Çevremizde gördüğümüz veya yazılı ve görsel basın yoluyla şahit olduğumuz olaylar ve insanlar hakkında değerlendirmeler yaparız. Olumlu olumsuz, iyi kötü, yanlış, doğru, ahlaklı, ahlaksız vs. gibi.
Bu düşüncemizi dışarı vururken bazı gerçekleri göz ardı ederiz. Bu göz ardı yaptığımız gerçeklerin içinde konunun özünün de olma ihtimali çok büyüktür .
İnsanlar farklı farklıdır. Farklı yaratanda tanrıdır. Tanrı evreni yaratırken nasıl yeryüzü şekillerini, verimlilik oranını, coğrafi şartlarını farklı yarattı ise kullarını da renk, kabiliyet, cisim, güzellik vs. gibi tüm konularda farklı yaratmıştır.
İsteseydi her insanı aynı boyda, aynı kiloda, aynı düşüncede, aynı çehre özelliklerine sahip olarak yaratabilirdi.
Kullarının onun tasarrufları hakkında itirazda bulunması, tenkit etmesi gibi bir hakkı da yoktur. Nijerya’da doğan bir bebek için neden İstanbul’da veya New York’ta doğmadı gibi yargı ortaya koymak çok yanlıştır, sakıncalıdır.
Çünkü kâinatın yaratıcısı odur, böyle yaratmasında da mutlaka bir hikmet vardır. Hikmetine sual olunmaz ama bilimin ve aklın bu kadar gelişme gösterdiği bir zamanda da çizgi içinde kalmak kaydı ile bazı olaylara yorum getirmekte mümkündür.
Yaratılanlar üzerinde düşünülerek Allah’ın yüceliğine, büyüklüğüne, eşsizliğine şehadet etmek mümkündür ve akılla varılacak sonuçtur.
Allah insana, insan aklına, insan zekâsına, insan zevkine göre seçme beğenme hakkı vermiştir. Yani tercih hakkı vermiştir. Buda insanoğluna verilen değerdir.
Yarattıklarının içinde akıl, zekâ, tercih kabiliyeti, sorgulama, düşünme özelliği insandan başka bir yaratığa verilmemiştir. Bu özelliğini yerinde zamanında doğru olarak kullan ki, hurafe düşünce ve inançlara karşı dikkatli ol, tercihlerini aklınla, mantığınla yap, seçeneklerden en doğrusunu kendin seç demiştir.
Günahkâr olan insandır, ona günahının, hatasının karşılığını verecek olan da yaratandır.
Allah’ın en büyük ve önemli eserim dediği insanın akıl yolunu takip etmesi hem kendi hem toplumu ve hem de devleti ve milleti için elzemdir.
Çünkü akıl iyiyi, doğruyu, yanlışı, kötüyü, eksiği, fazlayı tespit edecek kadar Allah’ın önemli bir hediyesidir.
Devlet yönetiminde de bu gerçek geçerlidir. Yönetende yönetilende kendisine verilen değerin farkında olmalı ve onu değerli kılan işlere imza atmalıdır.
Sahip olduğumuz değerler yönetende de yönetilende de ön planda olmalıdır.
Arap kültürünü din zannetmekte çok büyük yanlıştır, Laikliği dinsizlik olarak tanımlamakta. Atatürkçülüğü rakı içmek sanmakta kabul edilemeyecek yanlışlardandır.
Farkın ve farkların farkında olmak akıl yolunun sonucudur.