Polen kıtlığı nedeniyle yavru yapamayarak kışa yorgun giren ve parazitsel hastalıkla mücadelede yaşanan sorunlar nedeniyle arı kovanlarında ciddi kayıplar yaşandığı belirtildi.
Kayseri’de 35 yıldır arıcılık yapan İsmail Genç, Esenyurt Mahallesi’ndeki alana 3 yıl önce 200 kovan yerleştirdiğini, çeşitli nedenlerle yaşanan arı ölümlerinden dolayı bu yıl elinde 10 kovan kaldığını belirtti.
Arı kayıplarının zamanla arttığına ve bu durumun endişe verici olduğuna dikkati çeken Genç, “Bu yılki arı ölüm oranı yüzde 90 civarında. Sonbaharda yağışların olmaması ve polen eksikliğinden dolayı bu arılar güz yavrusunu atamadı. Havalar soğuk gitseydi ve arılar uyuşmuş olsaydı yani salkım yapmış olsaydı o zaman bu arı ölmezdi. Hava bu şekilde gittiği, üretim yani yavru olmadığı için ölüyorlar.” diye konuştu.
Metin Kirazgiller de 29 yıldır arıcılık yaptığını, geçen yıl arı zararlısı varroa (parazit) ile mücadele ettiklerini ve kovanlarda önemli kayıplar yaşadıklarını söyledi.
Bu sezon da arı ölümleri yaşadıklarına değinen Kirazgiller, “Havalar iyi gidiyor, ağaçlar uyanıyor. Arılar kış uykusuna tam geçemedi, bu da üremeyi olumsuz etkiledi.” ifadelerini kullandı.
Süleyman Sanoğlu da Kocasinan ilçesi Mollahacı Mahallesi’nde 14 yıldır arıcılık yaptığını dile getirdi.
Arıların havanın güneşli olmasına aldandığına işaret eden Sanoğlu, dışarı çıkan arıların geri gelmediğini ve öldüklerini bildirdi.
Sanoğlu, 2023 yılının arıcılar için sıkıntılı geçtiğini anımsatarak, “Bizim de hatalarımız var, varroa ile mücadeleyi fazla yapamadık, geç kaldık, balı erken alamadık.” dedi.
– Arıcıların eğitilmesi ve desteklenmesi önerisiTekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Necati Muz ise arıcıların 2023 yılını ciddi kuraklık neticesinde polen kıtlığı yaşayarak geçirdiklerini hatırlattı.
Bu durumdaki arı kolonilerinin sonbaharda kendilerini yeterince toparlayamadıklarını ve yavru yapamayarak kışa yorgun, yaşlı arı nüfusuyla girmek zorunda kaldıklarını belirten Muz, “Arıcılar varroa mücadelesini de ihmal edebiliyorlar. Bal hasadından sonra etkili varroa tedavisi yapılamayan ve sonbaharda yeterince polen bulamayan kolonilerde viral hastalık rastlanma oranı ciddi şekilde artıyor. Bu da arı kayıplarına yol açıyor” değerlendirmesinde bulundu.
Muz, Türkiye’de 12 farklı bal arısı virüsü tespit edildiğini belirterek, erken ilkbaharla özellikle şeftali, kayısı gibi meyve ağaçlarına kullanılan zirai ilaçların arıların kimyasal kalıntı içeren polenleri kovana getirmesine sebep olduğunu, bu ilaçların kovanın sıcak ortamında buharlaşarak arıların tamamını etki altına aldığını ve küresel ölçekte ciddi kayıplar yaşadığını vurguladı.
Prof. Dr. Muz, arıların milyonlarca yıldır her türlü iklim değişikliğine karşı dayanabilen, buz devrini bile atlatan ve günümüze kadar ulaşabilen canlılar olduğunun altını çizerek, “Türkiye’deki meteorolojik verilere göre arıların ölümüne sebep olacak çok ciddi ortalama ısı farkları resmi kayıtlarda yer almamaktadır. Ölümlerin kontrol altına alınabilmesi için arıcıların, yetiştiricilerin, üreticilerin farklı şekillerde desteklenmesi ve eğitilmesine önem verilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde insanların ihtiyaç duyacağı kalıntıdan ari gıda güvenliği yüksek bal, polen, arı sütü, propolis gibi ürünler yerli kaynaklardan yeterince temin edilemeyecektir.” diye konuştu.