TÜİK, 2024 yılı Mart ayı enflasyon rakamlarını açıkladı. Tüketici fiyatlarındaki (TÜFE) değişim martta bir önceki aya göre yüzde 3,16, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 15,06, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 68,50 ve on iki aylık ortalamalara göre yüzde 57,50 olarak gerçekleşti. Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise martta enflasyonu aylık yüzde 5,68, yıllık yüzde 124,63 olarak hesapladı. TÜİK’e göre şubatta aylık enflasyon yüzde 4,53, yıllık enflasyon yüzde 67,07 olmuştu. İstanbul Ticaret Odası (İTO), martta İstanbul enflasyonunu aylık yüzde 3,93, yıllık yüzde 78,25 hesaplamıştı. TEPAV ise geçtiğimiz günlerde yaptığı gıda enflasyonu araştırmasında 7 aylık gıda enflasyonunu yüzde 44,74 oranında açıklarken aylık bazda ise 4,28 olarak açıklamıştı.
‘MB’NİN YILSONU ENFLASYON TAHMİNİ DEĞİŞECEK’Açıklanan enflasyon oranlarını ve beklentilerini gazetemize açıklayan Başkent Üniversitesi Uluslararası Finans ve Bankacılık Bölüm Başkanı Prof. Dr. Şenol Babuşcu, “Enflasyonla mücadeleyi ön plana çıkarıyoruz diyorlar ancak enflasyonla bugüne kadar mücadele etmediler, seçimi beklediler. Bundan sonra daha sert mücadele edecekler ancak 2024 için belirlenen yüzde 34 hedefini tutturmaları imkansız. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan da nisan ayı sonundaki enflasyon raporunda enflasyon hedefini yüzde 40-42 aralığına çekecek. Yabancı bankalar yıl sonu hedefini yüzde 47- 48 bandına çektiler zaten. Ben, yıllık enflasyonun yüzde 50 minimum olmak üzere yüzde 50’lerde enflasyon hedefi açıklayacaklarını düşünüyorum. Kurda çok ciddi bir sıçrama beklemiyorum. Geçen seçimde bir yıla yakın kur çok fazla baskılanmıştı, o yüzden çok artmıştı. Bu kez kurda çok baskı yoktu. 32-33 lira civarında kalacağını, yıl sonunda 40-45 lira aralığında kalacağını düşünüyorum. Enflasyondan en fazla etkilenen kesimlere sosyal destekleri gelecek iki yılda yapacaklarını düşünmüyorum. Önce enflasyonu düşürüp, sosyal destekleri dört yıl sonraki seçime yakın bir zamanda yapacaklar diye düşünüyorum. Erken seçim ihtimalini iki yıldan önce görmüyorum” diye konuştu.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in “Eylül 2023’te açıkladığımız Orta Vadeli Programı, güçlendirerek kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz” açıklamasına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Babuşcu, “Orta Vadeli Program devam edebilir, seçim sonuçları eğer AKP’yi destekler şekilde olsaydı, OVP çok sert şekilde uygulanırdı. Seçim sonuçlarından sonra tekrar tekrar düşünecekler ve daha temkinli hareket edecekler. Biz bunu uygularsak, başımıza ne gelir diye soracaklar. Diğer türlü olsaydı acı reçeteyi halkın üzerine yıkacaklardı. Şimdi her maddeyi halkın üzerine yıkmadan nasıl halledebiliriz diye düşünecekler. ÖTV ve KDV’de yeni artışlar olmasa da bazı ürünler için artış gelebilir. Özellikle enerji fiyatlarında kademeli artış gelebilir. Doğalgazda Nisan ayında yüzde 80 yapmak yerine yüzde 20 Mayıs’ta, yüzde 30 Haziran’da yaparak kademeli geçiş uygulayabilirler” dedi.
‘ARTIK FATURA ÖDEME ZAMANI YÜKSEK GELİRLİLERDE’Ekonomist Uğur Civelek ise TÜİK ve ENAG arasındaki farka dikkat çekerek, “Öncelikle bu iki kuruluşun farkına dikkat etmek lazım. TÜİK belirli marketleri belirli aralıklar ile ziyaret ederek bir sonuç buluyor. Bu sonuçta ise halkın asıl harcama yaptığı temel ihtiyaçlar enflasyon oranının yüzde 20’lerde etki ederken ENAG ise açıkladığı enflasyon oranında temel ihtiyaçlara daha çok oran ayırıyor. Farkın sonucuna bakıldığında ise vatandaşın hissettiği enflasyon ENAG’ın açıkladığı enflasyona daha yakın demek yanlış olmaz. Ekonomi yönetimi ve iktidar gerçek enflasyon sonuçlarından kaçarak doğru politikalar belirleyemez. Vatandaşın maaşına zam TÜİK’e göre yapılıyor. ENAG’a göre gerçek enflasyondan daha uzak bir enflasyon açıklayan TÜİK’e göre de maaşlar belirleniyor. Bu da her geçen gün alım gücünün erimesine, enflasyon karşısında fakirleşmeye neden oluyor” değerlendirmesinde bulundu.
Yanlış belirlenen politikalarla da sorunun çözülmeyeceğini belirten Civelek, “Bütün plan aslında erimiş olan orta kesim baz alınarak yapılıyor. Haliyle bu planın sonuç vermesi de imkansız. Türkiye’de yapısal reform yapılması kaçınılmaz. Fakat bunu yapmanın da siyasi bir maliyeti olacağı için hiçbir hükümet buna yanaşmıyor. Haliyle de sorunlar derinleşirken hep göz ardı edilerek vatandaşın borç oranı artırılıyor. Artık ciddi anlamda iktidarın önünde uzun bir seçimsiz süreç var. Bakalım gerçekten sorunları çözecekler mi yoksa 20 yıldır olduğu gibi gerçeği saklayacaklar mı. Bunu göreceğiz. Çözüm artık dar ve orta gelirlinin üzerinden çözülemeyecek boyuta ulaşmış durumda. Ortodoks politikalar sadece ülkemizde değil tüm dünyada tartışma konusu olmuş durumda. İktidarın uyguladığı faizi düşük tutup, enflasyonu bastırma ekonomisi çok yanlış olsa da sonuçları itibari ile bizi bir Arjantin olmaktan bir süreliğine daha kurtardı. Şimdi tekrar Ortodoks politikalara yönelmek yerine Ortodoks politikaların aksine gelir seviyesi en yüksek olan kesime dokunulması ve ayrıcalıklarının elinden alınması gerek. Bunu iktidar yapacak mı göreceğiz fakat artık eriyen orta kesim ve dar kesimin bir maliyet ödeye bilecek dermanı kalmadığı görüşündeyim. Onun için servet vergisi kaçınılmaz. Geliri yüksek olan yüzde 20lik kesime fatura çıkarma zamanı geldi ve geçiyor. Bu fatura o kesime çıkartılmaz ise sorunlar çözülemez” değerlendirmesini yaptı.