“Kalabalık yalnızlık”

Türk Dil Kurumu (TDK) ve Ankara Üniversitesi işbirliğinde “2024 yılı kelimesi” için oylama yapılmış, katılımcılardan “Yabancılaşma”, “algoritma”, “yozlaşma”, “yapay zekâ”, “ dijital yorgunluk”, “kalabalık yalnızlık”, “merhamet” gibi 7 kelimeden birisini seçmeleri istenmiş. 1 milyon kişi oylamaya katılmış çoğunluk tercihini “kalabalık yalnızlık” tan yana kullanmış. Ortaya çıkan sonuca bakarsak toplumumuz, özellikle gençlerimiz kendilerini yalnız hissetmektedirler. 21 yüzyılda insanlarımız kalabalık içinde yalnız, sevgisiz hissediyorlarsa onun arkasından birçok olumsuz sonuçların geleceği aşikârdır. Günümüz dünyasında insanların kalabalıklar içinde olsa da kendilerini yalnız hissettikleri doğrudur. Milli kültür ve inanç donanımı olmayanların yönlendirmesiyle, sadece şekilde batı medeniyetini öğrenen insanımız bireysel olarak hayata bakmaya ve bireysel yaşamaya başlamıştır. Bu inanç birlikteliği ile toplumculuk şuurunu geride bırakan düşüncedir. Batı’nın genel karakterini oluşturur. Yıllardır Batıya yönelmeyi yanlış anlayan veya anlatılan Türk halkının bugünkü durumu olağan dışı görülmemelidir.  Türk insanın karakteri toplumcu ve paylaşımcıdır. Ortak yaşam alanlarında beraber yaşamayı, beraber yaşadığı insanların iyi ve kötü gününde yanında olmayı şiar edinmiş bir millettir. Cenazede, düğünde, bayramlarda ve farklı birlikteliklerde Türk insanını bir arada, çok yakın, samimi görmek normaldir.  Batılılaşmanın yanlış anlatılması ve anlanması nedeniyle Türk insanının toplumculuk karakterinde de zayıflamalar olmuştur. Toplumculuğun yerini ferdiyetçiliğin, ahlakın yerini “açıkgözlülük” aldığı için bizde de kalabalık içinde yalnızlık, toplum içinde sevgisizlik baş göstermiştir. Bu rahatsızlık hızla yayılmaktadır. Fernando Pessoa Lizbon’ da doğan, Güney Afrika’da yaşayan ve İngiliz eğitimi ile yetişen Portekizli şair ve yazardır. Pessao; “Huzursuzluğun kitabı” adlı eserinde baştan sona yalnızlıktan bahseder. 37 yaşında iken kaybettiği annesini, ölümünü hatırlamıyorum bir yaşındaydım diyecek kadar da içi sevgisizlikle doludur. Anlatımına devam ettiğinizde karşınıza çıkan gerçek bu üç yaşında iken babasının ölümü ve annesinin bir başkasıyla evlenmesi ve kendisine bunun istediği ve beklediği sevgiyi verememesidir. Kısaca Fernando sevgisizlik ilgisizlik ve yakınında bulunanların yardımlaşmaması sonucu tuğla kalınlığında olan kitabında hep yalnızlığından bahseder. Günümüz Türkiye’sinde de bu ve benzer sorunlarla karşılaşmak mümkündür. Bu nedenle yapılan oylamada “kalabalık yalnızlık” ilk plana yerleşmiştir. Türkiye’mizde de ekonomik sıkıntı, sosyal bunalım, inanç zafiyeti, siyasi kargaşa, yönetenlere duyulan güvensizlik ve bunları sonucu ortaya çıkan sevgisizlik ve yalnızlık. Çocuklarımız ebeveynleri geçimlerini sağlamak için çalışmak zorundalar. Sabahın erken saatlerinde anneden ayrılan ve akşama kadar kreş, yuva gibi hiç tanımadığı, kokusunu içine almadığı birilerinin elinde akşamı bulmakta, akşamda yorgun ve bitkin eve dönen aile çocuğuna yeterli ve gerekli zamanı ve ilgiyi verememektedir. Dünlerde bu sorun daha azdı. Çünkü batının anne baba ve çocuktan oluşan çekirdek aile kavramı bizde uygulanmıyordu. Bizde çocuklarımızı emanet edebileceğimiz dedeler, nineler vardı. Anne ve babalarının kokusunu tam almasa da onların yürekten “kuzum”, “canım, “yavrumun kuzusu” diye samimi sıcak kucaklamaları bile bu yalnızlık duygusunun kaybolmasına neden olabiliyordu. Öyleyse yalnızlık çağın hastalığı diyerek geçiştirilemez.  Devamı sonraki yazımda.