Cumhurbaşkanı Erdoğan, Nahçıvan dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı.
“Türkiye’nin Irak, BAE ve Katar ile ‘Kalkınma Yolu Projesi’ için görüşmeler içinde olduğunu söylemiştiniz. Projeyle ilgili somut adımlar ele alındı mı? Türkiye ve Irak arasında zaman zaman terörle mücadele operasyonları nedeniyle çıkan gerginlikler bu projeye engel teşkil edebilir mi?” sorusu üzerine Erdoğan, şu bilgileri paylaştı:
“Kalkınma Yolu Projesi tamamen Basra Körfezi ülkeleri, Irak ve bizi kapsayan bir proje. Fakat bu konuda Birleşik Arap Emirlikleri (BEA) Devlet Başkanı Muhammed Bin Zayed Al Nahyan’ın çok kararlı bir duruşu var. Hatta en son görüşmemizde projenin yazılı olarak ortaya konulmasından bahisle ’60 günde içinde bu projeye yönelik hazırlıkları tamamlayalım’ diye bir teklifi oldu. Tabii bu Kalkınma Yolu Projesi noktasında, Amerika’nın, Japonya’nın, Hindistan’ın ve Çin’in kendilerince projeye yaklaşımları söz konusu. Projeyle Irak üzerinden Türkiye ve Avrupa’ya geçiş söz konusu. O bakımdan bizim durumumuz çok büyük önem arz ediyor. Onun için de süratle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımız, muhataplarıyla görüşmeleri yapıp bu işi hayata geçirmenin gayretinde olacak. Çünkü birileri anlaşmazlıkları kışkırtmanın gayreti içinde. Biz ise bu anlaşmazlıkları kışkırtmaktan çok çözüme yönelik ne gibi adımlar atarız bunun gayreti içerisinde olacağız. Çünkü Kalkınma Yolu, bu coğrafyaya özellikle çöreklenmiş tüm karanlık odakları yok edecek kalkınma aydınlığının inşallah ilk adımı olacaktır. Bundan dolayı çok çok büyük önem arz ediyor. Türkiye de bu işin tam nirengi noktasında. İnşallah sonu hayır olur.”
“Ekim-kasım gibi Netanyahu’nun ertelenen Türkiye ziyareti yapılır”Erdoğan, “ABD ziyaretlerinizde İsrail ile enerji sondaj çalışması başlatılacağını söylemiştiniz. Hatta sadece Türkiye değil, Türkiye’den Avrupa’ya da enerji aktarımının yapılacağını söylemiştiniz. Bu çalışma tam olarak Akdeniz’de nerede gerçekleşecek ve çalışmaya ilişkin bir takvim var mı? Bir de Netanyahu’nun bir ziyareti söz konusu, onun tarihi belli oldu mu?” sorusuna, şu karşılığı verdi:
“Ziyaret tarihi ile ilgili Dışişleri Bakanlığımızın çalışmaları devam ediyor. Zannediyorum ekim-kasım gibi Netanyahu’nun hastalık nedeniyle gerçekleştiremediği ve ertelenen Türkiye ziyareti yapılır. En uygun zamanda bu ziyaretin olması için görüşme trafiği devam ediyor. Biliyorsunuz bu işlerin sekreteryası Türkiye ve İsrail Dışişleri bakanlarına ait. Ondan sonra da biz iadeiziyaretimizi yapacağız. Türkiye ve İsrail olarak birçok alanda işbirliği yapıyoruz. Yeni işbirliği alanlarının varlığı da bir gerçek. Özellikle Avrupa, Rusya-Ukrayna savaşı sonrası oluşan konjonktürün de etkisi ile sürdürülebilir enerji kaynağı arayışında. İsrail’in, kaynaklarının Avrupa’ya taşınması konusunda arayışta olduğu da herkesin malumu. En akılcı rota ise Türkiye üzerinden bu kaynakların Avrupa’ya ulaştırılması. Bunu son görüşmemizde de ele aldık, çalışmalara başladık. Diğer taraftan sondaj çalışmaları noktasında da işbirliği fırsatları bulunuyor. Bununla ilgili teknik çalışmaların yapılması talimatlarını ilgili arkadaşlarımıza verdik. En kısa sürede gerek Türkiye’de gerek İsrail’de yapacağımız görüşmelerde rota, takvim ve sondaj alanları gibi ayrıntıları da netleştiririz.”
