Çıkmaz sokakta Rus ruleti…

Dolmabahçe’de Türkiye, ABD ve Ukrayna ile Üçlü Zirve henüz sürerken dayanamayıp kaleme almaya karar verdiğim bu yazıda Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin savaşın üçüncü yılında izlediği stratejilerin ne denli gerçekçilikten uzak olduğunu resmetmek istiyorum. En başta şunu belirtmeliyim;  Zelenskiy, hâlâ sırtını Batı’ya yaslayıp doğrudan değil Avrupa ve ABD’yi aracı kılarak Moskova’yı ateşkes ve barış masasına çekebileceğini zannediyor. Fakat bu stratejisi artık bir dış politika mücadelesinden çok, bir medet umma bağımlılığına dönüşmüş durumda.
Zelenskiy üç yılda yaşadıklarından ders almak yerine hâlâ Batı’nın desteğini temel stratejik kaldıraç olarak kullanma eğilimindeyken bu yaklaşımının, bir yandan Ukrayna’nın diplomasideki inisiyatifini köreltirken, diğer yandan barış umudunu daha da zayıflattığını algılayamıyor. Öyle ki, şu an İstanbul’da gerçekleşen Üçlü Zirve’de Ukrayna nezdinde dile getirilen 30 günlük koşulsuz ateşkes talebi, Rusya’nın sınırlı katılımı ve sahadaki askeri üstünlüğü karşısında etkisiz kaldı.
Zelenskiy’nin açık İstanbul davetine icabet etmemeyi seçen Rusya lideri Vladimir Putin’in, yerine danışmanı Medinskiy’i göndermesi Moskova’nın ABD ve Avrupa güdümlü ateşkes çağrılarını ciddiye almadığının ve Zelenskiy’e karşı alınan olumsuz tavrın net bir göstergesi. Yani barış masasına temsilci göndermekle alakadar bir Rusya yok; doğrudan muhatap alınarak ve öne sürdüğü şartlar konusunda ikili müzakere etmekte bastıran bir Rusya var.
Hal böyleyken; Zelenskiy Batı’yı bir “kurtarıcı” olarak görmeyi sürdüredursun, ABD ve Avrupa’nın bu konuda net ve kararlı bir duruş sergilemekten uzak olması sahada ağır bedeller ödeyen Ukrayna halkı için şimdilerde giderek daha fazla zamana ve umutlara mal oluyor. Nitekim ABD Başkanı Trump, Putin’in zirveye katılmamasını yüksek sesle eleştirmek yerine, çözümün kendisinin de bizzat öznesi olduğu “ birebir, karşılıklı bir görüşme ile anca mümkün olabileceği” imasıyla sorumluluktan sıyrıldı. Öte yanda Avrupa da Ukrayna dosyasına özellikle ekonomik ve stratejik kaygılarla yaklaşarak, Trump Hükümetinin ikircikli stratejisini benimseyenlerden. Ki Batı’nın dış politika söz konusu oldu mu kendi çemberi dışında gördüğü herkes için geçerli bu iki yüzlü tutumları yeni veya sürpriz değil… Dolayısıyla Avrupa lokomotifini sürükleyen devletlerin Ukrayna’ya verdiği destek, görünürde kuvvetli gibi olsa da; (aslında kendi çıkarlarını kovalarken) özünde koşullu, mesafeli ve samimiyetten oldukça uzak. Zelenskiy’nin içindeyken bu gerçeği hâlâ görmemesi ise diplomasi ve siyaset sahnesinde Ukrayna’yı iyiden iyiye edilgenleştiriyor.
Dürüst olmak gerek. Bugün mevcut durumda Rusya, Ukrayna’nın doğusunda başta Luhansk, Donetsk, Zaporijya gibi bölgeler olmak üzere Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 20’sini fiilen kontrol edip bu kazanımlarını müzakere masasının koşulu haline getirmiş ve Ukrayna’nın NATO’ya yaklaşması konusunda tavrını net şekilde dillendirmişken, Zelenskiy’nin bir o yana bir bu yana salınıp Batı’dan, Trump’tan medet umarak Moskova’ya baskı kurma stratejisi artık iflasın eşiğinde. Sahada gerileyen, diplomaside yalnızlaşan bir Ukrayna, şu an arzuladığı barış masasını kendi aleyhine çalışır hale getirmiş durumda.
Gerçek bir barış için Zelenskiy’nin liderliği ele alıp Batı’ya olan aşırı güvenini sorgulaması, sahadaki gerçeklerle yüzleşerek kendi diplomatik kapasitesini güçlendirmesi, dahası ateşkes ve barış adına Rusya’ya kararlılığını doğrudan, aracısız, bizatihi göstermesi şart. Aksi halde İstanbul’daki söz konusu Üçlü Zirve de, diplomasi tarihinin pek çok örneği gibi masada tüm aktörleri adına yalnızca zaman kaybı olarak kayıtlara geçecek.
Mevcut koşullarda ortaya hakikatle yüzleşmiş bir siyasi irade koymadan, güdümlü barış arayışlarıyla çözüme/barışa varmak ve diplomasi yürütmeye çalışmanın, Ukrayna özelinde konuşacak olursak, havanda su dövmekten farkı yok!..