Doğru yönetilmeyen bir kulüp, sezon boyunca sıkıntılar yaşar. Bu sıkıntılar takımı kötü yerlere götürür. Camiada huzur bozulur. Takım içinde sıkıntılar yaşanır. Ancak gel gör ki, sıkıntılar yaşanan bir sezon da, bir maç çıkar gelir ve sezonun maçı olur. Maçı kazanınca tüm sıkıntılar biter, takım düzlüğe çıkar, camia huzur bulur. İşte Ankaragücü’nün Rize’de oynadığı Çaykur Rizespor maçı tam da böyle bir döneme rast gelmişti. Kazanılması halinde sezonun tüm sıkıntıları unutulacak, kaybedilmesi halinde ise tüm sorunlar masanın üzerinde kalacaktı. Rize’de oynanan Rizespor – MKE Ankaragücü maçı 2-2 sona erdi ve ligde stresli günlerde devam etti. Fakat 0-2’den gelip maçın 2-2 bitmesi de kazanç hanesine yazıldı. Belki de bu 1 puan takımı ligde tutan 1 puan olacak. İLK YARI DAĞINIK BİR ANKARAGÜCÜ! Maç öncesi Ankaragücü’nü yakından ilgilendiren maçlarda güzel sonuçlar gelmişti. Alttaki takımların hepsi kaybetmişti. Rize’den alınacak 3 puan ligi kurtaracaktı. Cezalı Mujakiç’in yerinde Mert Çetin’le başladı Emre Hoca. Kitsiou yine solda, Atakan’da sağda başladılar. Morutan’ın bölgesine Bassagog’u çeken Belözoğlu, aylardır ortalarda görünmeyen Cephas’ı ilk 11’e monte etmişti. Flips yine ilk 11’di. İlk göze çarpan yumuşak bir orta saha izleyecektik. Maç başlayınca gördük ki, ilginçtir maç sanki Ankara’da oynanıyordu. Çünkü Ankaragücü atak yapmaya kendini zorluyor, Rize’de tam aksine bekleyip kontrataktan pozisyon arıyordu. Rizespor topu kaptı mı 10 saniyede Ankaragücü kalesine iniyordu. Bu tempo gol yedirtirdi. Nitekim ilk gol geldi. Ardından da 2.gol. 2 golde de tüm savunmanın ortak hataları hemen göze çarpıyordu. Alan boşaltma, kademe hatası ve müdahalelerin geç yapılmasıyla savunma sınıfta kaldı. İlk yarıda çok çok kötü bir Ankaragücü izledik. Maçı izlerken inanın şu ilk yarı bir bitseydi diye çok içimden geçirdim. İlk yarıda takım dağınık, savruk, telaşlıydı. Oysa sahaya çıkıp kontrollü ve düşük tempolu oynamak, sakin kalmak lazımdı. Rakipler kaybetmişti ve 1 puan bile çok değerliydi.
İKİNCİ YARI TABLO FARKLIİkinci yarının başında Ali Sowe/Bajiç, Cephas/Tasos değişimleri oldu. Rizespor’un da topu Ankaragücü’ne vermesiyle ikinci yarı rüzgar Ankaragücü’ne dönmüştü. Top sürekli sarı – lacivertlilerde kalıyordu. Maç neredeyse Rize ceza sahası çevresinde oynanmaya başlandı. Öyle ki, Radakoviç/Mert ikilisi bile neredeyse orta sahada oyun kurucu gibiydiler. Nitekim Belözoğlu’nun aylardır oynatmadığı Bajiç’in son derece yumuşak kafa şutunu adeta kaleci Gökhan Akkan içeri aldı. Bu gol umut ve moral vermişti. Gökhan Akkan, Ankaragücü’nde oynarken veremediği katkıyı, adeta Rizespor’da oynarken verdi. Baskısını ful artıran Ankaragücü 90+9’da beraberliği bu kez yine aylardır ortalarda olmayan Garry Rodrigues’in fırsatçılığıyla buldu. Golde Bahadır’ın da ileri çıkmasının katkısı oldu. Ve karşılaşma bu müthiş finalle 2-2 sona erdi.
Maçın bir çok hikayesi vardı. Alexis Flips 86 dakika neden sahada kaldı kimse anlayamadı. Diğerlerine göre daha az yorgun olan Ali Kaan Güneren ve Pedrinho orta sahada ilk 11 başlasalardı daha dinamik bir takım izleyebilirdik. Çünkü Efkan ve Tolga çok yorgun görünüyorlardı. Belözoğlu aylardır oynatmadığı Bajiç, Cephas ve Garry Rodrigues’e neden bu maçta sarıldı kimse anlayamadı. Ali Sowe’un formsuzluğuna neden çare üretilemiyor bilemiyoruz. Savunmadaki oyuncular neden yerlerinde oynatılmıyor bunu da bilemiyoruz. Öte yandan ilk yarı kötü bir Teknik direktör performansı ve oyuncu performansı varken, ikinci yarı ne oldu da mükemmel bir Ankaragücü izledik anlayamadık. Belözoğlu’nun müdahaleleri ve kenardaki hırsı takıma olumlu yansırken bunu sürekli hale getirilmesini beklemek de camianın hakkı diye düşünüyorum. Nihayetinde güçlü Rizespor’dan evinde puan çıkarmak iyidir. Ancak oyuncu tercihlerindeki hataları da en aza indirmek lazım. Ligin boyu kısaldı. Hataya yer kalmadı.
GARRY RODRIGUES TAKIM İÇİN ÖNEMLİÖzet olarak şunu anlatmak istiyorum. Bir kurumun lideri diyebileceğimiz insanlarda kibir, ego veya inat gibi özellikler olmamalı. Bu huylar insanlara zarar verir. Emre Belözoğlu’nun Garry Rodrigues’i de oynatmama inadı hem kendisine, hem takıma zarar veriyor. Garry Rodrigues taça atılacak bir oyuncu değil. Takımdaki en kariyerli oyuncu. Karakteri de düzgün bir oyuncu. Bir kere kendisini Radyospor’da dinledim. Çok düzgün ifadeler kullanıyor. Aylardır oynamamasına rağmen kimseye olumsuz bir şey söylemedi. Hep kulübün büyüklüğünden, camianın güzelliğinden bahsetti. Aylardır sakatlık bahanesiyle oynatılmıyor. Ama bir çok maçta sahanın kenarında 90 dakika ısıtılıyor. Sakat olan bir oyuncu kadroya alınmaz. Garry Rodrigues son 5 dakika sahaya sürülecek bir oyuncu değil. Ki girdi ve Efkan’a “al da at!” diye bir pas verdi. Sonunda golünü de attı ve hem Belözoğlu’nu hem takımı kurtardı. Bakın attığı golde nasıl, o bölgeye sincice giriyor ve çok net bir dokunuş yapıyor. Bugüne kadar Ankaragücü’ndeki santrforların hangisi bu seziyi gösterdi. Öte yandan ben kulüpte yönetici olsam; açıkça hocaya “Hocam benim kulüpte en çok para verdiğim adamı, üstelik kariyerli bir adamı, neden ısrarla oynatmıyorsun?” diye sorarım. Evet Garry Rodrigues Rize’de çok güzel bir ders verdi ve herkesi kurtardı. En çok da yaklaşık 2 bin km. deplasman yapan taraftarın Başkent’e mutlu dönmesini sağladı.