İlişkilerde sürekli gelgit yaşayan, ani öfke patlamaları sergileyen, aynı gün içerisinde hem büyük bir sevgi gösterip hem de ani bir şekilde ilişkisini bitirebilen insanlar… Psikiyatride bu tablo “borderline” yani sınır kişilik bozukluğu olarak adlandırılıyor. Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, bu bozukluğun altında yatan temel nedenlerden tedavi yollarına kadar birçok önemli başlıkta çarpıcı bilgiler verdi.
HER İNSAN BİRAZ BORDERLİNE MI?Sınır kişilik özelliklerinin toplumda birçok insanda kısmen görülebileceğini belirten Prof. Dr. Tarhan, kişilik bozukluğu haline gelmesinin ayırt edici yönünü şöyle açıklıyor:
“Herkes zaman zaman dengesiz davranabilir. Ancak bu bozukluğa sahip bireyler için bu durum olağan bir ruh halidir. Kendi yaşadıkları gelgitleri problem olarak görmezler. Çevrelerinde kaos yaratsalar bile bunu fark etmezler. Sorunun kendilerinden değil, başkalarından kaynaklandığını düşünürler.”
ÇOCUKLUK TRAVMALARININ DERİN İZLERİSınır kişilik bozukluğunun temelinin çoğunlukla çocukluk dönemine dayandığını vurgulayan Tarhan, bu kişilerin çoğunlukla sağlıklı bir aile ortamında büyümediğini, çocuklukta yaşadıkları duygusal ihmalin ve istismarın ileriki yaşamda ruhsal yapıyı ciddi biçimde bozduğunu belirtiyor:
“Çocukken duygu düzenlemeyi öğrenemeyen birey, yetişkin olduğunda her şeyi ya siyah ya beyaz görür. Sağ beyinleri, yani duygusal merkezleri tutarsız çalışır. Bu yüzden rasyonel kararlar almakta zorlanırlar. Öfke, korku, boşluk duygusu arasında savrulurlar. İç dünyalarında savaş bitmez, dışarıda huzur bulamazlar.”
TUTARSIZLIKTA TUTARLI OLANLARTarhan’ın ifadesiyle bu kişiler, “tutarsızlıkta tutarlıdır.” Sabah gösterdikleri sevgi, akşam öfkeye dönüşebilir. Kendilerine zarar verebilir, ilişkilerini sabote edebilirler. En çok da yakın ilişkilerde zorlanırlar.
“Bu bireylerde sürekli bir güvensizlik duygusu hâkimdir. Duygularını ifade etmekte güçlük çekerler. Karşı tarafın niyetini abartılı biçimde yorumlayabilir, çok kolay şekilde incinir ve karşı saldırıya geçerler. En çok da sevdikleri kişilere zarar verirler.”
AYNI GÜN İÇİNDE AŞIK OLUP BİR ANDA TERK EDENLERBazı psikiyatri ekollerinde “bipolar 3” olarak sınıflandırılan bu bozukluğun, klasik manik depresif bozukluktan farklı olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tarhan, şöyle açıklıyor:
“Bu kişilerde anlık duygusal değişim görülür. Sabah biriyle tanışır, öğleye âşık olur, akşam vazgeçerler. Duygusal dürtülerini kontrol edemezler. Libidinal enerjileri yüksektir, bu da onları cazibeli kılar. Fakat bu çekicilik, sürdürülebilir ilişkiler kurmalarını sağlamaz.”
NARSİSTİK EĞİLİMLER, DUYGUSAL OKURYAZARLIK SORUNLARI VE KİMLİK KRİZİTarhan’a göre sınır kişilik bozukluğuna sahip bireyler sıklıkla narsistik yönler de gösterir. Başkalarının duygularını algılamada zorluk çeker, kendi duygularını da tanımlayamazlar. İçlerinde büyümemiş bir çocuk vardır:
“Bu kişiler fiziksel olarak 40 yaşında olabilir ama duygusal olgunlukları 10 yaş seviyesindedir. Duygularını kontrol edemezler. Güvenli bağlanma geliştiremezler. Kimlik karmaşaları yaşarlar; cinsel kimlik dahil olmak üzere, sosyal rollerini sürekli sorgularlar.”
