Çocuklarımızı elbette ki ilk önce biz anne ve babaları koruyacağız. Ama bir talihsizlikle karşılaşan çocukların adalet haklarını kanun koruyamıyorsa kim koruyacak? Geçen haftayı İstanbul Bağcılar’da su dükkânı işleten Metin Şenay dehşetiyle geçirdik. Tıpkı Pulp Fiction (Ucuz Roman) filmindeki gibi, bir sokakta mütevazi görünüşlü bir su dükkanının arkasında 60 yaşındaki Metin Şenay adam ses yalıtımlı bir oda yapmıştı. Basına “dehşet odası” olarak yansıyan bu odada 2023 yılında 11 yaşındaki M. Y.’ye tecavüz ettikten dakikalar sonra polis tarafından yakalandı. Çocuk okul çıkışında eve gelmeyince ailenin polisi araması üzerine çocuğun eviyle aynı sokakta su dükkânı bulunan Metin Şenay’ın minibüsüne bindiği kamera kaydından görülebilmiş çok şükür. Sonrası yine saç baş yolduran milyonlarca hikayemizden birisi oldu.
Metin Şenay 2009 yılında aynı suçtan yakalanmıştı. O zaman 45 yaşındaydı. Yine küçük çocuklara tecavüz ve taciz etmiş ve sağduyulu bir ailenin şikayetiyle tutuklanıp 12,5 yıl hapis cezası almıştı. Kararı temyize götürmüş ve Yargıtay 2011 yılında, o yıldan sonra onlarca çocuğun tecavüze uğramasına neden olacak bir karar vermişti. Demişti ki Yüksek Mahkeme; “Ortada mağdurun soyut ifadesinden başka kanıt yok.” Ve Metin Şenay’ı aynı gün serbest bıraktılar. Küçücük çocukların hayatını karartan bir adamı dışarı salıverdiler. Geldiğimiz noktada bu adam evlenmiş, yine İstanbul’da deri topu birkaç semt ötede bir dükkân açmış, sokakta oynayan çocuklara su dükkanında su vererek hem onların hem de aynı sokaktaki esnafın güvenini kazanmış ve onlarca çocuğa tecavüz etmeye devam ediyor. Hem de İstanbul’un orta yerindeki bir dükkânda, kapısının önünden bir sürü insanın geçtiği sokağın birkaç metre gerisinde güpegündüz yapıyor bunları. Bu akıl almaz cesareti nereden mi buluyor? Tabii ki kanunlarımızdan! 2009 yılında işlediği suç sabitken bunu delile dökemeyen adalet sisteminin yine kendi yetersizliği nedeniyle suça dair ispat oluşturamaması üzerine Yüksek Mahkeme eliyle serbest bırakılmış olmasının verdiği güvenden alıyor. O adam Kanun’un ona bir şey yapamadığını gördü, Kanun uygulayıcıların ve uygulamalarının çoğunun ne kadar boş olduğunu fark etti ve 2011 yılından beri baldızının kızları dahil onlarca çocuğu taciz etmekle suçlanıyor şimdi.
Kanun gözümüze baka baka, delil olmadığını söyleyerek bir çocuk tecavüzcüsünü sokağa salarsa ana babalar ne yapacak? Çocuğu – Allah korusun – ağlayarak tecavüze uğradığını söylediğinde önce test laboratuvarlarına götürüp sperm örneği mi aldıracak? Yavrusu taciz zilletine uğramış bir aileden kanun bunu mu bekliyor suçun ispatı için? Bu kanunlar bu çocukları koruyamıyor, geliştirilmesi ve özellikle çocuklar cinsel suçlarında daha detaycı yasalar olması lazım. Devletin kanununun çoluk çocuğun hakkını korumadığını gören suçlu da ne suç işlemeyi bırakıyor ne de fakir fukaranın evladının hayatını karartmayı…
Bu defa polisin Mobese kameraları sayesinde suçüstü yakaladığı olayda verdiği ifade ise çıldırtıcı; Allah M. Y.’nin anne ve babasına sabır ve sağduyu versin. Metin Şenay suçunu itiraf ediyor ve diyor ki “Çocuğu okul çıkışı alıp dükkânıma getirdim. İşyerimin kapılarını kilitledikten sonra onu yalıtımlı odaya götürdüm. Yanağından öptüm. Kıyafetlerini çıkarttım. Ona ‘Zaten 3-4 sene sonra ilişkiye gireceksin bari şimdiden benimle gir’ dedim. Onunla ilişkiye girdim. Yaklaşık 10 dakika sürdü. Çocuktan kan geldi. Yaşını 12 olarak biliyordum. Başka bir çocuğa cinsel istismarda bulunmadım.” Ama bilgisayarından, telefonundan en az 3 çocuğa daha tacizde bulunduğunun kanıtları çıkıyor ve şu an toplam 331 yıl hapisle yargılanıyor. Yakalanmasına çok şaşırmış olmalı Metin Şenay ve şu an belki de kendisine gelecek sefer etrafındaki kameralara daha çok dikkat etmesini telkin ediyordur. Ya da tecavüzden hemen sonra bu defa yaptığı gibi çocuğu alıkoymaması gerektiğini düşünüyordur. Bu canavarı yakalamak için o gün kamera görüntülerini didik didik eden bütün kamu görevlilerinden Allah razı olsun.
Şimdi Kanun için kendi hatasını düzeltme zamanıdır. Yasa 331 yıl diyorsa 331 yıl cezayı verme zamanıdır. Aradan geçen yıllar onlarca çocuğun acısı ve ömür boyu taşıyacakları travmalar pahasına bu defa Kanun’a istediği delilleri verdi. Şimdi çocuklarımızın Devlet katında çaresiz olmadıklarını gösterme zamanıdır.