“Afrika ülkelerinin takip ettiği ülke biziz””BM’deki reform çağrınız sonrasında Afrika’da, Kafkaslar’da yeni hareketlenme var. Nasıl değerlendirirsiniz? Bir de İslam dünyası için de bu yapıdaki teşkilatların reforme edilmesi yönünde bir çalışmanız var mı?” sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtladı:
“Özellikle G20 ülkelerinden öte Afrika ülkelerinin durumu bizim için çok büyük önem arz ediyor. Afrika ülkelerinin takip ettiği ülke biziz. Türkiye’yi takip ediyorlar. ‘Türkiye ne diyor, Türkiye nasıl bakıyor?’ diyorlar. Örneğin, BM Genel Kurulu’nda, Afrika ülkeleri ile yaptığımız görüşmelerin hepsinde de ‘Türkiye ne diyor?’ sorusunu işittik. Özellikle Tahıl Koridoru meselesinde de yine Sayın Putin’in Tahıl Koridoru’yla ilgili hedefinde Afrika ülkeleri var. ‘Biz Avrupa ülkelerine tahıl göndermeyiz. Eğer gönderecekseniz Türkiye-Katar-Rusya üçlü olarak bu işi yapalım, hatta 6 tane Afrika ülkesi belirleyelim buralara bunu gönderelim’ diyor. Biz de ‘tamam’ dedik. Şimdi telefon diplomasisi başladı. Dışişleri bakanlarımızla bu süreci çalıştırıyoruz ve Afrika ülkeleriyle bunu en ideal şekilde sürdürelim istiyoruz. Çünkü koridordan geçen tahılın yüzde 44’ü Avrupa ülkelerine gitti. Yüzde 14 bize geldi, yüzde 14 Afrika’ya, diğeri de farklı ülkelere ulaştı.”
Dünyanın değiştiğini vurgulayan Erdoğan, değişen dünyaya uyum sağlayamayan, kendini yeni şartlara uyduramayan, medeniyet yarışının gerisinde kalanların, en iyi ihtimalle etkisizleşeceğini söyledi.
Türkiye’nin, attığı adımlarla dinamik bir süreç yönetimini ortaya koyduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle konuştu:
“İslam dünyası da birlik olabilmek için kardeşliğine ekilen fitne tohumlarını temizlemeli ve samimiyetle kucaklaşmalıdır. İslam dünyası, birliğinin temelini oluşturan ilkeler çerçevesinde, değişen dünyaya uyum sağlamak, söz sahibi hale gelebilmek ve etkin bir güç olabilmek için reforma mecburdur. İslam Konferansı Örgütü’nün, İslam İşbirliği Teşkilatı’na dönmesi önemli bir adımdı. Bunun gibi adımların atılması ve büyük meselelerde ağırlığını hissettirmesi gerekmektedir. Terör, göç sorunu, iklim krizleri, İslam karşıtlığı, ırkçılık gibi meseleler ortada. Bunlara karşı ortak bir tavır geliştiremezsek İslam dünyasının etkinliğinden söz edemeyiz. Yüce kitabımıza karşı alçakça saldırılarda bile gereken şekilde yeterli tepki veremeyen İslam dünyası, hangi meselede ortaklaşabilir?”
