Büyüttüğün Çocuğu Tanımak

Çocuğunun sorunları veya durumu konusunda fazla iyimser ebeveynler olduğumuz yanlış değil. Bu çağda çocuk yetiştirirken onu olduğu gibi görebilmek en önemli şey ama çoğumuz yapamıyoruz. Kulaklarımızda anne babalarımızın “Büyünce geçer, üstüne gitme” türünden körleştirici söylemler ile, potansiyel sorunlardan korkup onları yok sayarak, zamana bırakıp ne olduğunu bilmediğimiz gelecekteki etmenlerden medet umma çaresizliğinden başka yol bulamayarak belki çözülebilecek sorunları iyice büyütüyoruz.
“Ergen” adında bir dizi yayınlanıyor. İzlenme rekorları kırdı. Ensede soğuk bir ürperti ile izlenen ve sahneler itibariyle izlenmesi pek kolay olmayan ama nefes kesici bir dizi. 
Düşününüz ki iyi sayılabilecek bir ailesiniz. Evinizde veya akrabalarınızda şiddet veya suç bir ortam ya da geçmiş yok. Çocuklarınız sizce hiç te sorunlu değil. Ne okuldan ve komşulardan size bir tehlike sinyali bile ulaşmamış. Ama bir sabah polis evinizin kapısını kırarak içeri giriyor ve 13, sadece 13 yaşındaki oğlunuzu kasıtlı ve planlı cinayet işlemekten, bir kız arkadaşını defalarca bıçaklamak suçundan tutukluyor. Çocuğunuz korkudan altına kaçırıyor, ağlama krizlerine giriyor, size yalvarıyor, hiçbir şeyden haberi olmadığını, hiçbir şey yapmadığını söylüyor ve onu kurtarmanızı istiyor.  Çocuğunuza inanmaz mısınız? Yüzde yüz inanırsınız. Sabahın köründe onlarca polisin kapınızı kırıp evinize girebilmesi için bir yerlerde çok kuvvetli deliller olması gerektiğini düşünmezsiniz bile. Polise düşman olursunuz, kanun yürütücülerinden nefret edersiniz. Karakolda karşınıza çıkan herkes gözünüze şeytan gibi görünmez mi?
Peki sonra karakolda polis, siz çocuğunuzun yanında otururken kamera kayıtlarını açsa ve 13 yaşındaki yavrunuzun önceki gece iyi aydınlatılmış bir köprüde okul arkadaşı olan bir kızı takip edip defalarca bıçaklayıp öldürdüğüne ve kaçtığına dair şüphe götürmez görüntüleri size seyrettirse ne yaparsınız? Bu defa siz ağlama krizine girersiniz değil mi? Dizideki baba da öyle yapıyor zaten. Dünyası başına yıkılıyor babanın. Yanında oturan küçücük çocuğunun bir başka çocuğu bıçaklaya bıçaklaya öldürdüğünü seyrediyor. Böyle bir şey başınıza gelse o güne kadar hayatınızda, işinizde, evinizde yaptığınız her şeyin ama her şeyin, hayatı anlama ve yaşama tarzınızın tam bir yanlışlık, yanılgı ve başarısızlık olduğunu düşünmez misiniz? Baba da öyle hissediyor zaten. 
Dizi karakolun ardından okula taşınıyor. Okuldaki ergen dünyasının nasıl dehşetengiz olduğunu, okul görevlilerinin çoğunda ergen şiddetini görmezden gelip “Bu baş belası ergenler derslerine girsinler, sınavlarını geçsinler, okulda olay çıkarmasınlar ve zil çaldığında defolup evlerine gitsinler” düşüncesinden ibaret bir eğitim hayatını kurduklarını izliyorsunuz. Ve ardından aynı dehşet size bulaşmış halde “Benim çocuğum acaba neler yaşıyor ama ben görmüyorum!” diye düşünmeye başlıyorsunuz. 
Dizideki 13 yaşındaki çocuk yaşıtı bir kız çocuğunu neden öldürmüş? Çarpıcı olan şey burada işte! Çocuk ruh hastası değil, gizli bir psikopat değil ama yaşıtı bir kızı öldürmüş. Cevap; çocukları kimsenin gerçek anlamda görmediği ortamlarda büyüyen yavruların ergenlik belasıyla başa çıkamamış olmalarının, pek çok faktör bir araya geldiğinde nasıl olup da küçük bir çocuğunun ölümüne, öldürenin de artık bir katil olmasına evrilebileceğine dair hiç te sanal olmayan bir dünyada beliriyor. Çocuklarımızı görmüyoruz, katil olmayacaklar belki ama yaşamaları gereken hayatları yaşayamayacaklar. 
Modern şehir hayatının bunca sıkıntısı içinde çocuğunu görebilmek çok zor. Hem anneler hem babalar yoğun çalışıyor, normal bir hayat standardını tutturmak için bile herkesin yükü fazla ağır. Bedelini de en değerli varlıklarımız olan yavrularımız ödüyor. Anlatmaya veya öğretmeye çalıştığımız şeylerin ne kadarını görüyor ve ne kadarına hak veriyor bu yavrular? Biz onları ne kadar anlıyoruz? Belki de bu yüzden psikoloji programlarına çığ gibi talep yağıyor. Ama dikkat, psikoloji eğitimlerine talep o kadar büyük ve arz o denli yetersiz ki, dolandırıcıların eline düşmeden temel insan ve çocuk psikolojisini öğrenmek lazım.