“Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.”
diyor ya Nazım Hikmet, işte Köy Enstitüleri’ni kuranların amacı da tam olarak buydu. Yaşamayı ciddiye alan, köyü, köylüyü bilinçlendirmeyi, kalkındırmayı, aydınlatmayı amaç edinen; okuyan, düşünen, sorgulayan, üreten insanlar yetiştirmek…
Ankara Eğitim-Sen Şubeler Platformu, kuruluşunun 85. yıl dönümünde Köy Enstitüleri’ni anmak, anlamak ve anlatmak adına her yıl gerçekleştirdiği geleneksel resim-heykel sergisinin bu yıl yedincisini düzenledi. Zafer Çarşısı Güzel Sanatlar Galerisi’nde gerçekleşen sergide 125 sanatçıya ait resim ve heykeller Başkentli sanatseverlerle buluştu. Etkinliğe katkı sunanlar arasında ise Birleşik Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği (BRHD), Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği, Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı, Öğretmen Okulları Öğretmen Liseleri ve Tüm Eğitimciler Derneği, Kültür Sanat-Sen, İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı ve Alegori Kültür Sanat Derneği yer alıyor.
Sergi, tüm hafta boyunca müzik ve şiir dinletisi, söyleşiler, performans çalışmaları gibi etkinliklerle devam edecek. Bununla birlikte öğretmen yazarların kitaplarının tanıtıldığı stand da hafta boyu sergi salonunda olacak.
‘KÖY ENSTİTÜLERİ, DÜNYADA BENZERİ GÖRÜLMEMİŞ BİR EĞİTİM PRATİĞİNİN ADIDIR’Sergi açılışında konuşma yapan Eğitim-Sen Genel Başkanı Kemal Irmak etkinliğin geleneksel hale getirilip, çalışmaların köy enstitülerinin kuruluş ve onun geleneğiyle bütünleştirilmesinin çok anlamlı ve değerli olduğunu dile getirerek, “Köy enstitüleri, Anadolu’da ve dünyada benzeri görülmemiş bir eğitim pratiğinin adıdır. Dolayısıyla çok kıymetli ve çok değerlidir. Köy Enstitüleri, 1940’larda yırtık pırtık yamalı elbiseleriyle köylerinden çıkan çocukların büyük bir kanat çırpışıdır. Kanadı kırık bir şekilde köy enstitülerine gitmiş bu çocuklar orada aldıkları eğitim, oluşturdukları gelenek ve kültürle Anadolu’nun her yanına adına ‘aydınlanma’ denilen bir kanat çırpınışı ve aydınlanma meşalesinin yakılmasının öncüsü olmuştur. Köy Enstitüleri bu topraklarda Anadolu’nun her köşesine gericilik yerine aydınlanmayı, ilericiliği, çağdaşlığı, çalışmayı, üretmeyi, bir arada olmayı, kardeşliği, kardeşçe yaşamayı bu topraklara yaymanın, Anadolu’da farklı bir güneşle uyanmanın ve uyandırmanın adıdır. O yüzden bu çocuklar yırtık elbiseleriyle evlerinden kanadı kırık bir kuş gibi çıkarken ülkeye adı aydınlanma denilen çok güzel bir elbise diktiler ve giydirdiler. Köy Enstitüleri, sadece orada okuyan çocukların bir aydınlanma mücadelesi değil; bu topraklardaki eğitim emekçilerinin, eğitimin demokratikleştirilmesi mücadelesinin, demokratik iş mücadelesinin, devrimci öğretmen mücadelesinin de aslında bir anlamda başladığı ve başlatıldığı yerlerdir.”
‘KÖY ENSTİTÜLERİ EĞİTİM PRATİĞİNİ YAŞATMAK İÇİN MÜCADELE EDİYORUZ’Bugün aramızda Köy Enstitülü olup da yaşayan çok az öğretmen olduğunu söyleyen Irmak, “Onlara sağlıklı ömürler ve yaşlar dilerken, hayatlarını bu mücadele kaybeden ve beraberinde bugün bu mücadeleyi sürdüren arkadaşlarımızı da saygı ve sevgiyle yad ediyor ve anıyorum. Bugün buradaki katılım gerçekten çok anlamlı ve bunun geleneksel hale getirilmesi de çok önemli. Biz de Köy Enstitülerinin eğitim pratiğini yaşatmak için mücadele ediyoruz. Vakıf oluruz olmayız. Ama bugün Köy Enstitüleri ile ilgili onları anlatan bir cümle kurmak istersek o da şudur; Bu çok uzun soluklu, keyifle okunan bir roman ve bizim için bu topraklarda hiç bitmeyecek bir senfonidir.”
Sergi, 5 Mart’a kadar Köy Enstitüleri’ni anmak, anlamak ve anlatmak isteyen sanatseverler için Zafer Çarşısı’nda ziyarete açık olacak.