Merkez Bankası, Politika Faizini 500 baz puan daha artırılarak yüzde 40’a yükseltti.
Bu yılın 25 mayısında yüzde 8.5 olan politika faizi 22 haziranda yüzde 15’e, 20 temmuzda yüzde 17.5’e, 24 ağustosta yüzde 25’e, 21 eylülde yüzde 30’a 26 ekimde yüzde 35 ve en son olarak 23 kasımda yüzde 40’a yükseldi.
Bu baş döndüren hızlı yükseliş ile politika faizi rekor bir düzeye çıktı. Yapılan bu son artış ile toplamda 3 bin 150 bazlık bir artış gerçekleşmiş oldu.
Düne kadar faizin sıfırlanacağının söylenirken, hemen peşinden rekor bir yükselişe sahne olmasının ardında neler yatıyor bir de ona bakalım.
Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) yaptığı açıklamada, Türk Lirası’nın güçlendirmeye yönelik adımların atılmaya devam edeceği vurgusu yaparak, sıkılaşmanın sonuna yaklaşıldığına işaret ediliyor.
Ekim ayında bir miktar gerileyen enflasyonun son Enflasyon Raporu’nda sunulan görünümle uyumlu seyrettiğine dikkat çekilen PPK metninde “Yurt içi talebin mevcut seviyesi, hizmet fiyatlarındaki katılık ve jeopolitik riskler enflasyon baskılarını canlı tutmaktadır. Öte yandan, yakın döneme ilişkin göstergeler, parasal sıkılaştırmanın finansal koşullara yansımasıyla yurt içi talepteki dengelenmenin başladığına işaret etmektedir. Kurul, enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışlarında sınırlı bir iyileşmenin başladığını da değerlendirmektedir.
Dış finansman koşullarındaki iyileşme, rezervlerde süregelen artış, talepteki dengelenmenin cari işlemler hesabına desteği ve Türk lirası varlıklara yurt içi ve yurt dışı talebin artması, döviz kuru istikrarı ve para politikasının etkinliğine güçlü katkıda bulunmaktadır. Bu çerçevede, aylık enflasyonun ana eğiliminde düşüş gözlenmektedir” deniliyor.
PPK metninde yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, parasal sıkılık düzeyine önemli ölçüde yaklaşıldığı belirtiliyor. Merkez Bankası, “Bu çerçevede, parasal sıkılaştırma hızı yavaşlatılacak ve sıkılaştırma adımları kısa bir zaman diliminde tamamlanacaktır. Fiyat istikrarının kalıcı tesisi için gerekli parasal sıkılığın ise gerektiği müddetçe sürdürüleceği değerlendirilmiştir” ifadesine yer veriliyor.
Merkez Bankası’nın Politika Faizini bu seviyede tutup tutmayacağına ilişkin olarak konunun uzmanları pek çok açıklama yapıyorlar. Ancak ortak genel kanı baz puanın yüzde 45 seviyesinde sabitleneceği yönünde.
Merkez Bankası Politika Faizinin yükseltilmesi elbette ki, banka faizlerine de yansıyacak.
Mevcut durumda tüketici kredi faizlerinin yüzde 60’lar, düzeyine kadar çıktığını ifade eden finans çevreleri bundan sonra faizin hangi noktada duracağı konusunda görüş belirtmiyorlar. Yatırım kredilerinde de gelinen son noktanın yüzde 45-50’ler düzeyinde seyretmesi de piyasalarda çarkların daha yavaş döneceğine işaret ediyor.
Güvenin oluşması ve liranın da istikrar kazanması, Türkiye’nin yeniden yabancı yatırımcıların radarına girmesine fayda sağlayacak, ancak, acı reçetenin uygulanması ve yüksek faizler, yatırım ve işletme sermayesi maliyetlerinin yükselmesinin ekonomide büyümeye olumsuz etkileri olabilecek gibi görülüyor.
Evet, vatandaş açısından ortaya her geçen gün daha ağır bir tablo çıkıyor. Uzmanlar, 2019’daki tablo ile bugüne baktıklarında ortaya çıkan durumu değerlendirirlerken aradaki derin uçuruma dikkat çekiyorlar. 2019’da yüzde 19’lar düzeyinde olan enflasyonun ve 8.30 lira civarında olan doların günümüzde geldiği noktanın ekonomi biliminden uzaklaşmanın bir sonucu olduğuna işaret ediyorlar.
Hükümetin ekonomi kurmaylarının, ilk hedefi enflasyonu belli bir noktada sabitleme, ondan sonra da düşürmeyi amaçladıkları uzunca bir süredir biliniyor. Ayrıca, enflasyonun düşürülmesinde maaşlara yapılacak “yüksek” oranlı zamların olumsuz etki yaratacağını da her ortamda dile getiriyorlar.
Öyle anlaşılıyor ki, bir yandan yüksek faizlerle iç piyasa tüketimi baskılanırken, yapılacak düşük zamlarla da alım gücü düşürülecek.
Ancak, hemen belirtelim ki, başta gıda maddeleri olmak üzere, tüm ihtiyaç maddelerinde yaşanan yüksek fiyatlar, zaten iç tüketimi bitirme noktasına getirmiş durumda. Vatandaşta bırakın bir şey almayı nefes alacak güç bile kalmadı.