Yaşadığı anı instagrama yüklemezse yaşadığına kendisi bile inanmayan bir Z kuşağına rağmen instagram bir haftalık kapanmadan sonra açıldı ve canlı yayınlarda ünlüler tarafından kutlamalar bile yapıldı.
Bir Z kuşağı üyesi geçenlerde kendisiyle instagramda dalga geçmişti. “Ölüp öteki tarafa gittiğimizde Tanrı bize dünyada nerelerde vakit geçirdiğimizi soracak, instagramda diyeceğiz.” Hakikaten de her gün birkaç saatini instagramda geçirmezse ertesi güne başlayamayan bir nesil var karşımızda. Bu nesil bizden daha barışık, daha sosyal, kendine sahip çıkmayı bizden daha iyi biliyor ama öyle bağımlılıkları var ki ellerinden aldığınızda dengeleri bozuluyor.
Instagram uzun zamandır sadece “Yediğin içtiğin de senin olmasın, gezip gördüklerinle beraber anlat” platformu değil. Ticari satış payı yüksek olmasına ve doğudaki şirketin de evinde mantı büken kadının da instagramdan satış yapabiliyor olmasına olanak sağlamasına rağmen asıl etkileyici tarafı bu da değildi.
Instagram 2010 yılında bir fotoğraf paylaşma sitesi olarak kuruldu. Ama yüklenen fotoğraflar basit uygulamalarla çok güzelleştirilebildiği ve bedava filtrelerle insanlar kendilerini zahmetsizce en az 10 yaş gençmiş gibi gösterebildiği için kısa sürede gönülleri fethetti. Öyle ki paylaşılan fotoğraflarda herkes genç ve güzel, ciltler pürüzsüz, vücutlar biçimliydi. Ünlülerin art arda instagram hesabı açıp hayatlarından kesitleri paylaşmaları, yüzyıllardır veremediğimiz bir küresel eşitlik ve herkese ulaşabilirlik kazanımının sağlanıldığını aslında gerçek olmayan sanal bir şekilde düşündürdü genç kuşağa. 2016 yılında herkese canlı yayın özelliği sağlanınca platform çığ gibi büyüdü. Akşam evinde otururken telefonun kamerasını ve filtresini açıp herkese anında canlı yayın yapabilme fikri ortalama hayat yaşayan kişilerin olduklarından daha önemli hissetmelerini sağladı. 2018 yılında gelen canlı yayındaki kişiye soru sorabilme özelliği de uzaktaki yıldıza dokunabilme etkisi yarattı. 2020 yılında aktif edilen ve Reels adı verilen kısa videoların eğlencesi yeri doldurulamaz bir şey haline geldi. Artık milyonlarca insan için instagram günlük antidepresan dozu gibi bir şey oldu. Günlük dozu alamazlarsa mutlu olamıyorlar. Instagram olmazsa hayatları sıradan, özelliksiz ve sıkıcı geliyor çünkü gerçek dünya ve gerçek hayatlar 2010 yılından itibaren instagramın yarattıklarıyla rekabet edemiyor.
Yasağın sürdüğü bir haftada ertelenen düğünler olduğu bile yazıldı. Instagramda paylaşılamayan bir eğlenceye gitmek istemeyen, tatillerini yasak nedeniyle öteleyen insanların bu semptomları aşırı bulunsa da artık instagramın yasaklanmaması gereken bir platform olduğu da suratımıza vuruldu.
Bir kitapta ve kitabın filminde söylenen ama sonrasında çok benimsenmiş olacak ki yüzlerce sohbette sanki söyleyen kişiler kendileri düşünüp bulmuşlar gibi tekrarlanan “Instagram herkesin fabrika ayarlarını bozdu” cümlesi gerçeği yansıtıyor olmasına rağmen Z kuşağının zaten fabrika ayarlarını bozmaya ihtiyacı vardı çünkü instagram öncesi nesillerin fabrika çıkış özelliklerine katlanamıyorlardı. Instagram evlerindeki akşamları daha çekilebilir kılıyor, bizim yapamadığımız şekilde kendilerini özel hissettiriyor.
Bir bilgisayar ağına ve bu ağ üzerinde fotoğraf ve anı paylaşmaya bu denli bağımlı olmak elbette ki sağlıklı bir şey değil. Kendi kuralları olan sosyal medyada bir kişinin öldürülmesi bazıları için cinayet, bazıları için adalet olarak algılanabiliyorsa, hayatımızın vazgeçilmezi olan bu platformu yasaklamak yerine küresel kuralları benzeştirebilmek gereklidir ki bu da bir hayalden ötesi değil. Ama ne olursa olsun, artık bireysel evlerde, azalmış kolektif paylaşımlarla geçen hayatların sağlık suyu haline gelmiş instagram gibi platformlar yasaklanmamalıdır. Kimilerine göre terörist kimilerine göre kahraman olabilen bir kişi için koz paylaşma yeri değildir instagram. Ya da bütün dirençlere rağmen yanlış tarafları çıkarılmadan yürürlüğe konulmuş bir hayvan hakları yasasının yarattığı etkinin büyümemesi için kapatılması gereken bir araç ta değildir.