Milli Eğitim Bakanımız açıkladı, eğitim müfredatında değişikliklere gidilecek ve dördüncü kez yapılacak olan değişikliklerle “eğitim bir kez daha” geri götürülecek. Çünkü, bundan önce üç kez denenen “müfredat değişiklikleri” eğitime fayda yerine zarar getirmekten öte bir işe yaramadı.
Yine yüz binlerce çocuk, okulda olması gerekirken, anne ve babalarıyla tarlalarda çalışıyor. Yine binlerce çocuk, aile bütçesine katkıda bulunmak için sanayide, tamirhanelerde ter döküyor. Ama tüm bu gerçekler orta yerde dururken milli eğitimde yeni bir müfredat çalışmaları dolu dizgin devam ediyor.
Okulları “STK’larla işbirliği çerçevesinde” cübbeli, sarıklı birtakım adamlarla teslim eden Milli Eğitim Bakanımız, yapılan müfredat çalışmalarını öve öve bitiremiyor.
Gerçekten eğitimin sorunlarını çözmek üzere yola çıkanların ele alması gereken konuların başında neler geliyor gelin bir bakalım.
Eğitim Reformu Girişimi’nin (ERG), “Eğitim İzleme Raporuna göre, Türkiye’de 442 bini aşkın çocuk eğitime erişemezken, sosyoekonomik durumun eğitime etkisi artıyor. Rapor, Türkiye’deki eğitim sisteminin içinde bulunduğu duruma dair önemli veriler içeriyor.
Eğitim çağında olan çocukların 13 yaşından sonra artan bir şekilde eğitim dışına çıktığına işaret eden rapor, eğitime devam edenler arasında ise sosyoekonomik durumu iyi olan öğrencilerle düşük gelir grupları arasındaki makasın açıldığını gösteriyor.
Rapora göre kamunun eğitime ayırdığı kaynaklar azalıp eğitim harcamalarında hane halklarının payı artarken en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grup bu harcamaların yüzde 60’a yakınını gerçekleştiriyor. Bu durum öğrencilerin becerilerine de yansıyor. Öyle ki Türkiye’nin katıldığı ve dördüncü sınıf öğrencilerine uygulanan Uluslararası Okuma Becerilerinde Gelişim Araştırması (PIRLS) 2021 verilerine göre yüksek ve düşük düzey sosyoekonomik durumdaki öğrenciler arasında 110 puan fark bulunuyor.
Eğitim İzleme Raporu 2023’e göre 2022-23 eğitim-öğretim yılında zorunlu eğitim çağındaki 6-17 yaş arası yaklaşık 442 bin 643 çocuk eğitimin dışında kaldı. Bu çocukların yüzde 49,9’u oğlan, yüzde 50,1’ini kız çocukları oluşturdu.
Zorunlu eğitim çağındaki çocuklar arasında eğitim dışında olan çocuk sayısı en fazla olan grup 14-17 yaş grubu. Ancak 14 yaşındaki çocukların yüzde 3,1’i okula kayıtlı değilken 17 yaşındaki çocuklarda bu oran yüzde 8,2’ye yükseliyor.
İlkokula gidecek çağda olan 6-9 yaş grubunda yaklaşık 75 bin 174, yaş grubu olan 10-13 olan ortaokul çağındaki yaklaşık 83 bin 401, yaş grubu olan 14-17 olan ortaöğretim çağında ise yaklaşık 284 bin 68 çocuk eğitim dışında bulunuyor.
Raporda “14-17 yaş grubu çocuklar, ekonomik etkenler, engellilik ya da erken yaşta ve zorla evlilikler gibi nedenlerle eğitim dışına çıkıyor olabilir. Eğitim dışına çıkma nedenlerinin tespit edilmesi bu çocukların eğitime geri dönmesine yönelik müdahale programlarının geliştirilmesi için önemli” değerlendirmesi yapılıyor.
Bir önceki yıl, bir eğitim kurumuna kayıtlı olan en az 20 bin çocuğun 2022-23 döneminde kayıtlı olmadığına işaret edilen raporda, bu çocukların neden kayıtlı olmadığına yönelik kamu kurumları tarafından daha fazla veri paylaşılmasına ihtiyaç olduğu vurgulanıyor.
Raporda eğitime erişim anlamında diğerlerinden daha dezavantajlı olan kız çocuklar, özel eğitim desteğine ihtiyacı olan çocuklar, kırsaldaki çocuklar, mülteci çocuklar ve çalışan çocukların durumu da ayrı ayrı değerlendiriliyor.
ERG hesaplamaları, 2022-23 eğitim-öğretim yılında zorunlu eğitim çağındaki yaklaşık 221 bin 739 kız çocuğun eğitim dışında olduğuna işaret ederken, kız çocuklarında okullulaşma oranının da bölgelere göre farklılaştığını gösteriyor. Örneğin ortaöğretimde Doğu Karadeniz (yüzde 97,3) ile bu oranın en düşük olduğu Güneydoğu Anadolu (yüzde 80,9) arasında 16,4 puan fark bulunuyor.
Eğitim dışına çıkan kız çocuk sayısının 14 yaş itibarıyla 20 binin, 15-16 yaş itibarıyla ise 30 binin üzerine çıktığı görülüyor. 17 yaşta ise eğitim dışına çıkan kız çocuk sayısı 50 binin üzerine çıkıyor.
Rapora göre bu durum kız çocukların eğitimde kalmasına yönelik toplumsal cinsiyet odaklı müdahale programlarına ihtiyaç olduğunu gösteriyor.
Çalışan çocukların durumuna da dikkat çekilen raporda bu konuda sınırlı veri olmasına karşın 15-17 yaş grubu istihdam oranının 2021’de yüzde 14’e, 2022’de ise yüzde 16,4’e yükseldiğine işaret ediliyor.
Rapora göre Türkiye’de yaşayan zorunlu eğitim çağındaki mülteci çocukların yüzde 31,4’ünü oluşturan 455 bin 302 mülteci çocuk ise bir okula kayıtlı değil.
İşte okulda olması gereken ama, olamayan çocuklarımızın durumu böyle. Şimdi, önümüzde böylesine dağ gibi bir sorun orta yerde dururken, okullardaki çocukları kendi kafalarına göre yetiştirmek isteyenlerin üzerinde ağırlıklı olarak düşünmeleri gereken nokta bu değil mi?