“Kuraklık sürerse suyun kalitesi bozulabilir”

Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, Ankara’daki su kaynakları ve kuraklık riski üzerine önemli açıklamalarda bulundu. Son dönemde artan kuraklık ve iklim değişikliği nedeniyle su yönetiminin daha verimli hale getirilmesi gerektiğini vurgulayan Yıldız, başkentteki mevcut su durumu ve gelecekteki su kaynaklarıyla ilgili potansiyel tehditler hakkında detaylı bilgiler paylaştı. Su kalitesindeki olası değişikliklerin sağlık üzerinde etkisi olmayacağını belirten Yıldız, su kayıplarını azaltmak için şebekelerde yapılması gereken iyileştirmelere de dikkat çekti. Ayrıca, su tasarrufu sağlamak için alınması gereken önlemler ve evde uygulanabilecek su kullanım alışkanlıkları üzerine de önerilerde bulundu.
“KURAKLIK DEVAM EDERSE SUYUN KALİTESİ BOZULABİLİR”ASKİ’nin Başkentin 310 gün yetecek kadar suyu var açıklaması hakkında konuşan Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, “Başkentin şu anda 310 günlük suyu barajlardaki mevcut su dikkate alınarak hesaplanmıştır. Ama bu hesaplamada Kızılırmak’tan gelen su miktarı hesaba katılmıyor. Kızılırmak’tan Ankara’ya su getirmek için zamanında bir hat döşenmişti. O döşenen hatta Kızılırmak suyu sülfat yoğun bir su olmasına rağmen kurak dönemlerde su diğer suyla karıştırılarak Ankara’ya veriliyordu. Şu anda kuraklık devam ederse Ankara’da miktar olarak bir su sorunu olmaz ama suyun kalitesi bozulabilir” dedi.
“SU KALİTESİNDEKİ DEĞİŞİKLİK SAĞLIĞI ETKİLEMEZ”Suyun kalitesinin insan sağlığına etkisi olmayacağını belirten Yıldız, “Ankara’da miktar olarak su sorunu yok ancak eğer önümüzdeki yıl çok kurak bir dönem yaşanırsa Kesik Köprüden gelecek suyun da verilecek suya karıştırılmasıyla su kalitesinde kısmi azalma gerçekleşir.  Bu durum daha önce zaman zaman yapıldı. Suların karıştırılması sağlığı tehlikeye atacak bir durumu olmaz. Ama suyun tadı değişir ve çeşme sularının kullanımı azalabilir” diye konuştu
“ İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ SU KAYNAKLARINI ETKİLİYOR”Son yıllarda Ankara’da yağışların azalması ile ilgili konuşan Dursun Yıldız, “İklim değişikliği, Türkiye’nin çeşitli bölgeleri dahil olmak üzere Orta Anadolu’da ve Ankara çevresinde etkisini gösteriyor.  Bu değişiklik öncelikle su kaynaklarında etkili oluyor. Türkiye bir bölgesel kuraklık ülkesi, iklim değişikliği bu bölgesel kuraklıkları daha sık, daha şiddetli ve sürekli hale getirdi. Belediyelerin su ve kanalizasyon idarelerinin kurak periyotlarda suyu verimli kullanma çağrısı önem taşıyor” dedi.
“KURAK PERİYOTLARDA YAPILAN ÇAĞRILAR YETERLİ OLMADI”Belediyelerin suyun verimli kullanılmasına yönelik iletişim stratejilerini geliştirmesi gerektiğini vurgulayan Yıldız, “Belediyeler sadece çağrı yapmakla değil aynı zamanda pilot bölgelerde başlayarak suyun verimli kullanılmasına yönelik aparatları dağıtmalıdır. O bölgelerde suyun verimli kullanılmasının ölçümlerini yapılmalıdır. Ayrıca suyu verimli kullananları da ödüllendirerek teşvik arttırılabilir. Kurak periyotlarda yapılan suyun verimli kullanılmasına yönelik çağrıların yeterli olmadığı görüldü” ifadelerini kullandı.
“3K PRENSİBİ: KORUMA, KULLANMA VE KAPASİTE GELİŞTİRME”Su Politikaları Derneği olarak iklim değişikliğinin etkisine karşı uygulanması gereken prensiplerden bahseden, Dursun Yıldız “Su Politikaları Derneği olarak iklim değişikliği etkisine karşı ‘3K’ prensibinin mutlaka uygulanması gerektiğini düşünüyorum. 3K’nın açılımı; koruma, kullanma ve kapasite geliştirmedir. Koruma, çevreden başlayarak su kaynaklarını korumayı, kirlilikten uzak tutmayı ve su döngüsünü sürdürülebilir kılmayı hedefler. Kullanma ise suyu en verimli şekilde kullanabilecek toplumsal bilinci oluşturmayı ve kullanım verimliliğini arttırmayı amaçlar. Kapasite geliştirme ise, kurumların dijital teknolojileri de işin içerisine alarak kendi kapasitelerini artırmalarını gerektirir. Kurumlar, suyun daha verimli yönetilmesi için teknolojik altyapıyı kullanarak bu kapasiteyi güçlendirmek zorundadır” diye konuştu.
