Bazı ilişkiler dışarıdan bakıldığında oldukça huzurlu, sakin ve istikrarlı görünür. Tartışmalar büyümez, krizler sanki hiç yaşanmaz, taraflar uyum içindeymiş gibi görünür. Oysa derine indiğimizde, bu “düzen”in aslında bir tarafın sessizce taşıdığı yüklerle ayakta kaldığını görürüz. Gerginlik çıktığında geri çekilen hep aynıdır. Sorunlar görmezden gelinir, kırgınlıklar yutulur, duygular bastırılır. Çünkü bu kişi, ilişkiyi sürdürmenin yolunun sürekli fedakârlıktan geçtiğine inanmıştır. Anlayışlı olan odur, toparlayan, gönül alan, susan, idare eden hep o.
İlişkide sürekli idare eden olmak, dışarıdan olgunluk ya da güç gibi algılansa da, içten içe sessiz bir tükeniştir. Bu durum, bireyin kendi ihtiyaçlarını sürekli ertelemesine, zamanla ne hissettiğini bile bilememesine yol açar. Kendi duygularına yer açamayan kişi, bir başkasının duygusal ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırken tükenir. Her seferinde “önemli değil” deyip geçilen kırgınlıklar, birikerek derinleşir. Sürekli anlayış göstermesi beklenen taraf, zamanla ilişkide bir “duygu taşıyıcısı”na dönüşür. Diğer kişi için rahat, konforlu ve sorgulamasız bir zemin sunar. Ancak bu zeminin nasıl kurulduğu, çoğu zaman fark edilmez.
İlişkiler karşılıklıdır. Sevgi, ilgi ve emek iki kişi arasında paylaşıldığında büyür. Ama bu denge bozulduğunda, bir taraf sürekli verirken diğer taraf almaya alıştığında, ilişki yalnızca bir kişinin sırtladığı bir yapıya dönüşür. Böyle bir ilişkide kalmak, çoğu zaman kişinin kendi iç sesiyle çelişmesi anlamına gelir. “Bu ilişkiyi ben sürdürüyorum” cümlesi bazen gururla değil, yorgunlukla söylenir. Çünkü o ilişki artık karşılıklı bir bağ değil, tek taraflı bir mücadeledir.
Kendi ihtiyaçlarını sürekli geri plana atan kişi, zamanla “böyle de idare ederim” düşüncesine tutunur. Ama o “idare etmek”, sadece ilişkiyi değil, kendi benliğini de bastırmaktır. Bu noktada önemli olan şu sorudur: Bu ilişkiyi sürdürmek için ne kadar kendimden vazgeçiyorum? Eğer bu cevap ağır geliyorsa, belki de artık ilişkiyi değil, kendimizi korumanın zamanı gelmiştir. Zira sağlıklı bir ilişkide, iki taraf da hem kendiyle hem birbirleriyle gerçek temas hâlindedir. Sessiz fedakârlıkların değil, açık iletişimin, karşılıklı anlayışın olduğu yerde sevgi gerçekten yaşar.
