Merhaba,
28 Kasım tarihinde bu köşede yayımlanmak üzere “Ankara ulaşamıyor kardeşim!” başlığıyla Başkent’te günlük olarak bizzat deneyimlediğim, gözlemlediğim ve yakın çevremden de sıkça işittiğim genel ulaşım şikayetlerine dair bir yazı kaleme almıştım.
Yazı bir şekilde yetkililere ulaşmış olacak ki; Ankara EGO Genel Müdürlüğü buradan duyurduğum şikayetleri dikkate alıp, bahsettiğim ulaşım sorunlarının bir kısmına yönelik bir cevap metnini bugün tarafımıza ibraz etmiş. Öncelikle bu sebeple, meseleyi önemsediklerini ve takip ettiklerini gösteren bu tutumları için kendilerine gazetemiz Anayurt ve kendi adıma teşekkürlerimi sunmak isterim.
EGO Genel Müdürlüğü’nden gelen açıklamada, Mamak ilçesi özelinde toplu taşımanın, “yolcunun yoğun olduğu saatlerde daha sık olmak üzere 44 adet ayrı hat ve 3 adet gece servisiyle, 91 adet yüksek yolcu kapasiteli (140 yolcu kapasiteli) körüklü araç ve 115 adet 70 yolcu kapasiteli sola araç olmak üzere toplam 206 araç ve bin 273 servis planlamasıyla 7 gün 24 saat kesintisiz” sürdürüldüğü belirtiliyor. Aynı zamanda “öngörülemeyen” trafik sorunlarının da aksaklığa sebep olduğundan bahsedilmiş. Öyle olduğundan şüphemiz yok elbette. Ancak örneklemek gerekirse; özellikle sabah ve akşam işe gidiş–geliş saatlerinde Mamak hattına giden duraklarındaki insan seli, otobüslerde balık istifi dizilmiş kalabalıklar ve Cemal Gürsel Caddesi’nden Mamak’a uzanırken sık sık kilitlenen trafik, verilen hizmete rağmen süren bir probleme ve ulaşımı geliştirme adına birtakım temel eksiklikler olduğuna işaret ediyor. Bunun dışında 297 no’lu (297-7 MUTLU MH.-BATIKENT) Mamak-Batıkent arası seyreden hattın kalabalığından, çilesinden buralarda ikamet insanların yaka silktiğine çokça şahit oldum. Mamak, Tuzluçayır, Ege Mahallesi yönünde inkar edilemez bir ulaşım ve trafik problemi senelerdir mevcut ve Ankaralılara müjdelenen yeni Metro gelene kadar, en azından otobüs/minibüs sayı ve/ya seferlerini arttırmak, yol ve trafiği düzenleyecek stratejik hamleler yapmak bu muhitte yaşayanların günlük hayatını kolaylaştıracaktır.
EGO Genel Müdürlüğü’nün ilgili cevap metninde, Ankara’da Metro seferlerinde bahsi geçen yazımda bahsettiğim bazı aksamaların teknik ve insan kaynaklı sebeplerine de değinilmiş. Sinyalizasyon, enerji sistemlerindeki kesinti, bakım-onarım çalışmaları, yolcu tartışmaları, çoğu Ankaralı kadar bilip de hassas gördüğüm için bahsetmekten kaçındığım intihar gibi durumlar açıklamanın içeriğinde yer alan örneklerin bazıları. Teknik aksaklıkların giderilmesinin yolu, prosedürü belli. Yolculardan kaynaklanabilen olası işleyiş ve güvenlik problemlerinin de çözümsüz olduğunu düşünmüyorum. Mesela, şu an hatırlamadığım bir yerde uygulandığını bildiğim, otomatik bir cam panel sistemiyle peronlardaki insanların metro trenleri varmadan raylardan uzak tutulması sağlanabilir. Bu tür bir sistem ayrıca yolcu iniş-binişlerini de düzenler. Belki EGO’nun belirttiği gibi 4,5 dakikada değil de 6 dakikaya çıkar iki sefer arası; ama bu bir insanın hayatından, canından önemli değil; varsın uzasın birkaç dakika…
Bunun dışında yolcu kaynaklı asayişe yönelik kaygılar büyükse, metro seferleri için peron ve trenlerde doğrudan polisler görevlendirilebilir. (Laf aramızda bir ara “bekçiler” getirilmişti; hani sokakları, bizi koruyup kollayacaklardı…(!) Sahi, ne oldu onlara? (!) )
Papağan gibi iki de bir tekrarlamanın anlamı yok belki; ama daha önce söylediğim üzere, burada Ankara’ya dair yazdıklarım benim şahsi meselem değil; bütün Ankaralıların meselesi, hepimizin yakındığı, üzüntü duyduğu mevzular… Ve ben yeri geldikçe, doğup büyüdüğüm, bütün hayatımın içinde geçmesiyle parçası olduğum ve kendimi bildim bileli meftunu olduğum bu şehrin, Hitit Güneşi’nin ta kendisi Ankaramızın layık olduğu muameleyi görmesi, tüm Ankaralılara müreffeh, muntazam ve modern bir kent hayatı sunması için gördüğüm, duyduğum sıkıntıları dile getireceğim.
Tüm okurlarımıza saygı ve selamlarımla,