“ANKARA’DA KAYBOLAN SU YÜZDE 35 CİVARINDA”Ankara’da şehir şebekelerinde kaybolan suyun yüzde 35 civarından olduğunu belirten Yıldız “Bu yönetimde, öncelikle şebekelerde kaybolan suyun daha aşağıya çekilmesi için çaba sarf edilmelidir. Kapasiteyi geliştirerek, su kaçaklarını tespit etmek ve bunları önlemek, kayıpları en aza indirmek gerekmektedir. Kaybolan suyu %8-10 seviyelerine indirmek mümkündür. İklim değişikliği yalnızca kurak dönemlerde su yönetimini zorlaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda şiddetli yağışlar şehirlerde ani sellere de yol açıyor. Ani şehir sellerine yönelik önlemler, meteoroloji uyarıları yapıldığında değil, çok daha önceden alınmalıdır. Bu nedenle yağmur suyu hatlarının toplanması gibi hazırlıkların şimdiden yapılması gerekiyor. Aksi takdirde, şehir selleri riski azalmayacaktır” dedi.
“KURAKLIK DURUMUNDA, ANKARAYI BESLEYEN BARAJLARDAKİ SU MİKTARI YETERSİZ KALABİLİR”Şebekelerdeki su kaybının temel nedeninin sistemlerin eski ve yetersiz olmasından kaynaklandığını belirten Yıldız, “Sistemler yetersiz, şehir şebekelerindeki borular ise oldukça eski. Bu boruların bir an önce değiştirilmesi gerekiyor. Özellikle bağlantı noktalarında önemli miktarda su kaybı yaşanıyor. Ankara, kurak periyotlarda miktar açısından su temininde ciddi bir risk yaşamayacak gibi görünüyor. Ancak yağış miktarlarının daha da azalması durumunda, Ankara’yı besleyen barajlardaki su miktarı yetersiz kalabilir. Bu durumda Kızılırmak’tan su takviyesi yapılması gerekebilir. Ancak böyle bir durumda, Ankara’da kullanılan suyun kalitesi sorun oluşturabilir” ifadelerini kullandı.
“TARIMSAL FAALİYETLER EKİM AYINDAKİ DÜŞÜK YAĞIŞLARDAN OLUMSUZ ETKİLENDİ”Ekim ayındaki yağış azlığının hem su kaynakları hem de tarımsal üretim üzerindeki olumsuz etkileri olduğunun söyleyen Dursun Yıldız “Ekim ayı Türkiye genelinde oldukça kurak geçti. Yağışlar, uzun yıllar ortalamasının yaklaşık yarısı seviyesinde kaldı. Karadeniz Bölgesi ile Kars, Ağrı ve Iğdır dışında, ülkenin büyük bölümünde yağışlar normallerine göre %50’den fazla, bazı bölgelerde ise %80’e varan oranlarda azaldı. Bu durum yalnızca bu yıla özgü değil; son 6 yıldır ekim ayı yağışları, uzun yıllar ortalamalarının altında seyrediyor. Ancak bu yıl, yağışlardaki azalma daha belirgin hale geldi ve Türkiye genelinde çok geniş bir alanı etkiledi. Bu gelişme, gelecekteki kuraklık riskine yönelik önemli bir ikaz niteliği taşıyor. Eğer kurak dönem devam ederse, Türkiye yeni su yılına, yağışların oldukça düşük olduğu bir ekim ayıyla başlamış olacak. Sonbahar ve kış ayları, Türkiye’nin toplam yağışlarının yaklaşık %50-60’ını aldığı kritik bir dönemdir. Bu nedenle, bu aylardaki yağış miktarları su kaynaklarının sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşımaktadır. Sonbahar yağışları yalnızca içme ve kullanma suyu için değil, aynı zamanda çiftçiler için çok önemlidir Tarımsal faaliyetler, ekim ayındaki düşük yağışlardan olumsuz etkilendi. Bu durum, Ankara çevresi de dahil olmak üzere birçok bölgede kendini gösterdi” diye konuştu.
