Geçen hafta kalplerimize inen vahşetin sorumlusu Semih Çelik’in annesi Hafize Çelik bir televizyon kanalında konuştu. Keşke konuşmasaydı…. Suskun kalsaydı evladının halini göremeyen veya elinden bir şey gelmeyen milyonlarca çaresiz anneden birisi olduğunu düşünüp kendimizi kandırırdık. Ama hiç öyle bir anne değilmiş.
Önce dedi ki “Böyle bir yapacağını asla tahmin edemezdim. Benim çocuğum öyle bir çocuk değil”. Ama hemen ardından kendini yalanlayıp şunları söyledi. “2021 yılında gözlerini oyacağını söylediği videoyu İkbal’e göndermişte annesi hala o kızı İstanbul’da niye tutuyor? Ben anne olarak İkbal’in annesini de babasını da çok uyardım…Önlem almaları için kaybolun ortadan dedim, ben çocuğuma güvenmiyorum, benim çocuğum normal değil dedim. Sadece okul kaydını değiştirdiler…. Dedim ki çocuğunuz mu önemli eviniz mi önemli?”
Bu anneye söylemek isterim ki; İkbal’in ailesini İstanbul’dan ayrılmamakla suçlarken SEN AKIL HASTASI OLDUĞUNU BİLDİĞİN OĞLUNU NEDEN İSTANBUL’DAN GÖTÜRMEDİN? İKBAL’E ZARAR VERECEĞİNDEN EMİN OLDUĞUNU KENDİ AĞZINLA SÖYLEDİĞİN ÇOCUĞUNUN NEDEN ELİNİ KOLLUNU SALLAYA SALLAYA TOPLUM İÇİNDE DOLAŞMASINA İZİN VERDİN? İkbal’in annesine “Niye kızını İstanbul’da tuttu?” suçlaması yaparken bu kadar güvenmediğin oğlunun neden sizin evinize Ayşegül’ü çağırıp onunla dört duvar arasında yalnız kalmasına izin verdin? Hayır Hafize Çelik; sen her şeyi görmüşsün ve anlamışsın. Oğlunun ileri derecede akıl hastası olduğunu, kız arkadaşlarını katledebilecek halde olduğunu fark etmişsin ama şimdi zavallı kızının kesilmiş kafası önüne atılmış bir anneyi tedbir almamakla suçlayarak kendi vicdanını rahatlatmaya çalışıyorsun. Ulu Tanrı hiçbirimizi seni çektiği sınava çekmesin, böyle bir acıyı düşmanımıza vermesin ama
SEN NEDEN GÜVENMEDİĞİN VE NORMAL BULMADIĞIN OĞLUNU AKIL HASTANESİNE YATIRMADIN?
Bu nasıl bir sistemdir ki suçlu erkeğe evinde ayrı cezasızlık var, yasada ayrı hoşgörü var. İki ters laf söylediği için karını öldür, mahkemede pişman olduğunu söyle, hatta ölmüş kadına iftira at; başkalarıyla olduğundan şüpheleniyordum de, duruşmada kravat tak, iyi hal indirimi al, birkaç yıl yatıp çık ve evde annen baban seni değil elinde can veren kadını suçlasın… Nasıl akıl almaz bir şeydir bu?
Geçen sene Denizli’de 26 yaşındaki Yusuf Söylemez, amcasının oğlu 25 yaşındaki Hasan Söylemez’le tartışıyor. Konu 19 yaşındaki kız arkadaşının önceden onunla beraber olduğu gündemi veya suni gündemi… Ama Denizli’de güpegündüz bir parktaki tartışmaya yanına 5 akrabasını ve pompalı tüfeklerini getiriyor. Siz kiminle tartışmaya giderken yanınızda pompalı tüfek götürüyorsunuz sayın okurlar? Hasan Söylemez kaçıyor ve parkın karşısındaki bir markete sığınıyor. Markete dalan Yusuf Söylemez ekmeğini kazanmaktan başka derdi olmayan ve markette kasiyer olarak çalışan zavallı bir genç kızı, 28 yaşındaki Merve Acar’ı pompalı tüfekle öldürüyor.
En acısı ne biliyor musunuz? Geçen hafta yapılan duruşmada Yusuf Söylemez’in annesi Kamile Söylemez adliye çıkışında “İyi ki yapmışlar ellerine kollarına sağlık” diye bağırıyor. Gerçekten bunu söyleyebiliyor kadın.
Vicdan öyle bir şeydir ki, beyin dışarıdan gelen her eziyete katlanır da kendi vicdanının sesi hepsinden ağır gelir. Ama sürekli vicdanımızı susturup her olumsuzlukta kendi rolümüzü inkâr edersek insanlıktan çıkar ve yargı yeteneği olmayan hayvanlara dönüşürüz. Bu iki anne bence bu hududu çoktan geçmiş.
Erkek çocuğu anneleri, biliyoruz ki hayat sizler için de çok zor. Ama ne olur bırakın artık el kızlarını suçlamayı… Oğlunuza karşı elinizden bir şey gelmiyorsa ne diyelim, toplum utansın, kanun koyucu utansın ama suçlayıp durmayın günahsız kızları. O kızlar da birer ananın birer evladı. Hele ki sizin yapmanız gerekenleri yapmadılar diye o kızların analarını babalarını suçlamayın. Böyle yaparsanız ne İkbal’ler biter ne Ayşegül’ler.