Türkiye’de son günlerde yaşanan yüksek yargının verdiği kararlara ilişkin tartışmalar sürüyor. Tartışmaların sadece tek taraflı ele alındığını hukukun ise her şeyden önce toplumların kültür anlayışları ile doğru orantılı olduğunu kaydeden Prof. Özcan Yeniçeri, “Hukuk kültür olgusuna eş değer bir konudur. Hukuk birikimi yüksek, uzmanlık alanında saygınlığı kazanmış hukukçular beraberinde aynı nitelikteki siyasetçileri de getirir. Bu bir sebep sonuç ilişkisidir. İyi hukukçular, iyi siyasetçileri beraberinde getirecektir. Bugün Türkiye’de siyaset kurumunun yelpazesindeki tüm partiler kendi ihtiyaçlarına uygun olan yerden, çıkarlarına ters düşmeyen yerden anayasaya bakıyorlar. Bu tavır yaşadığımız sorunları beraberinde getiriyor. Türkiye’de cumhurbaşkanı anayasaya uymuyor diye cumhurbaşkanına uygun anayasa yapılması durumu yaşandıysa bu anlayış başka tartışmaları da süreç içinde beraberinde getirir. Öte yandan iktidar ve ana muhalefet partileri istedikleri yerden hukuka bakarlarsa son günlerdeki tartışmalar bitmez. İktidar ve ana muhalefet başta olmak üzere partilerimizde hukuk var mı ki hukukun uygulanıp uygulanmadığını tartışıyoruz. Bu soruyu özellikle kendimize sormamız gerekiyor. Bu soru neden önemli, yasaların uygulanması açısından önemli. Bugünkü tartışmaların doğrultusunda söylersek yüksek yargıya ilişkin en mükemmel değişikliği yapsanız bile uygulamazsanız, uygulamada problem yaşarsınız değişen ne olacaktır?” dedi.
Son günlerde yüksek yargı kurumları arasındaki görüş ayrılığının ardından tekrar yasal ve anayasal değişiklik tartışmalarının yaşandığını belirten Yeniçeri, şunları söyledi:
“Siyaset kurumu sorunu çözecek ama nasıl? Dünyanın en iyi yasalarını ve anayasasını yapsanız da meselenin çözümünde bu yasa ve anayasanın uygulayıcısı da büyük önem kazanıyor. Hukuk bir kültür meselesi. Yaptığınız anayasa, yasa çağdaş hukuka, demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine ne kadar uygun olursa olsun, yasa ne kadar mükemmel olursa olsun, eğer uygulanması konusunda bir ülkede sorun yaşanıyorsa, hukuk kabiliyetini yitiriyor. Bu nedenle kültür meselesi. Yasa yapmak, anayasa yapmak yargı kurumlarını yeniden tanımlamak ne kadar iyi ve güzel olursa olsun bunlara uygulanmadığı zaman hiçbir anlamı kalmıyor çünkü hukuk kabiliyetini yitirdiği zaman tekrar tartışmaya başlıyorsunuz. İktidar partisi bu anayasanın 12 Eylül anayasası olduğunu belirterek, bu anayasayı görmezden gelmeyi tercih ediyor. Sonuçta cumhurbaşkanına uygun bir anayasa yapılması doğrultusunda hareket ederseniz o zaman bugün içinden geçtiğimiz süreçte yaşanan tartışmalar kaçınılmaz olur.”
Siyasetteki hukuk anlayışının partilerin ihtiyaçları ve politik beklentileri doğrultusunda şekillenmesinin yarattığı bir sorunun bugün içinden geçtiğimiz sürecin oluşmasına katkı sağladığını ifade eden Yeniçeri, “Siyasi aktörler bulundukları konumları doğrultusunda, ihtiyaçları ve beklentileri doğrultusunda anayasaya bakıyor ve yorumluyor. Bugün Anayasa Mahkemesi’nin bir milletvekili hakkında verdiği hak ihlali iktidar partisine göre başka, muhalefet partisine göre başka yorumları beraberinde getiriyorsa zaten sorun kendiliğinden ortaya çıkıyor. İktidar partisi 12 Eylül anayasasını görmemem anlayışı ile hareket ederken, ana muhalefet partisi hukuka saygı noktasında hareket ettiğini belirtirken, diğer taraftan 40 bin kişinin hayatına mal olmuş bir terör örgütü ile arasına mesafe koymayan bir siyasi partinin politik pratiklerine ses çıkarmamayı tercih edebiliyor. Yani herkes hukuku, yasayı, anayasayı kendi bulunduğu yere göre yorumluyor. Hukukun bir kültür meselesi olması da tam da bu noktada karşımıza çıkıyor. Partiler kendi lehine olan uygulamaları hukuk kapsamında görürken, kendi lehine olmayan uygulamaları hukuk kapsamında görmezden gelmeyi tercih ediyor. Bu anlayış içinde hukuk da elbette kabiliyetini yitiriyor” diye konuştu.
Hukuk konusunda bir başka önemli noktanın siyasetçi ve hukukçu arasındaki sebep sonuç ilişkisinin varlığı olduğuna dikkat çeken Yeniçeri, “Hukuk alanında birikimi yüksek, alanında uzman, hukuk kültürü ve hukuk felsefesini iyi özümseyip, uygulayan hukukçular aynı zamanda bu nitelikteki siyasetçileri beraberinde getirecektir. Dolayasıyla bu pratikte bir sebep sonuç ilişkisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Hukuk ile siyaset kurumu arasındaki ilişkinin en önemli noktalarından biri budur. Şimdi Anayasa Mahkemesi böyle bir karara imza atarken kaç aydır neden HDP konusunda karar almaktan uzak duruyor? Bu sorunun önemi tam da bu noktada yine karşımıza çıkıyor. Siyasi partilerimiz ihtiyaçları, politik beklentileri doğrultusunda hukuk yorumu yapıyor. Böyle bir ortamda yüksek yargı kurumlarında değişiklik yapılması, yasaların düzenlenmesi veya yeni anayasa yapılması ne kadar sorunları çözmeye yetecektir? Siyaset bu tür hukuk sorunlarını çözmek isterken, iktidar ve ana muhalefet partilerine, diğer partilere baktığımızda kendilerinde ne kadar hukuk var sorusunu sorduğumuzda ne cevap alıyoruz? Bu soruyu da sormak gerekiyor. Sonuçta sorunu daha geniş bir perspektiften ve bir bütün olarak görüp ortaya koymazsak, yapılacak yasal ve anayasal değişikliklerin uygulanması ve sorunların çözümünü nasıl bekleyebiliriz? Sorunları bu bakış açısıyla ele almadığımız için layık olduğumuz bir şekilde yönetiliyoruz toplum olarak, bu açıdan da sorgulama yapmamız tüm bunların sonunda kaçınılmaz oluyor” ifadelerini kullandı.