunun bir de bitkisel tarım tarafı var. Tohum pahalı, gübre pahalı, ilaç pahalı, sulamak için kullandığınız elektrik pahalı ve işçilik pahalı. Bu şartlar altında tarımda işlerin iyi gittiğini söylemek sorunları halının altına süpürmekten öte bir anlam taşımıyor.
Geçtiğimiz günlerde yazdık. Çiftçilerin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 2024 Mart ayı verilerine göre, 2004 yılında tarım kesiminin bankalara olan borcu 5,3 milyar liradan 651,6 milyar liraya yükselmiş. Bu borcun 222,5 milyar lirasını kısa vadeli krediler oluşturuyor. Çiftçilerin bankalara olan borçları bir yılda yüzde 64,7, son 20 yılda ise 122 kat artmış. 
Çiftçilerimiz, Tarım Kredi Kooperatiflerine de bir hayli borçlular. Tarımsal faaliyetlerini sürdürebilmek için bankalardan kredi kullanamayan çiftçilerin ikinci borç kaynağını bu kooperatifler oluşturuyor. Tarım Kredi Kooperatiflerinin de çiftçilere en az bankalar kadar acımasızca davrandıkları belirtiliyor.
Binlerce dönüm bu borçlar karşılığı ipotekli ve hacizliyken, çiftçilerin eli ayağı olan traktörleri ve tarım araçları yediemin depolarında çürümeye terk edilmişken, tarım bu noktadayken, Sudan’dan ne demeye sıfır gümrükle bu kadar ürün ithal edeceğiz, bunun gerçekten bir açıklaması var mı?