“Temennimiz barış koridoru haline getirerek açmak”Erdoğan, “Karabağ zaferinin ardından 3 yıldır beklenen işler vardı, bu ziyaretiniz sonrası onların önü açılıp daha da hızlanması beklenebilir mi?” sorusu üzerine, şunları kaydetti:
“Bizim temennimiz buraları barış koridoru haline getirerek açmaktır. Hala bir savaşın egemen olduğu bir koridoru düşünmek mümkün değil. Çünkü gerek Zengezur gerek Laçin koridorlarını eğer barış koridoru olarak düşüneceksek kavga gürültü olmadan bu işi çözmemiz gerekiyor. Hele hele bunların raylı sistem olduğunu düşünürsek, Türkiye’den gelen tren Nahçıvan’dan, Ermenistan’dan geçerek Azerbaycan’a gidecek. Ermenistan’dan geçme konusuna gelince. Ermenistan bu işin önünü açmazsa nereden geçecek? İran’dan geçecek. İran şu anda buna olumlu bakıyor, olumlu baktığı için de İran’dan artık Azerbaycan’a geçiş imkanı olabilecek. Diğer taraftan bu ziyaretimiz, Türkiye-Azerbaycan kardeşliğinin, iki devlet tek millet ruhunun bir kez daha bütün dünyaya ilanıdır. Bunu BM kürsüsünde nasıl haykırmışsak, can Azerbaycan’ın öz toprağı Şuşa’da nasıl duyurmuşsak, her yerde gerek sözlerimizle gerek uygulamalarımızla gösterdik, gösteririz. Bizler iki devletiz ancak kaderi de ülküsü de bir milletiz. İki ülke arasındaki ilişkilerin düzeyi, olabilecek en yüksek seviyeye ulaşacaktır. Yeni adımlarla kardeşliğimizi pekiştirmekte kararlıyız. Enerjiden savunma sanayine, ticaret hatlarından bölgesel işbirliklerine kadar her alanda atılacak adımlar aşama aşama hayata geçirilecektir. İki ülkenin potansiyelleri, birlikte kazanma ilkesiyle atılacak bu adımlarla çok yüksek seviyelere ulaşacaktır. TANAP’ın kapasitesinin genişletilmesi ve Hazar’dan daha fazla doğal gazın Türkiye ve Avrupa’ya akması bu adımlardan biridir. Bu, hem iki ülke çıkarlarına hizmet edecek hem de Avrupa’nın enerji güvenliğine de katkıda bulunacaktır. Ulaştırma alanında, turizm alanında benzer adımlar atarak ortak çıkarlar temelinde ve bütüncül bir bakış açısıyla projeler ortaya koymaya devam edeceğiz.”
“Vatandaşımızı enflasyona ezdirmemek için adımlarımız devam edecek””Enflasyonla mücadelede önümüzdeki süreçte neler yapılacak? Fahiş fiyatlarla mücadele için nasıl adım atılması planlanıyor?” sorusuna Erdoğan, “Enflasyonla mücadelede şu an itibarıyla arkadaşlarımızın yoğun bir takvimi var. Enflasyonun dizginlenmesi ve kalıcı olarak tek haneye inmesi amacıyla açıkladığımız Orta Vadeli Program, bu yoldaki kilometre taşlarımızı oluşturuyor. Fiyat istikrarının sağlanması için parasal sıkılaşma ve kredi sıkılaşması tedbirleri ekonomi yönetimimizce hayata geçiriliyor. Bu adımlar, kaynaklarımızın üretken alanlara yönlendirilmesi ve bu sayede yüksek, sürdürülebilir ve dengeli büyümenin sağlanması amacını taşıyor. Maliye politikaları ile de bu amaçlar destekleniyor. Üretimi ve yatırımı teşvik ederek de enflasyonla mücadelemize güç aktaracağız. Bu süreçte vatandaşımızı enflasyona ezdirmemek için aldığımız tedbirler ve attığımız adımlar devam edecek.” cevabını verdi.
“Verdikleri söze sadık kalırlarsa parlamentomuz da sözüne sadık kalacak”Erdoğan, “Birleşmiş Milletler Genel Sekreteriyle de görüştünüz. Pek çok görüşme yaptınız New York’ta. İsveç konusunda da pek çok sanıyorum ifade duydunuz. Acaba ekim takvimi içinde Mecliste İsveç var mı yoksa daha sonraki bir tarihe mi kalır?” sorusu üzerine, şu değerlendirmede bulundu:
“Meclisin bir yapısı var, başkanı var… Amerika’nın biliyorsunuz parlamentosu var, bizim de parlamentomuz var. Parlamentomuzun içerisinde de bir yapı var. Cumhur İttifakı olarak bizim de bir yapımız var. Cumhur İttifakı olarak aramızda tabii ki görüşmelerimizi yapacağız. Ona göre de parlamentoya müracaatımızı da bu arada yapıp, parlamentomuz nasıl bir takvim belirlerse, onu da orada takip edeceğiz. Bu konuyla ilgili de Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan, Amerika Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile de bazı görüşmeler yaptı. Temenni ederim ki onlar da verdikleri söze sadık kalırlarsa bizim parlamentomuz da verilen söze sadık kalacaktır. Adımını da buna göre atacaktır.”
