Burası Ankara

Burası Ankara! Canın sıkıldı mı Sezen gibi gözünün yaşını yüzdüremezsin hisara doğru,Bir kürek bir kayık yetmez derdini avutup, öfkeni yatıştırmaya.Yahut Orhan Veli’nin Urumeli Hisarı’na oturduğu gibi oturup da bir türkü tutturamazsın,Ankara’nın ne orta yeri sinemadır, ne de oyun bozar martı kuşları! Kimsesiz, onsuz, bunsuz birisindir eğer canın sıkkınsa. Haydi söyle şimdi türküyü! İmkanı yok söyleyemezsin.Kulağında bir hüdayda ; “neyine yetmez uçuverse güvercin bir de açıverse kanadın!” Diye teselli edersin kendini. İşte şimdi dünyanın merkezidir Ankara. ***Beylerbeyi değildir buradaki Bey; olsa olsa Necatibey’e çıkar o en kalabalık sokak. Haziranda bir akşamüstü,İzmir Caddesinin hep aynı yerinde çıkagelir geçmişte kalmış lâkin bir türlü geçememiş seyyar gönüllü asî güleç eski sevgili! Tuhaftır ama şaşırtmaz o rastlantı. İnce bir hüznün içinden geçerken o sırada ; “canı ne kadar da sıkkın!” Der bulduğun ilk ağaçlı yola saparsın usulca, Ankara işte! Der geçersin, ayrılıktır bu kentin ana yarısı…***Burası Ankara! Öyle kafana esince efkârlanamazsınŞöyle bir köşeye çekilip sessiz sedasız ağlayamazsın,İçini dökemezsin olur olmaz bir yerlerde,Her yandan bir tanıdık çıkagelir karşınaYahut kırk yıldır görmediğin biri bitiverir dibinde. En olmayacak yerde ve mutlak en işlek saatte.İşte şimdi de bir sofa bir odadır Ankara…***Burası Ankara! Sevdimi çok seversin, öyle seversin ki ayrılığın hesabını etmezsin, Yakasını toplayıp neymiş nedenmiş diye sormazsın,Usulca sîneye sararsın, en onmaz yarayı bile kimse görmeden sararsın.Gururdur kod adı o esnada Ankara’nın,Burnun yere düşse eğilip de almazsın…***Burası Ankara!Adamı mert rüzgarı sert zamanları çok eskide kalmış bir kent dokusu,Seveni arkadan vurmak iş olmuşDedim ya ağlayamazsın, güçlü görmeyi ister,Hem sevilmeyi hem sevmeyi sever,Peki bunca sever de niye gider? Onu giden bilmez kalan anlamaz,Ankara bu! Ne gitmesinden ne de bitmesinden sual olunmaz…***Burası Ankara! Kırık dökük her yanımız, hayal mayâl yarınımız, kan kaybediyor sevdalarımızKerkük’lü bir ses avaz avaz: “Ankara bahtın kara!” der durur tâ uzak ki uzak Irak’tan.Okulda öğrenilen ilk şarkıdır:“Ankara Ankara güzel Ankara, seni görmek ister her bahtı kara!” Bu kara baht hep bize mi Ankara? Bunca içine atmak meyli bir sana bir de bana mı yoksa?Burası Ankara! Gitmek isteyip de varamadığım o yerlerden mektuplarıma hep adını yazdığım,Özlediğim,Söylendiğim,Söylediğim,Gözyaşım,Gülüşüm, Ve sonunda ölüşümsün Ankara…