Hatay güzeldir

Antakya sokakları dar 
Antakya sokakları bir kişilik 
Sen giderken ben gelemem 
Bir gönlümü bahar almış 
Bir gönlümü yaz 
Antakya sokakları bir kişilik 
Öte git biraz. Ali YÜCE
Hatay güzeldi, Hatay yarın da güzel olacaktır. Mesleğim gereği birçok ili görme şansım oldu. Gitmediklerim de var, defalarca gittiklerim de. Hatay’a deprem öncesinde de birkaç defa gelmiştim. Nasıl güzel bir yer olduğunu bilmeyen yoktur. Görev sonrasında dinlenmek için Asi Nehri kıyısında, eski kent civarında çok vakit geçirdik.
Bu yazıyı size Hatay’dan yazıyorum. 6 Şubat günü Hatay’a geldiğimde, her adımımda zihnimde daha önce yürüdüğüm sokaklar canlanıyordu. Artık oralar yoktu. Ali Yüce’nin şiirinde de bahsettiği o dar sokaklar yoktu. O tek kişilik sokakları, o dar sokakları depremin yıktığı binalar kapatmıştı.
Sadece eski Hatay değil, Antakya’nın birçok mahallesi aynı durumdaydı. Depreme dayanamayan binaların yolları kapatması, sokakların ve mahallelerin iç kesimlerine yardım ekiplerinin yaya olarak bile girmesini güçleştiriyordu. Bu tür afetlerde gelişmiş teknik cihazların kullanımının önemini bilmeyen yoktur sanırım. O sokak ya da mahallelerin iç kesimlerinde, enkaz altında sıkışan güzel Hataylıları çıkarmak maalesef bazen çok zor oldu, bazen de imkânsız.
Unutamadığım bir olaydan bahsedeyim. 7 Şubat’tı. Yanılmıyorsam Elektrik Mahallesi’ydi orası. Drone kaldırarak etrafı görmek, durumu anlamak istemiştim. Benim dronumu gören mahalleli hemen yanıma gelerek, benim görüntüleri izlediğim ekrandan ulaşamadıkları evlerinin durumunu görmeye çalışıyorlardı. Yakınlarının hayatından endişe eden ve yardıma gitmek isteyenler, o evlerinin konumunu bulmaya çalışırken bazıları evlerini tanıyamadıkça, o yıkıntı arasında evlerini bulamayınca ağlama krizlerine giriyorlardı. Bir an için o insanların yüzlerindeki ifadeleri görebilmenizi isterdim. Umarım benim gördüğüm o yüz ifadelerini hiçbir insan yaşamaz.
Zaman çok hızlı geçiyor; gerçekten depremin üzerinden iki yıl geçti. Her yıl geldiğimde tanımakta çok zorlandığımı söylemeliyim. İlk yıl anma törenleri için geldiğimde, kentte kocaman bir boşluk vardı. Enkazların çoğu kaldırılmıştı. Yüreklerdeki kara leke gibi, kentin tam ortasında da gri-kahverengi karışımı bir renkte bir boşluk vardı. Enkazlarla birlikte anıları çağrıştıracak fiziki tüm uyarıcılar neredeyse kaldırılmıştı. Tanımak zordu. Navigasyon olmasa, bir yerden bir yere gitmekte zorlanabilirdiniz.
Bu yıl da anma için Hataylılarla birlikte olmak, değişimi görmek için geldiğimde yine yabancı bir yere gelmiş gibi hissettiğimi söylemeliyim. Eski kent neredeyse geçen yılki gibi dururken, o büyük boşluklar betonarme binalarla dolmaya başlamış; bir kısmının kaba inşaatı bitmek üzere, bazı inşaatlara ise yeni başlandığı rahatlıkla gözlemlenebiliyor. Kentin manzarasını kule vinçler kaplıyor. O inşaat alanlarına vardığınızda ise gökyüzünü hapseden demir parmaklıklar gibi görüyorsunuz onları.
Yıldan yıla şehir kalabalıklaşmış, trafik sıkışıklıkları başlamış yeniden. Çarşı pazar kurulmuş, alışveriş artmış, dayanışma ise yürek dolusu devam ediyor. Şehirlerinin nasıl olacağını merak edenler, şantiye kentin arasından araçlarıyla geçerek, meraklı gözlerle araç içinden görebilmek için başlarını eğerek binaları izliyorlar. Araç içinde birbirlerine dokunarak, kendi baktıkları noktayı göstermeye çalışıyorlar. Şantiye alanlarının kenarlarında oturanların ise toz ve çamurdan evlerine hapsolmuşlukları, sıkılmışlıkları evlerinin camlarından dışarıyı izlerken verdikleri tepkilerden anlaşılıyor.
Hatay fiziki olarak yeni bir yer olacak, orası kesin. Kibar insanlarının Hatay’a sahip çıkma arzusunu tüm tavırlarında, sözlerinde, gözlerinde gördüğümü söylemeliyim. Hayat güzeldi, yeniden de güzel olacaktır. Çünkü bu şehirden ayrılmak zorunda kalan insanlar geri dönecek buraya ve o zaman bu şehir daha da güzelleşecek. Bunu söylüyorum, çünkü daha önceki yıllarda insanlarıyla çektiğim binalar, onlarsız o kadar boş ve çirkin geldi ki anlatamam.
Son olarak bir gözlemimi daha paylaşmak istiyorum. İki yıldır 6 Şubat anmaları için kente geliyorum. Geçen sene de bu sene de anma törenlerinin sanki devlet erkânı için yapıldığı hissine kapıldığımı söylemeliyim. Gözlemlediğim kadarıyla, bu halk inandıkları dinden duaları ile, kimileri derin bir sessizlikle, kimisi bağırarak da olsa deprem saatinde orada olmak ve omuz omuza olmak istiyor.
Umarım bu halk dilediği gibi anma yapabilir bundan sonraki yıllarda. Hayat güzeldir, yeniden de daha güzel olacak; bundan eminim.