Yaratılanı Yaratandan ötürü sevmedikçe ne sosyal barış olur ne de denge olur. İnsanın inancı gereği yaşama isteği elbette hakkıdır ancak bu yaşam şekli başkaları üzerinde baskı ve tehdit oluşturuyorsa orada bir sorun vardır. Dindar olan kişi insanlara, hayvanlara, doğaya ibret gözüyle bakar. İlahi dokunuşu görmeye çalışır. Her varlıkta yüce Yaratan’ ın bir imzası vardır. Günümüzde dindar kişi sadece kendi ve kendi gibileri bu kâinatta yaşamaya layık görmektedir. Çoğunluk böyledir. Diğerleri bizim gibi yaşamıyor o nedenle hiç bir şeyde hakları yoktur, diye düşünürler. Hatta onları kendi gibi düşünmesi ve yaşaması için zorlarlar. En doğru yaşayan onlardır. Her grup kendini böyle görür. Hatta kendinden olmayana, kendi gibi yaşamayana cebir ve şiddet kullanmaktan da çekinmezler. Onlar bu hâllerini cihat kelimesi ile açıklarlar. Kendi nefisleri ile olan mücadelelerini bırakıp başkalarının defterlerini tutma yolunda ilerlerler. İşte bu yol dindarlık yolu değil dincilik yoludur. Bu yolda devam edenlerde insan ve kâinat sevgisi yoktur. Kin ve nefret vardır. Dışları yani giyiniş şekilleri değişmiştir sadece. Ama içleri nefsi emmarenin bataklığına gömülmüştür. Kalpleri nasırlıdır, merhamet, insan sevgisi, adalet yoktur. İşte bunlardan dolayı toplum geri kalmakta enerjisini bu kör ve yanlış döngüde harcamaktadır. Batıya baktığınızda bu noktaları çoktan aştığını enejilerini ve zamanlarını ilim, fen ve teknolojide ilerlemeye harcadıklarını görürsünüz. Bu dindar görünümlü kişiler yaşamak için hep batı ülkelerini neden tercih ediyor düşünmek gerekmez mi? Çünkü samimi değiller, doğru değiller. Dinimiz her türlü ilimde ilerlemenizi isterken biz nelerle uğraşıyoruz? Batı ile aramızdaki makas açıldıkça açılıyor. Onlar keşfediyor biz seyrediyoruz. Onların pazarı olduk. İnsana sevgi beslemeyen, saygı duymayan, değer vermeyenlerin izlediği yol yanlıştır, Yüce Yaratan’ın emrettiği yol değildir. Bardağın dışı ne kadar temiz olursa olsun içi pis ise o bardaktan su içilebilir mi? Günümüz dincileri dış görünüşlerini değiştirmeye çalışırken içlerini pis bırakmışlardır. Halkı biat kültürü ile kendilerine bağlayıp bilgisiz bırakırlar ki hep kendilerinin emrinde olsunlar. Şükür kelimesi ile bağlayıp fakirliğe demir attırıp, zenginleri sorgulatmazlar. Yani rahatça yönetebilecekleri bir taban meydana getirirler. Kendileri ise şatafat ve zenginlik içinde yaşarlar.Biat ve şükür edebiyatı ile düşünebilme yetisini kaybetmiş insanlar her türlü yönlendirmeye açık hale gelir. İşte en büyük sorunumuz budur.
Recent Comments
Görüntülenecek bir yorum yok.