Yazımızın dünkü bölümünde Platon’un ideal devlet anlayışına ilişkin düşüncelere yer vermiştik. Bugün ise devlet biçimlerine ilişkin görüşlerini paylaşacağız. Platon beş çeşit devlet yönetiminden bahsetmektedir. Patriaşi’den başlayan bu yönetim şekillerinin sonulcuğuna ise tiranlığı yerleştirmiştir.
Patriarşi
Platon’a göre, ideal devlete en yakın devlet tarzıdır. Özel mülkiyet ve zenginliğin baş göstermediği, herkesin en yaşlı etrafında toplandığı gelenek ve ataların sözleri dışında yazılı yasalara ihtiyaç duyulmayan yalın bir devlet tarzıdır.
Monarşi ve Aristokrasi
Patriarşi yönetimindeki bahsedilen topluluk büyüdüğünde, farklı gelenek ve göreneklere sahip aileler ortaya çıkmıştır ve bunlar çoğaldığında düzeni sağlayacak kanunlara gereksinim duyulmuştur. Böylece konulan kanunlar ile yeni bir yönetim şekline geçilmiştir. Bu yönetim, tek bir aile şefinin elinde olursa monarşi kurulmuş olur. Aile şefleri bir araya gelerek yönetime sahip olurlarsa ortaya aristokrasi çıkar. Platon yönetme sanatına kalabalığın, yani çoğunluğun sahip olamayacağını düşünür. Ona göre, ideal yönetim tek bir kişinin ya da seçkin bir grubun başta olduğu yönetimdir.
Timokrasi
Aristokrasi düzeninin bozulması sonucu ortaya çıkar. Monark veya aristokratların bilgelik ve doğruluktan daha ziyade şan ve şöhrete önem vermesi, şan ve ün peşinde koşan askerlerin yönetim ele geçirmesiyle kurulmuş olan yönetimdir. Bu tür yöneticiler sadece kendi menfaatlerini önemseyip ve yönetilenler üzerinde şiddet yoluyla kendi zenginliklerini arttırmayı amaçlamışlardır.Platon, şan şeref arayan insanın karşısında gösterdiği bu yönetim şekline Girit ve Lakedemonya devlet şekilleri örnek gösterir. Bu yönetim şekli, ideal devletin bozulmasıyla, yani ruhun ya da devletin içindeki akla dayalı yanın, akıl dışı tarafından sürülüp atılmasıyla ortaya çıkar. Bu yönetimde, iyilik ve kötülük birbirine karışmıştır. Varlık sahibi olmayı ölçü alan, yoksulların yönetime hiç katılmadığı, para ve maddiyatın ön plana çıktığı ideal olmayan devlet biçimlerindendir.
Oligarşi
Para üzerine, zengin yurttaşların verdiği vergi nispeti üzerine kurulu bir yönetim şeklidir. Gelir üzerine dayanan, zenginlerin yönettiği, yoksulların yönetime katılmadığı, filozofların düşüncelerinin yönetime karışmadığı bir düzen olan oligarşi, servet biriktirme arzusundan doğar. Ekonomik eşitsizliklerle toplum parçalanmıştır bunun yanında, yönetici grubun birliği de zenginlik hırsı ile dağılmıştır. Ezilen, hor görülen yurttaş kalabalığı, paranın gücüne dayanan bu devleti şiddetle yıkarlar. Bu da oligarşinin sonunu getirir. Platon için oligarşi ideal devletin uzağındadır. Çünkü o devleti yönetim sanatına hiçbir zaman zenginlerin sahip olamayacağını belirtir.
Demokrasi
Platon’a göre zengin sınıfın alabildiğine zengin olma isteği sonucu demokratik düzene geçilmiştir. Soylu ve cesur kişilerin birleşerek site düzenini yıkması sonucunda demokrasi kurulmuştur. Böylece dileyenin dilediği gibi yaşadığı, herkesin kendisine bir düzen kurduğu bir “düzen panayırı” ortaya çıkar ki, bu da düzensizliğin ayrı bir türüdür. Platon, demokrasiyi çekici, anarşik, eşit kadar eşitsize de bir türlü eşitlik veren bir yönetim olarak görmektedir. Platon demokraside üç sınıftan bahseder: Oligarşideki yönetici sınıftan çok daha kalabalık olan yöneticiler, zenginler ve küçük gelirli halktır. Yöneticilerin, zenginler ile diğer sınıf arasında denge kurma çabaları kutuplaşmayı engelleyememiştir. Platon’a göre demokrasi yönetiminde özgürlük düşüncesinin her yere yayılmaması imkansızdır. Sıradan bir insanın yönetimde yer alması Platon için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Çünkü o her işin ustası tarafından yapılmasını ısrarla savunmuştur. Oysa demokrasi, yönetimi bu işin ustaları denilecek az sayıda kişiye değil, halka yani çoğunluğa bırakmaktadır. Çoğunluğun yönetimi Platon için asla doğru bir yönetim şekli değildir.
Tiranlık
Demokrasinin yarattığı aşırılık ve kaos ortamında menfaatlerini korumaya çalışan zenginler yeniden oligarşiyi kurmaya çalışmışlardır, buna karşılık halkın onlara karşı mücadele vermesi için içlerinden birisine olağanüstü yetkiler vererek tiranlık sisteminin ortaya çıkmasına yol açmışlardır. Tiran, halkı baş kaldırmaması için vergilerle ezerek yoksullaştırmıştır. Şiddet üzerine kurulu olan iktidar, halkın hep korku içinde yaşamasına neden olmuştur. Tiran, devlette kötüyü hâkim kılmıştır.
Platon’a göre nasıl aklın denetimindeki aristokratik devlet, yönetimlerin en iyisi ve en mutlusu ise, aynı şekilde hırs ve arzunun kölesi olan tiranın yönettiği devlette, yönetimlerin en kötüsü ve en mutsuz olunanıdır. Platon, tiranlıktan sonra bir yönetim tarzı belirtmemekle beraber eğer tiranlar ıslah edilebilirlerse ideal devlete geçişin çok hızlı olabileceğini savunmuştur.
Günümüzden binlerce yıl önce yazılmış Devlet adlı klasik yapıtta yer alan yönetim şekilleri böyle. Birkaç kere okuduğum bu eseri tekrar tekrar okuyorum.