Kıymetli Anayurt Gazetesi okurlarına merhaba!..
Bünyesine yeni katılmış olduğum bu saygın mecrada ve bugüne dek ihtisasım gereği ne tam içinde ne de dışında olduğum uçsuz bucaksız medya çemberinde, bundan böyle muhtelif konulara dair naçizane yazacağım düşünce ve izlenimleri bu köşede sizlerle paylaşmaktan mutluluk ve heyecan duyuyorum. Umarım bana verilmiş bu sorumluluğu hakkıyla yerine getirmeyi başarabilirim.
Yeri gelmişken buradaki ilk ve merhaba yazım olmasının bana verdiği yetkiye dayanarak, biraz da bundan sebep “şımarma” hakkımı saklı tuttuğum bir (nevi) nazire yoluyla belirtmek isterim ki:
-BİR: Canım aileme, en çok da sabrını ve koşulsuz sevgisini hiç esirgemeyen sevgili babam ve erkek kardeşime
-İKİ: Her an her koşulda yanımda olan, bir omuz veren, şu hayattaki en büyük şansım ve mahremiyetimin müdahili kadim dostlarıma, en yakınlarıma (hepsi kendilerini bilir)
-ÜÇ: Beni tanıyıp gözeten, yol gösteren, ufkumu açan, cesaret veren, kendimi geliştirme-gerçekleştirme serüvenime büyük katkısı, desteği olan çok sevdiğim, çok saygıdeğer aziz bir büyüğüme
-DÖRT: Bu çatıya henüz dâhil olduğum süreçte bana yardımcı olmaya çalışan, bildiklerini aktaran, sıcakkanlılıkla ve samimiyetle yaklaşıp beni rahatlatan birbirinden güzel, özel insanlardan müteşekkil mesai arkadaşlarıma, kadromuza ve bana güvenerek bu imkânı tanıyan tüm üstlerime, saygıdeğer üstatlarımıza
bütün içtenliğimle büyük şükran ve minnet duyuyorum. Hepinize teşekkür ederim…
***
Ankara nereye?..
Evet, “Ankara nereye”? Ya da başka bir değişle, Ankara nerelerde?
Bir süredir ne zaman Ankara sokaklarını, caddelerini, meydanlarını arşınlasam veya dışarıda vakit geçirsem zihnimde bana bu soruyu sorduran bir dizi rahatsız düşünce uyanıyor.
Nedenini anlamak güç değil. Ankaralıların, benim gibi adeta bu şehirden doğup büyüyenlerin bu rahatsız histe ortak olduğuna eminim. (Hatta şahidim.)
Elbette zaman, en temelde akrep ve yelkovanın yarışında, gece ile gündüzün kardeşçe geçinip vardiyalarını birbirlerine devrettiği bir fizik düzende hemen hemen her şeyi değiştiren ve dönüştüren bir güç. Ancak maalesef ülkemiz koşullarında bu saatin ibresi hep geri gitmeye, tersten dönmeye teşne; her açıdan…
Ankara’da neredeyse son beş-on yıldır bir şeyler hızla olumsuz yönde seyrediyor ve bunu kentin en hayati, özgün bileşenlerinde görmek, buna tanık olmak can sıkıyor.
Romantik paradigmayla düşünmekten genelde imtina ederim; ancak çok sevgili(m) Ankara’da gördüğüm, tecrübe ettiğim sıkıntılar artık beni “Âh, nerede o eski, canım Ankaram?” diye sık sık iç geçirmeye zorluyor.
Bu yüzden gelecek yazılarımda fırsat buldukça, ara ara Ankara’nın değişen silueti, şehirde biriken ve çözülmeyi bekleyen sorunların gündelik hayatımızdaki etki ve karşılığını ele alacağım. Şimdilik burada bir şikâyetçi ve memnuniyetsiz bir kentli olduğumun bilinmesi kâfi.
Sevgilerimle,