Ne zamandır gazete görmemiştim

Geçen hafta bir ortamda gazete okuyordum, yanımda 20li yaşlarda genç bir oturuyordu. Hani “bakışlarını üzerinde hissetmek” denilen çok güzel bir deyimimiz vardır ya, ben de aynı şeyi hissedip başımı çevirdiğimde elimdeki gazeteye baktığını gördüm. Göz göze geldiğimizde tatlı bir şekilde gülümseyip “Kusura bakmayın, ne zamandır gazete görmemiştim de…” dedi.
Ücra bir köy meydanında değildik, dağ başında ya da mahremiyet bölgesinde değil Ankara’nın göbeğindeydik. Hani “ne zamandır gazete okumamıştım” deseydi anlardım zira yeni kuşağın gazete okumadığı herkesçe malum, yani aslında bir şey okumuyor. Ama uzun zamandır gazete görmemek ne demek? Bu çocukların evlerine de mi hiç gazete girmiyor artık? Bir vakitler zengin-fakir her evin ortak paydası olan gazete baskıları bu kadar mı hayatımızdan çıkıyor?
Geçtiğimiz aylarda detaylı bir tasarruf tedbirleri kararnamesi yayınlandı ve yerel gazetelerin önemli gelir kaynakları, daha doğrusu can suları kesildi. Ankara’mızın 8 yerel gazetesi birleşip toplam sayıları 4 gazeteye indi, yani 8 gazete yerine artık 4 gazete yayınlanıyor. Gazete okuyanın yanı sıra gazete baskılarının sayısı da her gün azalıyor. Uzun zamandır gazete görmeyen gençlerin sayısı da artıyor. 
Çok eski yıllarda işi sadece gazete bayiliği olan insanlar, içinde yalnızca gazete ve dergi satılan dükkanlar vardı. Şimdilerde habere ulaşmanın bir akıllı telefondaki tıklama kadar kolay olması tabii ki paha biçilmez ve bir gazetenin tamamını bir internet sitesinde bulamazsınız. 
İlk gazete ne zaman yayınlanmış olabilir? Bildiğimiz gazeteden çok farklı olsa da ilk gazeteyi milattan önce 59 yılında Romalılar yayınladılar, yayın kelimesi her ne kadar bu ilk 2000 gazete için tuhaf dursa da medeniyetimizde gazete kavramı o kadar eski bir şey. Bizim aşina olduğumuz kâğıt üzerine baskı içinse 1605 yılına kadar bekledik. Bu ilk kağıt baskı gazeteyi Almanlar basmıştı, ilk İngilizce gazete 1622 yılında basıldı. 
1622’den sonra Avrupa ülkelerinde peş peşe gazeteler çıkmaya başlarken bizim ilk gazetemiz tam 200 yıl sonra 1831 yılında bir İngiliz tarafından basıldı. Bir Türk tarafından gazete yayınlanması içinse 1860 yılına gelmemiz gerekti. Mısır ülkesi Osmanlı toprağı iken 1828’de Kahire’de yayınlanmaya başlayan Vekâyi-i Mısriyye var ama çoğu tarihçi o gazeteyi bizden saymaz. 
Velhasıl gazete denilen şey hayatımızın büyük bir parçası. Çocukluğumuzdaki gibi çok basılsın demiyoruz tabi ama en azından Ankara’nın merkezinde eli yüzü düzgün, üniversite okuduğu belli olan çocuklar “Ne zamandır gazete görmemiştim” demesinler. Bu cümlede gerçekten büyük bir yanlışlık var.  
Yaklaşık 10 yıl evvel bir Pazar sabahı rutini uyarınca o vakit henüz semtimizde kapanmamış olan gazete bayiine gidip gazetelerimi alıyordum. Bir adam gelip bayideki satıcı çocuğa “En kötü gazeteden bir tane verir misin?” demişti. Şaşalayan çocuk “Abi, en ucuz gazeteyi mi istiyorsun?” diye sorduğunda “Hayır, en kötü gazeteyi istiyorum, arabanın bagajına sereceğim” diye cevaplamıştı. Belki de gazeteye en saygılı kişilerden birisiyle karşılaşmıştım o gün ama kendisine bunu söyleyemedim.
Gençler, gazete denilen şey yaşadığınız hayatın kendisidir. Gazeteleri sadece instagramdan takip etmeyiniz ve hiç kimseye uzun zamandır gazete görmediğinizi söylemeyiniz.