Geçen hafta lapa lapa kar yağar ve bu hafta insanlar sıcaktan kısa kollu kıyafetlerle dolaşırlarsa ne olur? Kış olmadan gelen bahar kıyamet alameti midir? Geçmişte hangi basit doğa olaylarını kıyamet alameti sandık acaba? Bir de tarihimizde, insan eliyle yaratılan olayların kıyamet habercisi olduğu iddia edilen durumlar var ki bazıları hakikaten ürkütücü.
Mesela en bilindiklerinden olan; dünyanın sonu geldiğinde kadın nüfusunun çok artmış olacağı ve hatta 50 kadına bir erkek düşeceği iddiası müthiş bir rekabet ortamını düşündürse de bence bu kehanette bahsedilen şey orduların yok olduğu bir dünya savaşıdır. İkinci Dünya Savaşındaki 60 milyon erkek kaybı (toplamda 80 milyon insanı hayattan koparmıştı o korkunç savaş) sonrasında özellikle pek çok Alman kadınının erkeğe hasret yaşadığını; bir erkeğin sarılması, bir tatlı dokunuş, bir öpüş, evinin içinde bir erkek nefesi uğruna neler yaptığı şimdilerin unutulmuş E Yayınları kitaplarının çoğunda fonda dururdu.
Bir diğer kıyamet alameti olarak kitapların sayısının çok fazla artmış olacağı yazılmış ve gülmekten kopmamıza neden olmuştu. Acaba neden kitap sayısının artmış olması bin yıl evvelinin düşünüründe dünyanın sonunun gelmiş olduğu hissini uyandırıyordu? O zamanlar bir kitap yazmanın ve onu insanlara ulaştırmanın büyük zorlukları altında, bir ülkede bir yılda yazılabilen kitap sayısının bir elin parmaklarını geçemiyor olması yüzünden mi? O zamanlar kitap ne denli büyük bir hayat lüksüymüş kitap ve biz bugün o lüksü ne kadar hor kullanıyoruz, daha doğrusu hiç kullanmıyoruz.
Kıyamet zamanı kadınlar erkeklerin değil erkekler kadınların sözünü dinleyecekmiş. Fazla mutaassıp taraflarca ve muhtemelen erkeklerin gözünü korkutup tatlı bakışlı kadınlarına teslim olmamaları için yazılmış bir eski kehanet olsa da insan medeniyetimizin tarihi boyunca hiç denemediğimiz bu şekle bir şans vermek lazım derim, hem belki kıyamet kopmaz.
Dünyanın sonunda faiz normal bir uygulama olacakmış; ama Nas’ları denedik olmadı ve Mehmet Şimşek faizleri serbest bıraktı. Bundan da korkmamıza gerek yok zira bizim faizimiz çalışmadan yan gelip yatmamızı sağlayacak bir gelir kapısı olmayıp deri topu bizi yüksek enflasyona karşı korumaya çalışan bir iç ayar mekanizması sadece.
Bizde en ciddi kıyamet ambiyansı 1666 yılında İzmir’de yaşandı bilirsiniz. Adıyla belki kendisinin bile şu an görse şaşıracağı ilginçlikler silsilesini başlatan Sabetay Sevi çıkageldi ve 1666 yılında kıyametin kopacağı ilan etti. Detaylarını Amin Maalouf’un eşsiz “Yüzüncü Ad” kitabında okuyabileceğiniz o akıl tutulması günlerde insanlar hatta akıllı tüccarlar bile işi gücü bırakarak Sabetay Sevi’nin dizinin dibinde oturup dünyanın sonunu beklemeye başladılar. İzmir’in hahamları kendi dindaşlarıyla başa çıkamayıp konu raydan çıkınca Sevi İstanbul’a çağırılmış ve öldürülmesi beklenirken inanan herkesi hayrete düşürecek şekilde Müslüman olup üstüne Padişah V. Mehmet’le namaz dahi kılıp bir de onun adını alarak Mehmet Efendi ismiyle saraya postu sermiştir. İzmir’de onun lafına kanıp malı mülkü dağıtan tüccarlar da bekledikleri kıyametin hiç oralı olmaması karşısında yedikleri kazıkla kalakalmışlardır. Hayat her zamanki gibi devam etmiş ve 1666 yılı güzel bir baharla geçip gitmiştir. Ortalığı gereksiz yere böyle karıştıran Sabetay Sevi’nin yıllar sonra Balkanlar’a gönderildiğinde orada da uslu durmayıp tarikatımsı bir şey başlattığı söylenir. Malumunuz üzere Sabetay kıyameti koparamadı ama bize 350 yıldır konuşup durduğumuz Sabetaycıları hediye etti.
Bu yüzyılda ise 21 Aralık 2012 yılında yani 21.12.2012’de kıyametin kopacağına, dünyamıza bir meteorun çarpacağına ve sonrasında olağanüstü bir çağa geçeceğimize inanıldı. Maya’ların; o haklarını yediğimiz zavallı insanların takvimlerinde bunun yazdığından o kadar çok insan emindi ki modern zaman kilise eşdeğeri NASA kapsamlı bir açıklama yapıp böyle bir şey olmayacağını açıkladı; dünyamıza “bir cisim yaklaşıyor” değildi, 22 Aralık sabahı hayatımız her zamanki dertleriyle devam edecekti, NASA buna garanti verdi. Dedikleri gibi de” oldu. Belki 21 Aralık 2012 gecesini kıyamet manzarasını biraz yukarıdan izlemek isteyen hayalperestlerin doluştuğu Şirince’de, restoranlarda Kıyamet menüsü çıkararak kesesini bir hayli dolduranların hayatında ufak değişiklikler olmuş olabilir ama kalanımız 22 Aralık sıkıcı sabahına uyandı.
Kış olmadan bahar geldi, doğanın kabuğu için pek iyi olduğu söylenemez ama hiç te kıyamet kopacağa benzemiyor. Çıkalım dışarıya, güzel bahar güneşinde dertlerimizi unutalım.