“YAĞIŞ EKSİKLİĞİ REKOLTEYİ ETKİLEYEBİLİR”Yağış eksikliğinin kuru tarım yapılan bölgelerde tohum ekimi ve çimlenmeyi engellediğini belirten Yıldız,” Yağmura dayalı kuru tarım yapılan bölgelerde ekim ayında beklenen yağışların düşmemesi, tohum ekimini ve atılan tohumların çimlenmesini engelledi. Bu durum, ilerleyen dönemde rekolte üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Eğer bu durum devam ederse, tarımsal kuraklığın yanı sıra meteorolojik ve hidrolojik kuraklık riskleri de Ankara başta olmak üzere ülkemizin diğer bölgelerinde artış gösterecek. Bu risklerle başa çıkabilmek için 3K prensibi unutulmamalıdır. Yönetim kapasitesinin artırılması, su yönetiminde çiftçiler, bireyler ve sanayicilerle daha bilinçlendirici ve iş birliğini güçlendirici ilişkiler kurulmasını gerektiriyor. Çünkü su yönetimi, yalnızca masa başında alınan kararlarla başarıya ulaşabilecek bir konu değildir” dedi.
“12 YILDIR BEKLEYEN SU YASASI TBMM’DEN GEÇEREK YASALAŞMALI”Türkiye’nin su yönetimindeki yasal boşlukları bir an önce doldurması gerektiğini belirten Dursun Yıldız, “Türkiye, su yönetimindeki yasal boşluklarını bir an önce doldurmalıdır. 12 yıldır bekleyen Su Yasası taslağı, artık TBMM’den geçerek yasalaşmalıdır. Bu süreçte, yasal, kurumsal ve düşünsel açıdan atılması gereken adımlar bulunmaktadır. Ayrıca, Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından havza ölçeğinde suyun nasıl kullanılacağına dair planlamalar yapılmış olsa da, bu planların uygulanmasına yönelik adımların geciktiği görülmektedir.”  İfadelerini kullandı.
 “SU YÖNETİMİ İÇİN ŞİDDETLİ VE SÜREKLİ YAĞIŞLAR GEREKİYOR”Su yönetiminde beklenen yağışların daha şiddetli ve sürekli olması gerektiğini ifade eden Yıldız, “Su yönetimi için beklenen yağışlar, son dönemde görülen ani ve kısa süreli yağışlardan farklı olarak, geçmişteki gibi daha şiddetli ve sürekli olmalıdır. Diğer yağış türleri, örneğin kar yağışları da dahil olmak üzere, yağışın uzun bir süreye yayılmasına ve su kaynaklarını beslemesine daha faydalıdır. Ancak şu anki yağışlar, ani ve kısa süreli şiddetli olmaktadır, bu da yağmur suyu toplama sistemlerinin kapasitesini aşmasına neden oluyor. Özellikle kodu düşük bölgelerde su birikintileri ve bodrum katlarında su baskınları yaşanabilmektedir. Büyükşehir belediyeleri bu durumu önlemeye çalışmakta, ancak yapılan uyarıların ardından risk altında olan bölgeler belirlenmeli ve bu bölgelerde yaşayanlar, yağışların artmasıyla ilgili bilgilendirilmelidir. Türkiye’nin su yönetimi konusunda hem yöneticilerin hem de kullanıcıların bilinçli olması büyük önem taşımaktadır” dedi.
 “EVDE SU KULLANIMI ALIŞKANLIKLARINI DEĞİŞTİREREK SU TÜKETİMİ YÜZDE 40 ORANINA AZALTILABİLİR”ASKİ’nin tasarruf çağrısının ardından evlerde uygulanabilecek tasarruf yöntemleri hakkında konuşan Dursun Yıldız, “Evlerde, suyun yaklaşık yarısı duş ve tuvaletlerde kullanılmaktadır, bu nedenle alınacak önlemler büyük önem taşımaktadır. Duş başlıkları daha tasarruflu kullanılacak şekilde değiştirilebilir, musluklara suyu azaltıcı ancak aynı verimlilikle suyu kullandıran aparatlarla permatör yerleştirilebilir. Tuvalet rezervuarlarına ise hacmi azaltacak plastik şişeler konulabilir. Bu şekilde, evde en fazla suyun tüketildiği bölgelerde önemli bir tasarruf sağlanabilir. Ayrıca, çamaşır ve bulaşık makinelerinin tam dolu kullanılması, su sızıntılarının önlenmesi, bulaşığın bulaşık makinelerinde yıkanması ve aşırı su kullanımına yol açan halı yıkama gibi alışkanlıklara son verilmesi gerekmektedir. Evde su kullanımını azaltmak için teknik önlemler almanın yanı sıra, su kullanım alışkanlıklarımızı değiştirerek de su tüketimini yüzde 40 oranında azaltabiliriz. Bu, hem Ankara’nın su bütçesine hem de hane halkının ekonomik bütçesine önemli katkılar sağlayacaktır” diye konuşarak sözlerini noktaladı.