GECE, elimde kalem okuduğum bir kitapla ilgili notlar alırken, aklıma gelen bir konuyu özetleyerek sizlerle paylaşmak istedim.
Kısa bir süre önce (2020 de) tehlikeli bir virüs ortaya çıkmış/çıkarılmıştı.
Virüs tehlikesi nedeniyle dünyanın büyük bir bölümü evlerine kapanmıştı.
Önemli bir nüfusu evlere kapatmasına rağmen büyük Salgın hastalıklarla ilgili yapılan araştırma da, 2020 yılında yaşadığımız (COVID 19) salgını önce yaşananların çoğundan daha az etkili ve tehlikeli olduğu görülüyor.
Örneğin 1346-1353 yılları arasında yaşanan adına “Kara Veba” veya diğer adıyla “Kara Ölüm” de denilen salgın, en tehlikelisi. Öldürücü salgınlar içinde en önde olanı.
Bilgilere göre bu Kara Ölüm salgınında Avrasya ve Kuzey Afrika’da 75-200 milyon arasında insanın kaybedilmiş.
İşin enteresan tarafı bu kadar insan ölürken, o dönemde Çin ve Hindistan’ın salgından haberleri bile olmamış.
Bilim adamları o yıllarda iletişimin, tanışmanın görüşmenin, ülkeler, kıtalar arası yakınlaşmanın olmadığını sebep olarak gösteriyorlar.
Doğru tabi, hastalığın yayılması için hasta insanların sağlam insanlarla temaslarının olması lazım.
21.yüzyılda insanların saatler içinde binlerce kilometre uzaklara gidebildiğini düşünürsek virüsün yayılması belki de saatlerle ifade edile bilinir.
Ünlü İsviçreli Psikiyatrist Carl Gustov Jung “Krizler, sarsıntılar, hastalıklar tesadüfen ortaya çıkmaz” diyor.
Allah korusun öyle bir tehlike vuku bulduğunda veya virüs ürediğinde/ üretildiğinde insan kaybı sayısı korkunç sayıda olacak demektir.
İşgücü, ekonomik kayıp vs. i hiç saymıyorum.
Adına dost denilen ülkelerden! farkında olunmadan veya kasıtlı olarak virüs üretilip hedef kitlelere ulaştırıldığında neler olur?
Düşünmesi bile korkunç sonuçlar ortaya çıkar.
Bu gibi tehlikeleri de dikkate alarak yönetenler, ilim adamları ve tüm ilgililer mümkün olan tedbirleri önceden alsalar, halkıda bilgilendirseler ne kadar güven verici olur.
Ve tabi halkta ülkesini, devletini ve kendini ilgilendiren konularda duyarlı olsalar, olsak muazzam olmaz mı?