TERAPİ SÜRECİ: FARKINDALIKLA BAŞLAR, TUTARLILIKLA DEVAM EDERSınır kişilik bozukluğu, hem birey hem de çevresi için oldukça yıpratıcıdır. Ancak tedavi mümkündür. Prof. Dr. Tarhan, bu noktada ilk adımın bireyin “düzelmek istemesi” olduğunu vurguluyor:
“Bir kişi ‘Ben böyleyim ama mutsuzum, değişmek istiyorum’ diyorsa, iyileşme sürecinin yüzde 50’si başlamıştır. Terapilerde önce kişilik profili çıkarılır. Ardından duygusal regülasyon teknikleri, diyalektik davranışçı terapi, pozitif psikoterapi gibi yöntemlerle olumlu sinirsel ağlar oluşturulur. Amaç, kişinin olaylara sadece karamsar pencereden değil, aynı zamanda yapıcı bir bakışla yaklaşmasını sağlamak.”
MADDE BAĞIMLILIĞI, İNTİHAR RİSKİ, KAÇINGAN BAĞLANMA: BORDERLİNE GERÇEKLERİTarhan’a göre bu kişilik yapısına sahip bireylerde madde bağımlılığı oranı da oldukça yüksek. Çünkü içlerindeki boşluk hissi, onları geçici mutluluk arayışına sürüklüyor. İntihar eğilimi ve öfke patlamaları da sıkça görülüyor. Ayrıca bu bireylerde ilişkilerde sürekli “kaçan” bir tutum hâkim:
“Bağlanmaktan korkarlar, çünkü terk edilmekten korkarlar. Yakınlaştıkça içlerinde bir alarm çalar. Kendilerini güvende hissetmedikleri gibi, başkalarını da güvende hissettirmezler. Bu nedenle uzun vadeli ilişkiler kuramazlar.”
GELECEĞİ GÖREMEYEN ZİHİNLER, GEÇMİŞTE TAKILI KALAN RUHLARBorderline kişilik bozukluğu olan bireylerde bir başka önemli sorun da “gelecek miyopluğu.” Tarhan, bu kişilerin anlık yaşadığını, geleceği planlayamadığını ve sonuçları düşünemediğini belirtiyor:
“Terapilerde gelecek projeksiyonu çalışılır. ‘Bu davranışın sonucu ne olur?’ sorusu sorularak orta ve uzun vadeli düşünme becerileri geliştirilir. Ergenlerde de bu özellikler görülür, ancak yetişkinlikte devam ederse ciddi sosyal ve ruhsal sorunlar doğurur.”
DUYGULARINI YÖNETEMEYEN, BAŞKALARINI SUÇLAYAN İNSANLARSınır kişilik bozukluğu olan bireyler, çoğu zaman hayatlarının kontrolünü dış faktörlere bırakır. Sorumluluk almaz, başkalarını suçlar, kendini kurban olarak görür. Bu durum terapide üzerinde en çok çalışılan konulardan biri olur. Tarhan bu noktayı şöyle özetliyor:
“Kendi iç dünyasında mutlu olmayı öğrenen bir borderline birey, yaşamının iplerini eline alabilir. Ama bunu başarmak için geçmişteki travmalarıyla yüzleşmesi, onları anlamlandırması ve geleceğe doğru yeni bir zihinsel yapı inşa etmesi gerekir.”
SONUÇ: EN BÜYÜK İYİLEŞME, KENDİ İÇİNDE BAŞLAYAN İYİLEŞMEDİRProf. Dr. Nevzat Tarhan’ın değerlendirmelerine göre, sınır kişilik bozukluğu anlaşılması ve tedavi edilmesi güç bir psikolojik yapı olsa da, farkındalıkla başlayan bir iyileşme yolculuğu mümkündür. Bu bireylerin en çok ihtiyaç duyduğu şey, kendilerini tanımaları ve iç dünyalarında huzur bulmayı öğrenmeleridir. Aksi halde hem kendi hayatlarını hem de çevrelerindekileri bir fırtınanın ortasına sürüklemeye devam ederler.
