İBB de neler oluyor?

Herhangi bir sorun yaşadığınızda hiç kimseye ulaşamıyorsunuz. Özellikle iştiraklerdeki yönetim keyfiyeti çalışanlar arasında huzursuzluk ve gerginlik yapmaktadır. Sayın İmamoğlu’nun bu kurumlar başına atadığı yöneticileri hangi kritere göre seçtiği ise belli değil. Partilisi desen değil, genel başkanı ve genel merkezi yönetimi ile istişare sonucu bunlar belirlediğini düşünsek hiç te öyle değil…
Neye göre belirlemiş inanın bende anlayamadım. Ama burada hemşericilik ve bölgeciliğin hâkim olduğu görülmektedir.
Yaptığım küçük bir araştırmaya göre, İBB’ne bağlı 33 kurum var. Burada ki genel müdürlerin yarıya yakını mühendis. Bu iyi bir şey mi?, evet iyi bir şey. Ancak yönetici olabilmek için teknik bilgi sahibi olabilmenin yanında iyi bir de insan ilişkilerine sahip olabilmek, merhamet, adalet, liyakat sahibi olmak lazımdır.
Karadeniz bölgesinin ağırlığını yönetim kadrosunda görebiliyoruz. Genel müdürlerin 10 tanesi Karadenizli. Ancak ben bu sayının daha da fazla olduğunu düşünüyorum. Çünkü genel müdürlerin çoğunluğu özgeçmiş hikâyelerinde kendi doğum yerlerini yazmamışlar. Yönetim kurulu başkanları, üyeleri, genel müdür yardımcıları, daire başkanları, danışmanlar araştırmamız dışında kalmıştır. Bunları da katarak daha detaylı bir araştırma yapılsa o zaman bu rakamın daha üzerine çıkılabileceğini düşünüyorum.
Sayın Başkan kendisinin Karadenizli olmasından dolayı yönetimi böyle şekillendirmiş diye düşünüyorum.
Bu durum halk arasında pek de hoş karşılanmıyor. İstanbul’da Sivaslı o kadar fazla ki… Ama bu görülmemiş, dikkate alınmamış.
Gelelim sorunlara:
İBB iştiraklerinde çalışan personele mobbing tüm hızıyla devam ediyor. Özellikle personel EYT çıktığından beri ya emekli olacaksın ya da çıkışını veririz diye bir baskı ve tehdit ile karşı karşıya. Emeklilik zoraki yapılamaz. Mevcut yasalarımıza aykırı bir durum. Bu konu dâhil olmak üzere herhangi bir olayda personele mobbing uygulamak suçtur.
Türk Ceza Kanununun 96. Maddesinde ” Bir kimsenin eziyet çekmesine yol açacak davranışları gerçekleştiren kişi hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
Şimdi gelelim olaya; O iştiraklerden birinde bir çalışana üye olduğu Sivaslılar Derneğinden dolayı tavır alınmıştır. Geçen 1.5 yıl süresince şiddeti artan bir mobbing uygulanmıştır.  Önce genç ve tecrübesiz personel alınıp o kişinin başına şef olarak getirilmiştir. Bu kişiden de onlara iş öğretmesi istenmiştir. Tek başına yaptığı işler için 5-6 kişi işe alınmış ve bu personel izole edilme süreci içine hapsedilmiştir. Yapılan işlerin, görevlerin art niyetli bir şekilde alınması bir mobbingdir. Yani çalışanı izole etmek görev tanımı dışına itmek onu rencide etmek demektir. Ayrıca bir kişinin yapabildiği bir işe çok sayıda personel almak devleti ve o kurumu zara uğratmaktır.
Ve diğer bir husus genç insanları EYT den emekli ol yoksa çıkarırız tehdidi ve baskısı hem mobbingdir yani suçtur hem de devleti zarara uğratmaktır, suçtur.
Bunlar yapılırken Sayın İmamoğlu’na ulaşılmaya çalışıldı ama İmamoğlu ısrarlı bir şekilde duymadı, görmedi, umursamadı, yoğun moduna girdi…
Bir kişinin ekmeği ile oynanıyormuş, çocukları aç kalacakmış…
Kimin umurunda olacak ki?
Sayın İmamoğlu ben bu konuyu bilmiyorum diyemez, çünkü danışmanlarının, Genel sekreterinin, yardımcılarının, özel kaleminin de haberi vardı.
Ama her ne hikmetse perde arkasındaki genel müdür yardımcısının, sosyal iletişimi ve yöneticilik anlayışı zayıf olan genel müdürün, idari işler müdürünün ve ilgili şeflerin önüne kimse geçemedi. Onlar mobbing yaparlar, ekmekle oynarlar, Sayın İmamoğlu sadece seyirci kalır.
Çünkü yönetim tarzları insan odaklı değil.
Efendim ne olmuş yani bir kişi işten çıkarıldıysa diyen bazı müsveddelerle karşılaşıyorum. Emek nedir ekmek nedir, alın teri nedir bilmiyor onlar. Bu personelin aldığı 14-15 bin TL kuruma yük olmuş maalesef. Bu keyfi yönetim tarzı devletin yetkili organlarınca incelenmelidir. Bu kurumdaki yönetim kadrosu acilen değiştirilmelidir.
Bu konuyu bir sonraki yazımda daha da irdeleyeceğim.