Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Macaristan ziyareti dönüşü uçakta gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın daveti üzerine Budapeşte’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, Türkiye-Macaristan Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi’nin altıncı toplantısını Budapeşte’de başarıyla icra ettiklerini söyledi.
Macaristan’ı son olarak ağustos ayında ziyaret ettiğini anımsatan Erdoğan, Budapeşte’ye varışının ardından Cumhurbaşkanı Katalin Novak ile ikili görüşme gerçekleştirdiklerini, sonrasında Başbakan Orban ile bir araya geldiğini hatırlattı.
İkili temasların ardından ilgili bakanların da katılımıyla konseyin altıncı toplantısına başkanlık ettiklerini belirten Erdoğan, Türkiye-Macaristan ilişkilerini çeşitli boyutlarıyla ayrıntılı olarak ele aldıklarını aktardı.
AB’nin Ukrayna ve Moldova ile katılım müzakerelerini başlattığı, Gürcistan’a da aday statüsü verdiği anımsatılarak, söz konusu kararlara ilişkin değerlendirmesi sorulan Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:
“Onlara adaylık statüsü vermesi demek, bunların gelip de AB’ye üye olması anlamına gelmez. Onlarla bir süreç başlatılacak, onlar da oyalanacak. Bu ülkelerin hiçbirisi, bir Türkiye değil. AB’nin bundan sonra Türkiye’nin konumunu iyi değerlendirmesi lazım. AB’ye katılmaya birçok üye ülkeden daha hazır durumda bulunan Türkiye’nin, yıllardır siyasi engellemeler nedeniyle kapıda bekletilmesi yanlıştır. Türkiye’nin gerek stratejik gerek ekonomik potansiyeli AB’ye tam üyeliği çoktan elde etmiş olmasını gerektirirken, yıllardır çeşitli bahanelerle oyalandık. Türkiye’nin ne kadar önemli ve ne kadar etkili bir ülke olduğu son yıllarda yaşadığımız süreçlerde bir kez daha ortaya çıkmıştır. Artık AB bu yanlıştan vazgeçmelidir. Belki de Macaristan’ın dönem başkanlığında bu konu masaya çok daha farklı bir şekilde yatırılıp ona göre yeni bir adım atma durumu gündeme gelebilir.”
“Ay sonuna kadar temayüllerin neticelerini açıklamaya başlayacağız”Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin, “İYİ Parti ile CHP arasında bu konuda düellolar yaşanıyor. CHP de bir çıkış noktası olarak DEM’e yönelmeye çalışıyor. Seçimlerin hemen ardından muhalefetteki bu dağınıklığı nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu durum 2024 Mart seçimlerini nasıl etkileyecek?” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Biz bu konuda kendimize bakıyoruz, diğerleri ne yapmış, ne yapıyor bunun üzerinde durmuyoruz. Bizim şu anda Cumhur İttifakı olarak biliyorsunuz bir yolculuğumuz var. Burada da Milliyetçi Hareket Partisi ve AK Parti olarak beraber bu yolculuğumuzu devam ettiriyoruz. Görüşmelerimizi yaptık, yapıyoruz. Geçen hafta içinde malum gerek Yeniden Refah Partisi gerek HÜDAPAR gerek diğer iki ortağımızla da görüşmelerimizi yaptık. Şu an itibarıyla ekiplerimiz birbirleriyle temas halinde. Genel Başkanvekilimiz Efkan Ala ile Genel Başkan Yardımcılarımız Ali İhsan Yavuz ve Yusuf Ziya Yılmaz bu görüşmelerle görevlendirilmiş arkadaşlarımızdır. Bu arkadaşlarımıza gösterilen muhataplar kimlerse onlarla arkadaşlarımız görüşmeleri yapıyorlar.
Biz de bu arada illerimizi, büyükşehirlerden başlamak üzere davet ediyor, görüşlerini alıyoruz. Ankara, Adana, İzmir ve pazar günü de İstanbul’da bütün arkadaşları davet ettik. Bu arkadaşlarımızla İstanbul’da toplantımızı yaptık. Şimdi, yarından itibaren tekrar kaldığımız yerden devam edeceğiz. Ay sonuna kadar da peyderpey aldığımız bu temayüllerin neticelerini açıklamaya başlayacağız. Bütün bunlarla beraber Cumhur İttifakı’nda ilçelerde kimlerle gireceğiz, meclis üyeliklerinde kimleri meclis üyesi olarak belirleyeceğiz, bunları arkadaşlarımız da birer birer görüşüyorlar. Şu ana kadar herhangi bir sıkıntı yaşamadan çalışmalarımız devam ediyor. Bizde kavga, gürültü yok, rahatız. Ama diğer ittifaktaki durumu zaten izliyorsunuz, benim size anlatmama gerek yok. Kavgayla, gürültüyle zaten bir yere varılmaz. İnşallah sonu iyi olacak.”
“Dünya gün geçtikçe fikri ve ahlaki çölleşmenin girdabına doğru çekiliyor”AK Parti iktidarları döneminde eğitim, kültür ve sanat alanlarında arzu edilen ilerlemeyi sağladığını düşünüp düşünmediği ve bu konuda siyasilerden, kurumlardan, ilim ve fikir adamlarından beklentilerinin neler olduğu sorusuna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
“Bu söylediğimiz alanlarda netice almak kolay bir iş değil. Hala eksiklerimizin olduğu ortada. Fikir alanı da sanat alanı da ilim de uçsuz bir deniz. Ne kadar çalışırsak, ne kadar gayret edersek edelim bunun sonunu bulmak mümkün değil. Onun için ilim adamlarımız, profesörlerimiz, doçentlerimiz, hepsi bize katkı verecekler ve bütün bu katkılarla beraber de bu işi zirveye taşıyacağız. En güzel şekliyle de bu asrın sonuna çok farklı bir şekilde gireceğiz diye düşünüyorum. Dünya gün geçtikçe fikri ve ahlaki çölleşmenin girdabına doğru çekiliyor.
Bundan kurtulmak, bu fırtınada sürüklenmemek için sağlam dallara tutunmalı, köklerimizi daha derine salmalıyız. Sözünü ettiğimiz kendi kavramlarımız, aslında bizi bu fırtınada savrulmaktan kurtaracak yegane sığınak. Kavramlarımız aslında bizim kimliğimiz. Yapmamız gereken onları hatırlamak, kıymetlerini fark edip onları ihya etmektir. Kendi fikir atmosferimizde, öz cevherimizi kullanarak ürettiğimiz her yeni fikir bu topraklara asırlardır saldığımız köklerimize tutunmamızı sağlayacaktır. Kendi cümlelerimizi kilitlediğimiz odaların kapılarını açıp o cümlelerin aleme yayılması için çaba göstermek görevimizdir. Gözlerimizden sanal gerçeklik gözlüklerini çıkartıp, hakikatin izinde yürüme vakti gelmiştir ve geçmektedir.”