Küresel aktörler ve Türklük şuuru ile hareket

İkinci Dünya Savaşından sonra oluşan/oluşturulan küresel dengeler, yine küresel güçler tarafından değiştirilmektedir. Küresel dengeler değiştirilirken, değiştiren güçler Türkiye’ye yeni bir yol ve rol zorlamasında bulunmaktadır.
Rol ve yol dağıtan küresel güçler telkinlerine sıcak bakmayan veya uygulama imkânı bulamayan Türkiye gibi ülkelere yaptırımlar getirerek onu zayıflatmaya ve hassas noktalarından yaralamaya çalışmaktadır. Bu çizgi doğrultusunda Türkiye’ye yaptırımlar uygulayarak zayıflatmak ve parçalamak sonucuna götürülmek isteniyor.
Küresel aktörlerin bu planı, onları destekler politikalar üreten, uygulayan yerel yöneticilerin yetersizliği de eklenince ortaya üzücü sonuçlar çıkıyor.
Anlaşılıyor ki küresel güçler yeni bir Sevr dayatmasının altyapısını hazırlıyorlar. Yalnız küresel güçler bundan önce olduğu gibi kendileri fiili olarak devreye girmiyor, kendileri adına hareket eden taşeron devlet veya örgütleri kullanıyorlar.
En önemli silahlarından biri de üzerinde ameliyat yapacakları ülkenin politikacılarından, yazarlarından, gazetecilerinden, akademisyenlerinden devşirdikleri kişilerdir. Onlar aracılığı ile düşüncelerini, fikirlerinin propagandasını yaptırıp taraftar kazanırlar. Açık anlatımla hep yaptıkları gibi, maşa kullanarak istediklerini yaptırma politikasıdır. 
21. yüzyılda toprak altındaki yılanın hareketlerinin tespit edilebildiği teknik gelişmişlik içinde bile Türkiye’nin çevresinin dost olmayanlar tarafından çevrildiği tam olarak fark edilmiyor ve terörist başı kadar ciddiye alınmıyor.
Ege, Akdeniz ve güneyimizdeki düşmanca tavır ve birliktelikler kısa ve uzun vadede tehlike teşkil eden gelişmelerdir.
Kıymetli okuyucularım; Türkiye Cumhuriyeti Kanunları ile ilgili bir yazımda, kurulan cümlelerin, yapılan kanunların, “Lafız’ına” ve “ruhuna” dikkat etmek gerekir diye yazmıştım.
Bu gerçekten hareketle herhangi bir yazı, konuşma, yasa maddesi, Antlaşma maddeleri hakkında sağlıklı bilgi ve fikir sahibi olmak, yorum yapabilmek için yazılanların lafzına ve ruhuna dikkat etmekle beraber ilgili odakların, devletlerin ekonomik ve siyasi güçlerine, iç ve dış güvenlik politikaları hakkında bilgi sahibi olunması gerekir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti 1. Dünya Savaşından bu tarafa en zor dönemlerini yaşamaktadır. Yeni bir savaş tehlikesi yanı başımızdadır. Yeni olabilecek savaş yeni bir dünya savaşını bile tetikleyebilir. Önemli bir dönemdeyiz.
Bu kadar önemli ve sorunu bol süreçten geçerken terörist başından destek beklemek, bölücülere yeni yeni konuşma ve hareket serbestisi açmaktır. Yapılan çağrılar birilerine göre gerekli olan çağrılardır ama sonucunun istenen ve beklenenleri getirmeyeceği bellidir. Hele kumar masasındaki gibi el yükseltmek yapılan hataların üstünde bir hatadır.
İzmir’i düşman işgalinden kurtarırken 400 km’lik yolu yaya olarak, ayrıca kiloluk teçhizatla ve savaşarak yürüyerek kat eden Türk ordusunun, Türk milletinin torunları olduğumuzu unutmamalıyız. Yapacağımız her iş, atacağımız her adım bize uygun olmalıdır.
Türk gibi düşünen Türk gibi hareket eden olmak dileğiyle…