Çifte gündem!

Ülkemizde vatandaşın gündemiyle, siyasilerin gündemi çok farklı. Bunun en belirgin örneğini şu yaşadığımız birkaç günde çok daha hissettik. Önce siyasilerin gündemine bakalım.Siyasilere soransanız, ülke gündemi ile siyasetin gündemi aynı. Yani vatandaşlarımız akşam evde kaynayacak tencerenin derdine değil de, yeni anayasanın derdindeler. Onlara göre, vatandaşlarımız, “dert üstü murat üstü” bir yaşantı sürüyor, sabah akşam, yatıp kalkıp “ne olacak bu anayasanın hali” diyor.Vatandaşımızın öncelikli beklentisi, durumunun biran önce düzeltilmesi ve evde tencerenin kaynaması. Emeklisi, dar gelirlisi, yoksulu geçim derdine çözüm bekliyor. Ama gelin görün ki, siyasilerimizin öncelikli işi yeni bir anayasa oluşturmak. Partiler arasında yoğun bir ziyaretçi trafiği yaşanıyor. TBMM Başkanı bile, tüm partileri kapsayan bir ziyaret trafiği içinde.İktidar partileri de, muhalefet de bu konuya odaklanmışlar. Nitekim, CHP Genel Başkanı Özel ile AK Parti Genel Başkanı Erdoğan bu çerçeve kapsamında yıllar sonra bir araya geldiler. Elbette ki, iktidar partisi ile ana muhalefet partisinin bir araya gelmesi önemli. Ancak, görüşmelerin “boş koltuğa, liderlerin bir birlerine hediye ettikleriyle” sınırlı kalınca ister istemez endişe duyuyoruz.Endişe duyuyoruz, çünkü her iki lider de ortak bir açıklama konusunda çekimser kaldılar. Tüm kamuoyu, vatandaşlarımız liderlerin ağızlarından çıkacak birkaç olumlu cümleye hasret ekranlarının başında beklediler. Gazetelerin yazdıkları, kulis bilgileri ise tahminlerden öte bir anlam taşımıyor. Ancak şu da bir gerçek ki, her iki lider de görüşme öncesinde gündeme getirecekleri konuların ilk işaretlerini verdiler. AK Parti Genel Başkanı Erdoğan’ın tek bir gündem maddesi vardı, o da yeni bir anayasa. Aslında yapılacak olan sivil ve özgürlükçü bir anayasada değil. Hedeflenen, anayasada belli başlı bazı maddelerin değiştirilmesi. Bunun için de, Meclis’te gereken oy çoğunluğunun sağlanması. İktidar partilerinin istediğini yapabilmesi için Meclis çoğunluğu yok. Her durumda muhalefetin desteğine ihtiyaç var. Muhalefet ise yerel yönetim seçimlerinde meydanlarda dile getirdiği konuları masaya koyuyor haliyle. Muhalefet, “olana bile uyulmayan bir anayasa varken, yenisine ne ihtiyaç var” diyor. Haksız mı?El hak haklı. Başta, demokratik parlamenter sisteme dönüş, kararlarına uyulmayan bir Anayasa Mahkemesi, Gezi Davası tutukluları, milletvekili Atalay’ın durumu, hukukun yok sayılması, emeklilerin, asgari ücretlilerin durumu, en son 1 Mayıs’ta yaşanan yasaklar başta olmak üzere, hayatı zorlaştıran tüm konular ve daha birçok sorun çözüm bekliyor. Tüm bunlara karşın yapılan açıklamalar, görüşmelerin olumlu geçtiği yönündeki sözler. Siyaset ve siyasetçiler, vatandaşların sorunlarını böylece unutmak mı istiyorlar, onlara “dayanın, sorunlarınızı daha sonra çözeceğiz mi” denmek isteniyor anlamakta güçlük çekiyoruz. Aslında konuya vatandaşlar cephesinden bakıldığında sorunlar gün gibi ortada. Ülke kaynaklarının lüks ve şatafata heba edilmesi, itibardan fedakarlık olmaz mantığı öncelikli konular arasında yer alıyor. Çünkü vatandaşlar geçinemiyor. Geçinemiyor dediğimiz kesim ülkenin neredeyse yüzde 80’lik kısmını oluşturuyor. Ülkenin dörtte biri sosyal yardımlarla ayakta kalabiliyor. Vatandaşın gündemini, en başta 47 aydır gerilemeyen, aksine yükselen gıda enflasyonu oluşturuyor. Vatandaş artık çarşıda, pazarda, markette resim sergisini dolaşır gibi dolaşıyor. Yılın başında yapılan maaş artışlarının tamamen eridiğini Türkiye İstatistik Kurumu’ nun (TÜİK) rakamları gösteriyor. Tüm bu gelişmelere karşın, temmuz ayında yapılması beklenen maaş artışlarının yapılmayacağının açıklanması da yaraya tuz basmaktan öte bir anlam taşımıyor. Biz bu satırları yazdığımızda Nisan ayına ilişkin enflasyon rakamları açıklandı. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, nisan ayında enflasyon yüzde 3.18, yıllık enflasyon ise yüzde 69.80 olarak gerçekleşti. Enflasyon Araştırma Grubu Nisan ayında fiyatların yüzde 5.02, yıllık bazda ise yüzde 124.35 oranında arttığını açıkladı. İstanbul Ticaret Odası ise nisan ayında fiyatların 4.89, yıllık fiyat artış oranının ise yüzde 78.81 olduğunu paylaştı. Bu rakamların, mayıs ayından sonra baz etkisiyle düşeceği ifade ediliyor. Sonuç olarak, darbe anayasanın yerine, sivil ve özgürlükçü bir anayasa yapmayı hedefleyen siyasetin, bundan önce onlarca kez yaptığı değişikliklere rağmen neden tatmin olunamadığı bize açıklamalıdır. Her seferinde, yapılan değişikliklere yeni bir anayasa oluşturduklarını söyleyenlerin, “durumdan vazife çıkartarak” yeni bir değişiklik peşinde olmaları, bunca ekonomik sıkıntıya karşın bu günlerde gündeme taşımaları sizce de garip değil mi?