“Acaba onların verdikleri söz F-16 konusu mu? İkincisi Sayın Bahçeli’yle döndüğünüzde yüz yüze bir görüşmeniz mi olacak?” sorusuna karşılık Erdoğan, şunları dile getirdi:
“Zaten İsveç’i F-16 ile bağlı hale getiriyorlar. Yani diyorlar ki ‘Bunu halledin’. Kanada aynı şeyi yapıyor, Amerika da aynı şeyi yapıyor. Biz de diyoruz ki ‘Sizin Kongreniz varsa bizim de parlamentomuz var’. Biz parlamentomuzu geri plana atamayız ki. Yani bizim şu anda Cumhur İttifakı olarak bir birlikteliğimiz var. Bu birlikteliğimiz içerisinde biz de çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Netice itibarıyla İsveç’in NATO üyeliği ile ilgili kararı artık Meclis verecektir. Meclisimiz bu konu ile ilgili her gelişmeyi en ince ayrıntısına kadar takip etmektedir. O kararı ne zaman vereceği de kararın ne olacağı da Meclisimizin takdirindedir. Meclisin gündemine konu geldiğinde kararın nasıl olacağını hep birlikte görürüz.”
“Meclis grubumuz, ‘sivil anayasayı beraber yapalım’ davetimizi iletecek””Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin artık darbe anayasasını kaldıramayacağını, aynı zamanda Türkiye Yüzyılı’na yakışır bir sivil anayasa çalışmasına ilişkin talebinizi ve bununla ilgili girişimlerde bulunacağınızı ifade ettiniz. Meclis açıldığında öncelikli gündeminiz ne olacak?” soruna Erdoğan, şu yanıtı verdi:
“Anayasayla ilgili davetimizi biz 12 Eylül’ün yıl dönümünde Ulucanlar Cezaevi Müzesi’nde zaten yaptık. Bunu yaparken de özellikle şunu söyledik, dedik ki ‘Gelin bir sivil anayasayı bu dönemde yapalım’. Bu konuyla ilgili olarak da AK Parti Meclis Grubumuz, parlamentoda grubu olan diğer partilerle görüşmek suretiyle ‘gelin bir sivil anayasayı beraber yapalım’ davetimizi iletecek. Kabul ederler, etmezler ama biz şu anda kapıları çalacağız. Kim çalacak? AK Parti’nin TBMM Grubu. Bundan dolayı da herhangi bir nazlanmaya filan gerek yok. Arkadaşlarıma da gereken talimatları verdim. Grup Başkanımız Abdullah Güler Bey’e ‘Hemen gereken suretle görüşmeleri yapın’ dedim. Yani 1 Ekim’den itibaren Meclis konuşmamızda da gerekli vurguyu buna göre yaparız, gerekli adımları da buna göre inşallah atarız. Türkiye artık darbe anayasası ayıbından kurtulmalıdır. Benim milletim, çağın şartlarına uygun, sivil, özgürlükçü, dili ve bütünlüğü ile milleti kucaklayan bir anayasa ile yönetilmeyi sonuna kadar hak ediyor. Zaman içerisinde yapılan müdahalelerle belli mesafe alınsa da mevcut anayasa, Türkiye Yüzyılı’na yakışmayan yapıdadır. Hedefimiz, tüm vatandaşlarımızın ‘benim anayasam’ diyeceği bir anayasa ortaya koymaktır. Umarım uzlaşı içerisinde Türkiye’ye yakışır birlikteliği ortaya koyarak anayasa metnimizi ortaya çıkartırız. Çağrımız, tüm siyasi partilerimizin vaadi olan yeni anayasa konusunu bizlere yakışır bir biçimde neticelendirmek ve millete verdiğimiz sözü tutmak içindir.”